Halil Çamay Şiirleri - Şair Halil Çamay

Halil Çamay

Tanrılara sunulmuş kutsal bakire gibi
Kurbanlığına bir adım daha yaklaşıyor hergün
suların ve ateşin, sunakların ve tellakların...
gün görmemişlerin yüzü suyu hürmetine su dökünenlerin kalesi...
Allianoi

Devamını Oku
Halil Çamay

'Gidersen;
Bütün tuvallerin beyazlarına vuracağım
Gözyaşlarımdan kırmızıyı,
Fırçam hiç susmayacak,
Tüm renkler senin türkünü söyleyecek' demiştin
Kırmızı

Devamını Oku
Halil Çamay

Yeni bir yaşam değilde
Güçlü düşler kurmak istediğim bir dönemdi
Her şeyin birbirinde kaybolduğu bir iklimdi
Kendimi ararken buldum seni
Ve çocukluğumdaki sessiz masumiyetle
Unutmak isterken kendimi senin içinde

Devamını Oku
Halil Çamay

Yelkovan dikenin günü

Önce bir damla kan düştü toprağa
Bir çocuğun küçücük bedeninden
Ardından yaşlı bir kedinin başı
Havada asılı kaldı haykırışa dönen miyavlaması

Devamını Oku
Halil Çamay

Geç kalmış bir cesaretti benimkisi
Gecikmiş bir itiraf
Siz serbestçe haykırabildiğimi sanmıştınız
Oysa;
Yılların korkaklığından sıyrılabildiğim tek andı o

Devamını Oku
Halil Çamay

İç-eriten
Dış-arıtan
Kıyıdan
Bir sevda üçlemesi,
Platonik
Bir esaret çiçeği

Devamını Oku
Halil Çamay

Kutsal bir yürüyüş bu
Say ki hac yolculuğu
Madonna’nın ilk adımları
Tribünleri doldurmuş seyri âlem meraklıları
Ellerinde MELEK TAUS’ UN parçalanmış kanatları
Besili gerdanlarını serinletiyorlar

Devamını Oku
Halil Çamay


Şiir dediğin birkaç imge mi sıradanlığa dönüşen?
“ ben senin hiç sıradan olmayışını seviyorum” demiştin.

Bir sahil kafeteryasıydı,
bir yaz akşamıydı

Devamını Oku
Halil Çamay

Şehir üstüme geliyor dediler
yıkıldı şehir
binlerce yıllık bir gürültü ve
Hurriler’ den* bu yana bir toz bulutu ile
uyandı çağların yorgunluğu
gözkapaklarını araladı Semiramis*

Devamını Oku
Halil Çamay

Yıllar önce büyük bir çılgınlıkla terk ettiğim bu kente; yıllar sonra daha büyük bir çılgınlığın esaretinden kurtulup, döndüğümde titredi yüreğim. Bir dostun sıcaklığıyla karşıladı beni kent. Ve eski bir dostun şifreli kapı çalışlarını anımsar gibi anımsattı yüreğimde bir zamanlar var olduğunu. Devrimsizlik sohbetleri ederken bir dostumun mekânında, mekânın önünden şen kahkahalarıyla geçerken gördüm onu ilk defa ve yıllar sonra titreyiverdi nasırlı yüreğim. Tanımam gereken biri olduğunu öğrendim ve genç, çılgın günlerimizin puslu hatıralarından hüzünlü bir güzellik çıkarttım: Genç ve hüzünlü… Ve de Atilla ilhanın şirinden bir dize “… Hayırsızın biri idi kanımca…”

Yıllar hüzünlere hüzün mü ekler hep? Diyorum. Bu da yılların diyalektiği diyor arkadaşım. Diyalektiğin hüzünbaz hali…
“keşke bütün kahkahalar gerçek olsa diyorum…” çocukça.
“yenilen biz olduk” diyor dostum, “yanılanda, yıkıntılar arasında mutluluk oyunları oynayan
Mutsuz savaş çocukları gibiyiz, gerçek kahkahalarımız yangın yerlerinde kaldı, Artık yaşamlarımız ‘mutluyuz’ oyunundan ibaret, buna alışmalısın” diyor. “alışmalı mıyım” diye soruyorum kendime.

Devamını Oku