bir tanrıça gibi güzel,
bir bebek kadar masumdu yüzün
elmacık kemiklerinin altına gizlenmişti kederlerin
ince kirpiklerine saklanmıştı hüzün
aylar sonra
seni böyle gördüm bugün
kusura bakma sevgili
affet beni
bende değildi çelişki
anlayamadım
aşktaydı mesele farkına vardım
ben sana taptım
bir düşlem sabahı;
emirgan korusunda,
bir incire filizlensem eski bir duvarda...
onun gözüyle baksam
erguvanların arasından
-boğazdan-
bugün italyan lokantasına gitmeli
iştahım yerinde
aynı masaya oturmalı
karşıma almalı hayalini
gözleri gözlerime gelmeli
bakışları ruhuma değmeli
karlı bir günün
dondurucu rüzgarında
görüşmek için bir kez daha
ayrıldığımız
o günahkar sokakta
aylar sonra ilk öpüşündü beni
sarılıp uyumak;
son dileğimdi yar
ve bir daha kalkmamak
-koynundan-
sonsuzluğa akmaktı oradan
yar!
bazan
menekşeler açan
toprak
kar suyu gibi
berrak
erken baharda kıştan yeni çıkan
en iyi kalbin bilir
ikircikli uykuda
ayak seslerini
yaklaşan sevgilinin
yılkı atı koşması
çiğ serinliği sabahın sessiz bozkırında...
en çok
ağlarken
seviyorum seni
daha bir güzel oluyorsun
kolun kanadın kırıkken
dokunabiliyorum o an
bir boran koptu;
çalımlanmış aşka yaralı,
yüreğimden seken dargın anıları,
çağsamakla meşgul ruhumda...
çayımı yudumlarken;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!