Adını diyemedim, sırrına eremediğimden.
Aşk desem, sevda desem, öyle bir dert ki ince.
Bir şey var sende, göğün kaybolan deriniğinde.
Bir şey var sende, bir türlü anlayamadım.
Ucsuz bucaksız,masmavi deryasın sanki.
Sanki yüzlerce fırtınayla savaşmış geminin.
Yosunlu taş havlusu,
Ortada yunusun ağzından fışkıran suyu,
Etrafında sardunyaları beganyoları,
Kuşlarınsuyunda yıkandığı havuzu.
Hizbe köşeleri,eskiden kalma harap,
Havuşlu sarmaşıklı,hanımeli kokularıyla,
BARIŞ BUDUR İŞTE:
Akşamın alacasında gözlerinde mutlulukla,
Babanın eve dönmesini, hasretle beklemek,
Elinde filesi,yemişi, ekmeği, yüzünde mutluluğu,
‘’barış budur işte……
;
Ben öğretmenim çocuklar,
Sizinle var olan, sizinle yaşayan,
Unuttuğunuz yüzleriniz,dün gibi aklımda,
Okula ilk gelişiniz,oturduğunuz ilk sıranız.
Ben bu gece ölümü gördüm.
Kapımı çalıp durma ölüm.
Açmam........
Ben ölümü hiç sevmedim.
Ben gökyüzünü gördüm.
Mavilklerde bulutlara yoldaş oldum.
Gün batmak üzere dağların ardından
Bütün kızıllığıyla ufuktan gidiyor.
Artık akşamın hüznü çökmeye başladı.
Sanki yaşananların, karanlığa bürünmesi gibi,
Akşamın hüznü bitmeden tüm dünyam karardı.
Yalnız,uykusuz,bitmeyen upuzun bir gece,
VANDA KAR YAĞIYOR,
BENİM YÜREĞİM ÜŞÜYOR
Ayaklarım üşüyor demiş,
Kara gözlü depremzade küçük kız!
Paltosunun kenarından tutup Cumhurbaşkanına:
En çok sonbaharda sevdim, seni,
Gözlerime yazdım gözlerini harf harf.
Sevgimi sonbaharın hazan yapraklarına yazdım.
Nakış nakış işledim,yüreğime halı işler gibi.
Avuçlarıma damlayan göz yaşlarım.
Tenime damlayan yağmur damlaları gibi titretti.
Yine ayrılığın kara bulutları,
Kurşun gibi tüm ağırlığınca çöktü yüreğime,
Nereye baksam,çaresizlik, ümitsizlik...
İki damla yaş olup, damlıyorsun gözlerimden.
Körpecik yüreğimde bahar tomurcukları,
Anne sen yoksun ben üşüyorum.
Seni gördüm dün gece düşümde
Oturuyorsun, beyaz delik işli sedirinde,
Başında oyalı yazman, elinde mendilin
Sanki dün gibi oturuyordun,sedirde.
Oysa yıllar geçti,upuzun 24 yıl.
hayatı çıkarsız yaşamak bir ayrıcalıktır