Yorgun ve keyifsiz görünüyorsunuz,
Aydın milletvekilim, sakın ha durmayın!
Çağdaş düşünce de halkının
Yüz adım önünde olmalısın.
Bize loş aydınlık yaramaz.
Yoksulluk+Cahillik+Korku=Hurafe
Ramazan Ayı başladı ve yine İstanbul'da türbeler doldu,taştı.Oysa anında bir istatistik yapılsa kaç tane çocuğu olan ve varlıklı kimse Rahmetli Oruç Baba (Her Kimse) yı rahatsız ediyor.Sayısı çok azdır.Bizim ülkemiz önce müthiş cahilleştiriliyor.Cahil olan halkımız hurafeye sarılıyor.Hurafeye sarılan Hint
fakirleri gibi cahilleştirenlerden,yoksullaştıranlardan hesap sormuyor,türbele
re akın ediyor.
Peki neden cahilleştiriliyor ve de hurafelere yönlendiriliyoruz.Çünkü cahil ve korkan halkı yönetmek kolaydır.Bu halkı ancak basiretsiz,beceriksiz,menfaatçi,insanları sevmeyen insanlar yönetebilir o da biz de var.Bizim ne politikacımız,ne doktorumuz ne öğretmenimiz,ne hemşiremiz... Çağdaş uygarlık standardına yaklaşamamıştır.Niye peki? Her şeyi.öncelikle bizim insanımız sanatı sevmiyor,anlamıyor.Sanat=eşittir duygu duygunun ifadesi.Bizim insanımız profesör de olsa bazı konularda bilimsel düşünmüyor.Örnek mi Profesörün öğrencilerine davranışını gördüm sanki yeniçeri ağasının yeniçerilere davranışını andırıyor.Yani bir defa insan ilişkilerinde profesörden tutun en okumamışına gerideyiz.Sınıfta kalmışız.
Bir devlet dairesine veya okula ya da hastahaneye gidin bu bürokratların
Tüylerin ne güzel,
Şu sarı renge bak!
Maviye eşlik ediyor.
Kuyruğun pespembe,
Kanatların beyaz.
Servinin boyunda iki nar tanesi,
İki güzel nar tanesi.
Küçücük yavrular,
Dokunası ellerim.
Servi dedim
Duymadınız galiba,
Servi boyunun meşrebi,
Endamın şişesi şarabın,
Salınımın değerdi yüreğime,
Kızıl saçının telinde.
Bir naz,bin naz,ne naz,
İnsanlar kendilerine karşı dürüst olabilseler, her şey daha mantıklı daha güzel olacak.Ancak insanlarda kendilerinden bir kaçış var.Kendilerini konuşmak,ne hissettiklerini dile getirmek onlar için bazan bir felaket, bir tartışmanın ve kırgınlığın başlangıcı olabiliyor.
Ben neyim,diyemiyor insan.Kendi gerçeğini kabullenemiyor. Yaşama şöyle bir bakıyor yaşamdaki şablonları gözden geçiriyor, hah! işte ben böyle olmalıyım,diyor.Ve artık 'Kendi' olmuyor insan...Olmak istediği şablonu gerçekleştirmek için çaba sarfediyor.Sonuç elbette oturmayan kişilik sonucu hep hüsranları yaşıyor.Ve mutluluk elbet aslanın ağzında oluyor,her zaman.
Oysa, insan kendini şöyle bir yoklasa,ben neyim; ben neler hissediyorum.
Ben,ben olduğum için iyiyim,güzelim,doğruyum.Ben benim,ben başkası olamam,demeli.
İnsanın kendisi olabilmesi için bilimle içiçe olması gerekir..Hele psikoloji bilimiyle haşır neşir olmalı.Kendini tanımayan,kendini anlayamayan insan başkasını hiç anlayamaz.Ancak bu anlamanın yeri nasıl dolduruyor.Toplum
da kendisi olmayan insanların uydurdukları,gerçekle ilgisi olmayan davranışları anlama kalıpları var.Kişi kendisi olmadığı için gördüğü aynı davranışı,aynı yanlış anlayışla hem de irdelemeden kalıp olarak yorumluyor. Oysa başkasının ne demek istediğini anlamak ancak o insanı iyi dinlemekle,vücut dilini iyi yorumlamakla ve de anlaşılmayan noktaları bizzat kendisinden sormakla doğru anlayabiliriz. İnsanı anlamak için biraz e-
Hangi kovuktan aktığını biliyor musun?
O kovuklar nelere tanık oldu:
Güneşin battığına,kasırganın hırsına,
Davulun gümbürdediğine,meyin şevkine,
Mecnun'a, Kerem'e, Ferhat' a,
Leyla'ya,Aslı'ya,Şirin'e,
Sen dört duvar arasına,
Kapanmak nedir bilir misin?
Kulaklarında cenaze marşı yükseliyorsa,
Parmakların kemençe yayı gibiyse,
Beyninde azgın atlar tepişiyorsa,
Gözlerin tek bir renge mahkumsa,
Ne söylerki fırtınalar insana,
Ancak iç karartır.
Denizin ışıltısının ötesinde,
Üç gemi ve bir martı.
Kanatlarıyla,
Mutluluğun resmini çiziyor,
Gecelerin arkasında,
Göz kapaklarım ağırlaşıyor.
Sensizliğin olduğu geceler ve saatler,
Boynumu büküyor.
Bir koydan,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!