düş gibisin daha dün gördüğüm,
ellerin ellerime oldu kördüğüm,
ne bir bilmece bu daha önce çözdüğüm,
ne inli cinli bir masal,
karanlık bir labirent yalnızca,
fenersiz yürüdüğüm...
bu puslu karanlık yokluğuna ithafen değil
adet olduğu üzre yine oldu akşam
ki sende olsan olacaktı akşam
varlığını tatmadım diyedir,
yokluğuna hayıflanıyorsam.
bir boşluğun ortasında olmaktı
hep taşıdığım anlamsız duygu.
bir tanım uğruna
ömrümü harcadığımı anladığım gün
geçen zamanıma acımadım.
geceydi,
yürüyordum,
tek başıma gibi yalnız,
kendimle gibi kalabalık.
geceydi ve yürüyordum
saatler çeşit çeşit
inatla ilerliyorlar hepside
hepside hırsızı ömrümün
çalıyorlar gençliğimi.
dayanamıyorum bir gün
bir sabah uyandım
oysa her sabah uyanmışım,
geniş zamanla yazamayacak kadar daralmışım.
binlerce yanlışın
binlerce yanılsamanın arasında
şirin bir dere kenarında
işinden mutlu bir çalıcıktı.
işi denize selam yollamaktı
önünden geçen her damla suyla
tüm küçük çalıcıklar adına...
kafes paklamaz bir deli kuştun
yoktu sevda bilmez bir tek dostun
aşklara sürgün bir çiçekli yoldun
artık kurudu açmamış çiçeklerin senin.
birine sen gittin, bini seni buldu
alabildiğince geniş, olabildiğince tenha bir cadde
genişliğince sıkıntılı, tenhalığınca kokuşmuş bir hava.
tenhalığı yaşayan, pis havayı soluyan bir adam
caddenin ortasında.
elleri ceplerinde değil,
“mutlu aşk yoktur” demiş ya Aragon,
aşkı mutsuz kılanın yalanlar olduğunu bilmez miydi acep?
yalansız bir aşk yaşamış olsaydı Aragon,
aynı kelamı yine eder miydi acep? ..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!