Harun Emre Yıldırım Şiirleri - Şair Haru ...

Harun Emre Yıldırım

Cezaevindeyim; yeni gelenlerin çıktığı üst ranzalardan birinde ceza içinde ceza çekmekteyim. Diğer on bir kişi dertleşe dursun. Ben ayrı bir hayaldeyim. Gâh demir kapının tok sesini duymak ister kulağım, gâh meydancının adımı haykırmasını isterim, avuç içi büyüklüğündeki mazgaldan. Yılların eskittiği beyaz badanalı tavanda, resmini çizen gözlerim dolu olu, utanır ağlamaktan ne çare. Kaçıncı resimdir çizilen bilinmez, daha kaç kişi ' gelmeyen sevgilinin resmini ' çizerken aşındırdı ' bu yerleri...

Gri renkli demir kapının umut dağıtan tok sesi inceldi birden, ilk günkü gibi ağrıma gitmeyen kibar bir seda ile mazgal sonuna kadar açıldı... Meydancı; dışarıyla bağlantılı tek mahkûm. Mutluluğunu kattığı ses tonuyla haykırdı adımı ve soyadımı. Bekledim emin olmak için. alel acele atladım ranzamdan tekrarlayınca.

Bir kıvılcım yakar durur içimi, bir yanım git diyor diğer yanım kal. Bir yanım belki diyor diğer yanım gelmez diye haykırıyor. Bu kararsızlıkla yavaş yavaş ilerlerken üçüncü defa adımın mazgal aralığında dolaştığını fark ettim. Çocuksu hayaller geçer oldu aklımdan; bu kadar acele niye, kim ola ki bu kadar bekleyen? kim bilir belki gelmiştir de ' o 'ısrar ediyor 'çabuk gelsin' diye.

Devamını Oku
Harun Emre Yıldırım

Bir başka üşüyorum bu gece,
Rüzgar daha bir güçlü savuruyor anıları,
Bu yağmur hayra alamet değil can-evim,
Yapraklar; karanlık sokağımın seyyahı,
Damlalar, penceremde kavgamdır artk.

Devamını Oku
Harun Emre Yıldırım

Bir kız tanıdım, dünyaya dans etmeye gelmiş. Bir kız tanıdım sadece dünya ile dans etmiş. Gözleri henüz adı konmamış bir renk, gecede aylin düşer gözbebeklerine, gündüz toprak kokusu yakar genzimi. Teninin rengini kimse söyleyemez, bir bakarsın doruklarda erimemiş karın mat beyazı, bir bakarsın çiçekler açmış al yanağında, kırmızı dersem çok koyu olur, pembe dersem açık kalır anlatmaya.

Papatyalar vardır ya hani; bir kayalık papatyası kadar ince. Ve güneşteki gölgesi kadar uzun. Salınarak yürümesin,  ne olur; kimseler görmesin. Bir çobanın kavalındaki ağıt kadar dokunur içime. Endamı, ala şafakta demlenen çay buğusu, bakarsan; incinecek kadar narin.

Oysa bakmayın masum durduğuna isyanın kızıydı, özgürlüğün kimliğiydi saçları. Tek telini görmedim ki, toka denen kelepçenin esaretini kabullenmiş, müjganında perde sanki bütün firar türküleri, mağrur ve dik başı, çatık kaşı vardı görebilene. Suskunluğu bir yetimin matemiydi, güneşin Nemruta secde edişiydi gülümsemesi...

Devamını Oku
Harun Emre Yıldırım

Bir küçük kelebekkondu ellerime,
Kanatları tenin,
Bir yanı beyaz,
Kanatları gözlerin,
Mavi desenleri var biraz,

Devamını Oku
Harun Emre Yıldırım

Bakıver bu gece aya pencerenden
Korkma artık gideceğim,
Titreyen elinle dokun yarı çıplak geceye,
Dokun ki ısınıversin karanlık,
Korkma artık gideceğim,
Bu gece son defa dokun korkularına,

Devamını Oku
Harun Emre Yıldırım

Ben ki nihayetsiz harplerin amansız cengâveri,
Şimdi tutsağım ellerinde,
Kapanına düşmüş aslan gibiyim,
Ne etine geçebilmekte dişim,
Ne pençem hükmedebilir sana,
Başı da senmişsin kapanın,

Devamını Oku
Harun Emre Yıldırım

Bu gece,tut elimden yar,
Pişmanlıklara gebedir karanlıklar, bilirim...
Bu yağmur; günahın doğum sancısıdır; yar,
İhanetin ebesidir sisli safaklar, bilirim...

Bu gece tut elimden yar,

Devamını Oku
Harun Emre Yıldırım

Bak gidenin ardından,
Dolsun şimdi gözlerin,

Devamını Oku
Harun Emre Yıldırım

Sordu adam,
"Nedir saçlarındaki aklar " diye,
Gülümsedim,
Bakarak toy gözlerine,
"Gördüklerimdir" dedim,
Gözleri yüzümdeki tebessüme nazır,

Devamını Oku
Harun Emre Yıldırım

Gebedir bulut yağmura,
Nicedir,
Irz-ı helalmiş toprağın;
Sele-suya,
Teslimiyet mi yırtar,
Tohumun el değmemiş tenini,

Devamını Oku