Tanyeli Konya'da tutunmaya çalışıyordu otobüsteki pencereme. Gece yorgundu. Gece; öylece yığılmıştı üzerimize. Hazin ki her yanı sen kokan bir kentte yoksun.
Ezan sesleri senle sığınıyordu semaya.Çok uzaklardan ilaha bükülen dua dudaklarında şekillenirken adın: rahmet ıslatıyordu bütün hakikatleri. Ve abdestli ellerin sarıp sarmaladığı kanlı bir yalan gibi üşüyordu...Yüzü gülümseyen yokluğun.
Neresinden bakarsan bak her yanı sen bir kent. Günün herhangi vaktinde ve hep sana dönen bir semazen uyanık gözbebeklerimde.
Sisli bir akşam ikindisi... Kentim bir masal kuşunun üşümüş buğusunda kaybolmakta. İlk kar sadece omuzlarından düşerken toprağın çıplak yeşiline. Zamansız bir beyaz: ana rahminde hayata erken merhaba demek isteyen bebek gibi zorlamakta gökyüzünü. Bulutlar, doğum sancısında iken mevsimin. Yüreğimi ud seslerini andıran sedasız çığlıklar sarmaktaydı. Sarı saçlarınızın Sarıkamış'ı sardığı gibi.
Kentime sarı ışıltısı düşüverir saçlarınızın. Ürkek menekşeler yeşeriverir üşüdükçe beyazlaşan yağmurun keman-i aksanında. Bu kente bir daha saçlarınızda gelecek bahar bilirim. Kaybettiğim çocuksu düşlerim gibi Nemrut’un sarı ve asi ışıltısı düşer aklıma. Bu olmalıydı, teninde saklı tılsımın büyüleyişi. Hani anımsamaktayım, biliyorum ve nedensiz bir arayış ile buluyorum saçlarınızın bir ikizini.
Nemrut yamaçlarında günahkâr sabahlar yaşanır. Gün doğumunu beklerken gözlerim. Fransız kız ile İngiliz bir erkeğin avuçlarında uykusuz karanlıklar saklıydı. Bir aşk kızılını bozmaktaydı uzakların. Ufuk çizgisi, Bingöl ovasının karanlıktan aydınlığa salınarak geçişinde belirginleşirken, Nemrut yamaçları küfür sarısı bir güne merhaba demişti bile.
Erkek koca bir teknedir.
An olur görkemi denizin dudağını uçuklatırcasına ve heybeti en hırçın dalgaları bile ürkütürcesine serttir.
An olur en cılız dalganın tenine dokunuşuyla bile denize hükmedercesine bakan bir çocuktur ve yine de hırçın dalgalara boyun eğmeyecek kadar mağrur...
Uzaklaş,
Uzaklaş,
Öyle bir uzaklaş ki benden,
Kalmasın kırık aynalarda bile suretin,
Mağrurlan ki,
Kalmasın,
Ne olur dinleyin yalnızlığımı,
Aç bebeğin memeye-süte ağlamasıdır,
Ağlar da susmaz,
Şimdi ağlar yalnızlığım,
Dinleyin,
Uyanırsın,
Gün kızılca toprağı okşamakta,
Açar elma çiçekleri,
Açar haşhaş,
Yağmurda saklı bir bahar,
Islak çağla kokusu genzine,
Biliyorum gideceksin;
Gideceğini bunca bilirken bile, kalmalarını saklıyorum yüreğimin seni en çok seven yanında. Bir suçluyu evimde aklıyor gibi. Yahut bir tutam tuzu yaramda saklıyor gibi. Ve gizli gizli geliyorum içimde kalacak sana,
Ne vakit gideceğin gelse aklıma elimde olmadan titriyorum. Hani eceli gören kul gibi dudaklarımda kuruyor kelimeler. Ne vakit gideceğin gelse aklıma buz kesiliyor bedenim. Gitme diyemiyorum ve rüzgâr bir yaprağı hırpalıyor tutamıyorum.
Kirlenen anılarımızı yıkıyor.
Yağmur,
Yasımızı tutuyor,
Karanlık,
Uykularım,
Gözlerime konuk oluyor,
Ne olur,
Sorma beni,
Sorma bir daha,
İyi miyim?
Kötü müyüm diye?
Ne değişir kötüysem,
İhanet gözlerde başlar sevgili, gözler ki nemliydi bir zamanlar, gözler ki mazlum. İlk bakışlar çoktan zehrini bırakmıştır, şarabın kristal kızıllığına. Artık kadehlerde sarhoş, bakışlarda.
Şimdi zaman yarın olmayacağına dair yalanlar söylemekte. Ay yüzlü şeytan gözbebeklerimizde alkış tuta dursun. Şimdi zaman sadakatin ihtirasa mağlubiyetini nakışlamakta. Ve sahte bir sonsuzluk; tükenmekte soluk alıp verişlerimizde.
Gözlerimizde, ürkerek secde eder şamdanda salınan titrek mum alevi. İhanet istemsizde olsa ilahlaşıyorken yüreğimizde. Gece, yitirilenlerin çetelesini tutmakta.
şiirlerinde kendin gibi harika...