Eğer bir başkasının sözüyle değil, ama, kendi kararınla kalmaktan vaz geçmiş, geri dönecek noktayı çoktan ardında bırakmışsan yapacak daha fazla ne olabilir ki? ? Olmamalı da.. Ne benim adıma, ne senin, ne bir başkasının... Sıradan olmayı bir türlü beceremeyen, beceremeyecek naturaların dönüp dolaşıp geldiği - geleceği nihai yaşam kıyıları, sonu görünmeyen uçurumun kenarı.. Er veya geç. Birkaç yıl eksik, birkaç yıl fazlasında.
Her ne kadarı yaşanmışsa, bir ömür boyunca, elinden emaneten tutanların o an ardından öylesine bakmaktan öte bir şey yapmadıklarını, gidişine ne kadar kayıtsız kaldıklarını görecek, anlayacaksın dipsiz kıyının yamacında; ılık rüzgarının yüzünü okşayan, seni sonsuz kollarına çağıran fısıltısında. Bedenin, olmayan kanatlarında havalanırken, ardından birileri tek tük göz yaşına yatacak, ama gidişinden dolayı değil sana, senden alacakları daha pek çok şeyden eksik kalacaklarının bencil damlalarına...
Toza toprağa karışacak önce düşüncelerin, hayallerin, umuların, bilgin, deneyimlerin, yaptıkların; yapmak istediklerin. Sonrasında, geçmişte bütün çabalarına rağmen bir türlü anlaşılmayan aklın, ruhun, tenin bir ağacının kıvrım kıvrım büyüyen gövdesinde, kollarında hayat bulacak, yavaş yavaş yaraların onlarla kabuk bağlayacak; sana tutunmaya çalışan bir tutam otunu basacaksın bağrına; zamanı geldiğinde açan çiçeklerin ebruli renklere boyayacak ruhunu; toprağına düşen tohumlara gelen kuşlar, kanatlarına doldurdukları rüzgarlarıyla dağıtacaklar sessizliğini..
Ne soğuk titretecek tenini, ne sıcak dökecek terini; sahte kalabalıkların yalnızlığı artık koymayacak; aramayacaksın vefasız yürekleri, bakar ama kör gözleri, sarıldıklarını sandığın duygusuz kolları, özlediklerini düşündüğün taş kalpleri, gönül rahatlığıyla teslim ettiğin değerlerine ihanet edenleri, sanki sen’mişsin gibi düşündüğün sahte birilerini…
arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer…
belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine derince bakmasalardı eğer…
Ölümün sessizliğinin sesini duyacak birilerinin arkadan dökecekleri gözyaşının hüznü satırlarda çok duyarlı betimlenmiş Ali bey, yürekten kutlarım. Mutluluklar sizinle olsun!(10on+)
Uzun zamandır bu kadar güzel ve insana huzur veren bir yazı okumadım....teşekkürler...
çok güzel sizi okumak keyif veriyor bana ....zevkle yeniden yeniden okuyorum...
Yaşarken,koşturup dururken,yorgun bedenimizin huzur içinde dinlenmesi...Yaşam ve ölüm...Yaşam=koşturma,yorgunluk.Ölüm=huzur,dinlenme..Aslında yaşam ve ölümün birbirinden ayrılmaz ve gerekli 2 şey olduğunu ve bir gün bedenimiz dinlenmek isteyeceğini çok iyi anlatmışsın...Ve ölüm huzurla birleşmiş... Gülnur
değerli kardeşim;içerik itibarıyle doğru bir teşhis ama bu kadar da karamsar olmasaydık,belki biryerlerde bir iki kişi de olsa samimi gözyaşı dökebileceği umudumu muhafaza ediyorum.Ben bu satırları mükemmel şiirsel anlatım olarak değerlendiriyorum.Şiir olup olamayacağı konusunda tereddütüm var.Samimi yaklaşımım budur.Kutlarım.
İşte;
Bu yüzden,
Kitaplara değil
kayalara kazıycaksın,
dağbaşlarında..
Birkaç satır,
o da başkasının yazdığı olmayacak
mezar taşlarında..
Tebriklerimle..
Öner Kaçıran
İmzamı atıyorum herbir kelimesinin altına.Ustam kalemin dert görmesin.Tek kelimeyle mükemmel bir anlatım.
sızde oldukca dugusalsınız ve yazıalrınzda yaşıyorsunuz o anı ve yaşamı ...cok begendım çok guzel bir anlatım... kıssadan hisse..anlıyana .tabrıkler.
Şiirlerinizden bir çoğunu severek okudum ancak belirtmeliyim ki düz yazı size daha çok yakışıyor sayın Ali Işık. Dostça....
Bu şiir ile ilgili 9 tane yorum bulunmakta