Hayal etmek seni
Gece yarısı pencere önlerinden
Yaprak arkası yıldız yakalarken düşünmek seni
Hayal etmek seni
Gün batımı ağa takılan balık
Yorgun argın eve dönüşlerde kaygı
..
Biri
güneşin yeryüzüne
inerek sardığı
Diğeri
Gün batımı sonrası
sessizliğe uzanan
bir adım
..
Dağlar, şarkılarıma kulak vermiş
Söğüdün saçları, suya değmiş
Adalar serinlemek için, denize girmiş
Keyif alıyorum, şu gördüklerimden
Bu yaz İstanbul, Çınarcığa gelmiş
Güzeller sere serpe, plaja serilmiş
..
Pis bir mısraydı
Gün batımı çoğalan virüsler gibi
Zamanını bekleyemen yokuşlar
Usumda bir esrar tabakası
kaybolur giderdi günlük yalnızlıkların! !
dilsiz varoşlarına
Araçlar patenaj
..
Akdenizin incisi
Görmedim varmı nicesi.
Dayanılmaz hoş sesi
Mavilik birincisi.
O güzelim Sahilim,
Güneyin serincesi.
Doyamadım tadına.
..
DİVAN'I NİKAH HEYETİ BAŞKANLIĞINA
Beni yargılamak üzere seçilen jurinin,
Halkalı kölelerin tescilli sahiplerinden
oluştuğuna dair duyumlar almış bulunmaktayım.
Bu nedenle bana tahsis edilen hücremden kaçtım.
Kendi kölelik karşıtı ordumu toparlamaktayım.
Bilmelisiniz ki, hamili kart olarak sunacağım
..
Aşkım seninle izlediğim bu dizi bizi anlatıyor
İkimizi anlatıyor aynı duygular aynı düşünceler
Sadece onuncular farklı kendimi izliyor gibiyim içim yanıyor
Yarım dünya gibi gün batımı gibi biri doğarken biri ölüyor
Sen başka yerdesin ben hala sende kendi bitişimi
Kendi sonumu izler gibi elimden bişi gelmiyor
Çaresizim sadece izliyorum Allah kahretsin
..
Beyazları giymiş bir
Gelin gibisin
Süzülürsün denizde
Bazen nazlı nazlı
Bazende dalgalara
Karşı bir savasçı gibi
..
Bu duyduğum…
Zembereği boşalmış bi saatin sesi mi?
Yoksa, ayak seslerim mi yaşamın içinde koşuşturan,
Tüm farkındalıklardan uzak?
Bir tren olmuş yaşam…
Bakıyorum…
Neden sonra fark ediyorum…
..
Farklıdır adada yaşamak
daracıcık ak badanalı sokaklarda
yürüyüp
yürüyüp
Kaybolmak.
Sonra enginn
bir denizin kucaklaması seni...
Sevgili...
Nasıl anlatılır sana bunlar
Bilemem ki...
Gün batımı.
daha doğrusu
batmaya bir mızrak boyu
kalmış hali...
Güneş rakı burcundadır artık.
Gelsin buzz gibi rakı
yanında balık
ve de
illaki sen...
Herşeyim oldun birtanem...
Şevket ÇAKAR
..
Bakır rengi esintiler
çıldırtıyor,
dönüldü gitmelerden
gelmeler gitti
Uzaklar yok
beklemek yok
..
Keşke gösterebilseydim sana;
Yüreğimdeki yerini.
Götürebilseydim uzak diyarlara;
Elimden tutup yüreğimi.
Gün uzayıp giderken geceye
Sevebilseydim seni gündüz ve gece.
Zaman akıp giderken ileriye;
..
Elimden gelseydi keşke
Bir sonu olurdu savaşların
Savaştan kalan boşluğa
Bir okyanus kadar derin ve mavi
Bir uzay kadar sonsuz ve geniş
Barışları toplardım kucak kucak...
..
Taneciklerinde barındırdın sıcaklığı
Uzandımmı sana ısıttın her yarımı
Kapatınca gözlerimi
Aldın götürdün uzaklara...
Sen hep dur oralarda,
Koşarak gelen her insana
Sun sendeki rüyaları
..
yıldızsız,
karanlık bir gecedir
yokluğun...
kerbelada serin bir yel
diyarbekir'de özgürlüktür
düş'ün...
yitik bir efsanesin
..
Beni kahreden,
Bir şarkının nakaratında
………..Senin ölümünü yaşamak.
Seni üşümek temmuz ayazı.
Şehirlerarası terminallerin
ve ufka yolcu gün batımı denizlerin
..
Buram buram tüter mi hala sıla
Bürür mü gözlerini gün batımı
Kararan ufuklara baktıkça hala
Gelir mi aklına, ıssız bağ yolları
Saçaklarında buzdan sucuklar
Düşer mi başına kar kümeleri
..
Ansızın kayıverir bir yıldız
Diyorlar ki sen içinden dilek tut
Özlem gelir de nemlenirse gözlerin
Bir mendili sen avucunda saklı tut
Gün batımı yanar sanki ufuklar
Acısı dolar ya zamansızca yüreğe
..
Sevmek mi zor, sevdiğine sevgini hissettirmek mi,gerçek aşk hiç sizin yüzünüze gülümsedi mi?
Yüzü esrarlı, sözleri yalan, adına aşk denilen her duyguya alıştırıldık, kandık. Belki de “bilerek” kolayımıza geldi “aşık” olmak. Hissetmek yerine sözcüklerle avunduk. Bazen bir bakışa, bazen pembemsi dudaklarda takılı kalan gülümsemeye iç geçirdik. Ulaşılmaz olan her yabani çiçeğin peşinden sürüklendik. Gün batımı hızında aşklar yaşattı hayat bize, kabullendik. Dili zehir tadındaki her şeyi aşk kadehine koyarak yudumladık, aldandık. Gerçek gibi yaşatılan yansımasız eğreti duygulara, ödünç sevdalara yenik düştük. Tükendik…
Utangaçtır oysa ki aşk; dili tutuk, yanakları al al’dır. Yaldızlı sözcükler yavan kalır, kaldırıp başını bakamaz açmamış gülünün, gül yüzüne. Değdiremez kirpiğini sevdiğinin cemaline. Suskun ve içlidir… Kaç satır tüketir, kaç şarkı besteler… Kalemler, tükenir sözler kifayetsiz kalır; ama aşkını anlatacak sözler hep eksiktir, yarımdır sanki. Dil devreye girince bozulur o ummana boylu boyunca uzanan büyü.
Sözler; yerini gülen nemli bakışlara bırakır, dil artık hükmünü kaybetmiştir. Vaatler veremez sevdiğine, yarına çıkmaya mecali yokken, onunla geçirilecek bir dakikaya teslimdir artık çaresiz ve tutsaktır gerçek aşkı tadan yürekler.
Bizler sevmeden sevilmeyi, beklentisiz teslimiyeti hiç öğrenemedik.
..
Ötedünya dedikleri senmişsin meğer,
Senden öte yaşamak bilmem, kime, ne der,
Ruhlarımızın buluştuğu sehpada darağacı
Gerdanımda yüzgörümlüğüm eder…
…
Ötedünya nın Kaf Dağı’nda yaşayan düşleri
Kendi yüreğimle topladım bir bir her seher,
..