Güneşe Yürüyenlerin Türküsüyle

Vedat Koparan
683

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Güneşe Yürüyenlerin Türküsüyle

Güneşe Yürüyenlerin Türküsüyle

bu kaçıncı yediğimiz darbe üstüne darbe
rezilce hayatımızın kaçınılmazlıkları
can bir hallerde kaçışlar içe gidişlerde
büyütmekte direnerek yürek ağrısını

(kaçalım var mısın ağrı dağının zirvesine,kaçıralım yaşanası olanları,üşümeyiz değil mi,sararız birbirimizi bu sıcaklardan sonra iyi gelir hani.
hadi al tüm sıcaklıklarını ve yüklenerek sıcakları uzaklaşalım karabasan düşüncelerimizden de,buzulların zirvesinde ısınmak yanmak istiyorum…
nefesimiz yeter mi acaba,isterse yetmesin dinlenerek çıkarız yettiği yere kadar,çok zorlu bir tırmanış beynimizin işlevi bitene kadar zirveye konsantre olup düşüncelerimizi erteleyerek,hani o yoksun kaldığımız hep arayıp o denli bulamadığımız yaşanası olanlar adına.
değişik atmosfer bir sen bir ben hayali bile güzel, yarım aklım deme gitsin nerdeyse ayaklarımı yerden kesecek yanı başımda uçurum ve gülü,sadeliğin içinde doğanın zenginliğiyle ufka değen ağrının zirvesiyle,içimizin yangınında buz gibi dağ suyu akıyor, rüzgarın sesi bir yanda karışır sessizliğin sesine bir yandan, duyulur mu bir şahan sesi süzülürken bulutlardan
yükü kendinden ağır büyütür onca can canında,iki şey bir araya gelir başlar Ağrı’nın tarihinden dansı,sarar iki ben birbirini kesif doğu rüzgârının vurgununda Asya’nın batısında bir gül çağlar goncasında acının ağıtı.
Bu bir sevişmedir en doğal haliyle çırılçıplak sözcüklerle bu bir sevgidir sevmenin zirvesinde insanın iç sesinde o duyduğu her an duyup kendini kemiren tecrit edilmiş bedenlerde bulur kendini dört duvar kan sızarken, ne gök vardır ne yer ne renk vardır ne bulut her şey hayal her şey bilincin puslu tünellerinde.
bir kaplumbağa çeker kafasını kabuğuna,saklanışında bulanıklaşır bakışlar çekilir gözler yuvasına, çekilir etler lime lime edilişinde, akar bu ağlayan acının nehri içime,katılır bir çınar zaman ötesinden bu hüzne,börtü böcek seyreder öylece, uslu çocuğum,hırçın bir dalga olur yaramaz bir düz duvar kedisi başlar dolanmaya. diri tut sevinçleri umut büyüten yüreğinde gülüm çoktan erdik ölümsüzlüğe güneşi içenlerin güneşe yürüyenlerin türküsüyle)

korkuyu geçmişte bıraktım
karanlıklara hep ıslıktayım
sevinci seni gördüğümde
gözlerinden çekip alacağım
bir kardelen hasreti güneşle

veriyorsun kendini hayalime
şekillendiriyorum dizelerde

savrulmuş gülün sere serpe
ne rüzgarlar görmüş
bir yaşamı anlatıyor yola düşüşünde

hani o gözlerin endamın
bir göze bakarken titrer mi kirpiğin
tutunca ellerini ellerim
bakışında erir mi an

dudağında hafif bir gün tebessümü
yüklenip gelmişsin güneşten alınan
tüm sıcaklıkları
kasvetli sıkkın bulutlar dağılsın
beyaz mavi renkler gökte
çevremizde kuş cıvıltıları olsun
bir kır cümbüşünde

ikimizin iç sesi sen bana geldin geleli
seni bana anlat senler dolsun içim
seninle sana doğup çağlasam
su yatağını arayan
bir ırmak olup aksam

sende uyusam o ezginin tınısında
uzansam kokunla gül yaprağında

güneş gelince başucumuza gün bizde uyansa
mahmurluğunda uyanışın
iç denizimizin medcezirinde fırtına
o anda ışıldayan gözlerini yakalasam
öperek çekip alsam günü dudaklarından

susuzluğunda suya değer yaprağı
renklerle dansında eğerek başını

susamışlığında akar kanayarak aşka
gülüm yeşille mavinin dansı kırmızıyla

aşk çalar kapıyı zirvesinde arzuların
şimdi gelmiştir zamanı yaşamanın

-An Gelirde Bağrına Karanlık Çökerse
Direnci Büyüt Güneşe Yürüyenlerle-

Bitmedi…
Vedat Koparan 27.05.2006

Vedat Koparan
Kayıt Tarihi : 28.5.2006 18:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Vedat Koparan