Ezan susmaz, bayrak inmez,
Türk şehit olur, geri dönmez,
Öğrettik, her kuşun eti yenmez,
Burası Çanakkale, asla geçilmez.
Şu Cihan harbi, nedir ya Rabbi
Aksaray'la Ankara'nın arası
Kavuşturur bizi Konya makası,
Orhan Ağaçlı' da dinlenme molası,
Ufukta görünür Aksaray Ovası.
Ata binen ağadır,
Atın yönü dağadır,
On sekiz plakasıdır,
Bu şiirim sanadır.
Kalesi muhkem, çok tekin
Yardan ayrılmışım gözlerim nemli nemli,
Rakı haram dediler, çay içtim demli demli*
Bir anda kaynaştık, olduk senli benli,
Çarşambanın gelişi perşembeden belli.
Çay gibi içeceksin hayatı,
yudum yudum tadını çıkararak.
Çok sıcak olmasın dilin yanar.
Çok da soğutma tadı kaçar.
İnsan gibidir çay, demlendikçe güzelleşir.
Tadına varmışken tazele.
Arkadaş bu neyin kafası?
Allah'ın yok ki sopası,
Tutturmuşlar devletin bekası,
Beka dedikleri saray sefası.
Fakirin pilavı yavan,
Ne açlık, ne yokluk, ne sefalet
Ne savaş, ne deprem, ne afet
Bağnazda olmaz ki merhamet
Cehalet, en büyük felaket! H.Ş
Bir yer var ki, ne ihtiyarlık ne dert
Orada her zevk, orada sonsuz nimet
Orada ölüm yok, orada hayat ilelebet
Orada hastalık yok orası cennet.
Her derde gülerim veren sen olunca,
Katlanırım senden gelen her sonuca,
Güneş dürülüp, okyanuslar yanınca,
Koşarız sana, Sur'un sesini duyunca.
Mevsimler sanki sonbahara sabitlenmiş,
Demek çiçeklerde sana zimmetlenmiş,
Yanlış öğretmişler bize,
Çiçek dalında değil,
Saçında güzelmiş,
Anladım ki bahar,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!