Bir şansım daha olsaydı yaşama dair;
Seni daha önce bulmak isterdim.
Kırık kanatlarımı,hayal kırıklıklarımı;
Göğsünde bir ömür saklamak için;
Daha gözümü açarken seni tanımak isterdim.
Her şey sil baştan olsaydı
Dünya kurulurken üç günde, üç sır saklanmış içine.
Bakmayı bilenlerin kolayca elinin değeceği mesafelerde,
Denizleri, gökleri, yaratılanları sevmeyi bilenlerin,
Her halimden belli bir yalnızlık içindeyim.
Senin yarattığın başka bir yalnızlık yüreğimdeki, kimseye söyleyemediğim.
Affedilmeyi bekleyen bir mahkumun son dileğini beklemesi gibi, seni bekleyişim.
Gönlümden geçiyor sevdalı bakışların,
Göz değmemiş yerlere değiyor.
En hassas yerimden vuruyor sözlerin,
Konuşulmamış, unutulmuş cümlelerle.
Yokluğun bir asi fırtına;
Estikçe yok ediyor.
Gecenin yalnızlığı ürkek bir çocuk gibi kaçışıyor gözlerin değdiğinde.
Adım attığın sokaklar cennetin dünyaya açılan yegane yeri oluyor nedense.
Varlığının ışığı gecenin en karanlık yerini delip geçiyor sanki, umarsız,öylesine.
Şahlanıyor İstanbul
Bir umuda geçit verirse,
İncileri dökülüyor sanki İstanbul’un,
İlk kez sızlamadı içim;
Haberlerde İstanbul dediklerinde.
Güvercinler eşlik etti gülüşüme;
Tren sesinin bitmeyen ayrılık çığlığıyla
Vedalara sallanan, titreyen ellerin çokluğuyla,
Taşlı yolların, geçit vermeyen amansız yokluğuyla,
İstanbul, kayıp ruhların şehri.
Sesimin ulaşamayacağı uzakların yakınlığıyla,
Bir zamanlar atların nal seslerinin inlettiği meydanlarıyla,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!