Ey gafil! Aklını devşir başına
Geliverir ecel, bakmaz yaşına
Uzanırsın da musalla taşına
Nasıl bilirsiniz? Sorulur bir gün
Saçılır ortaya hayır da şer de
Ortalığı intikam havası sarmış
Anladım kopmuş dillerdeki zemberek
İnsanoğlu zehrini dille kusarmış
Tesirliymiş, hafif kalırmış Engerek
Giden dönmezmiş dudaklar arasından
Kurtarıp dünyevi ihtiraslardan yakamı
İtmişim elimin tersiyle nice makamı
En sonunda saltanatı kullukta bulmuşum
Terk edip mâsivâyı benlikten kurtulmuşum
Varsın atını alanlar Üsküdar’ı geçsin
Münacaat
Ashâb-ı Uhdûd yakar bizleri Arakan’da
Ya Rab! Tank oldu artık Ebrehe’nin filleri
Garipler, mazlumlar boğuluyor akan kanda
Takatimiz kalmadı, gönder Ebabilleri
Alnımızda beliren derin çizgiler
Her birisi ölümün ayak sesidir
Ardımızdan yakılan yanık ezgiler
Kim bilir hangi yüreğin bestesidir
Neresindeyim fani ömrün kim bilir
Dünyada bırakır her şeyi zengin ve fakir
Bizimle beraber gidecek amellerimiz
Sual etmeye başlayınca Münker ve Nekir
Dil susar lâl olur, boş gitmişse ellerimiz
Kabir bir sıkışta yoğurur kemik ve eti
Nemrutlar İbrahimleri ateşe verirken
Su taşıyan kuş gibi belli olsun safınız
Anne yürekleri kor ateşlerde erirken
Hani nerede merhametiniz, insafınız?
Garbın vefasız Müslüman’ı habersiz şarktan
Dinmez gözünde yaşın, kalbinde sızın
Olmaya gör bir kere yatağa mahkûm
Zoruna gider sözü bir vefasızın
Yediğin her lokma olur zehir, zakkum
Su toplar her yanın, başlar çürümeye
Yağarken sessiz sessiz, lapa lapa kar
Bütün karalar beyaza boyanmakta
Dışarıda dondurucu bir hava var
Benim divane gönlüm neden yanmakta?
Ne zaman görsem üşüyen bir gariban
Damarda durmaz akacak kan gibi
Hayat damarlarımdan akıp gitme
Zamansız çıkan emanet can gibi
Bu naçiz vücudu bırakıp gitme
12/01/2014
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!