Gramofonda savrulan bir plaksa Ankara,
Yivlerindeki çiziktir bozkır kokusu.
Ve otobüs duraklarındaki
Çatık çehreli memurların tekelindedir;
Mutluluktan tasarruf konusu.
Oğlum Deniz !
Soğuğu tunca kesmiş,
Hüzün kavruğu koyaklarda
Münferit insanoğluyduk;
Bozlağın avazını notalarda boğduk.
İptidai sancılar sürgün verirken
Ahmed Arif'in sesiydi
Karadeniz'in armağanı karaya.
Karanfil koktu hep cigaralar,
Hüzün düşüverdi aya.
Soğuk gri bir çukur gözümde,
Sanki;
Doğu ayazında okula gitmemiş gibi;
Tüm varoluş sancılarım.
Haysiyetimi sorgulatan;
Bir delik çorap değilmiş gibi
Terlikten fırlamış başparmağı morartan.
Sisteki manzaradan çıkıp gelecekti,
Ulysses'in bakışları.
Öyle anlaşmıştık
Karaindrou işgal etmeden hemen önce kulaklarımı.
Çok oldu.
Erkeğin hiçliğini vuruyordu zaman;
Kadına kurulmuş bir saatte.
Ve kavuştuğunda kolları saatin,
Oracıkta ölürdü işte adam...
Ah kadın bir gülümsemese.....
Kanyak da yapıyor onun yaptığını.
İçimi ısıtıyor,
Aklımı bulandırıyor,
Ve alıp gidiyor benden olanı.
Ama çok düştü fiyatlar gidişiyle.
Artık kanyak daha pahalı.
Solgun ateşe rakseden,
Bir çingenenin eteklerindeki,
Çiçek motiflerinden savruluyor ateşe
Ümitlerim...
Yere konamadan yanıyorlar birer birer.
Ve dikkatli bak!
Gün ölür.
Netameli hislere gebe kalır gece.
Tahta iskemlede hayaller devşirilir,
Bir plak cızırdar Eleni'de.
Elini eteğini çekmiştir,
Sen !
Luna Rossa,
Kızıl gökyüzünün hüznü bulaşır parmaklarına.
Denize nazır sevinçlere,
Hükm-ü kader çiğ damlaları gözlerimden.
Vapurlar sen kokar,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!