umutla başladığım her sabah,
yeni açan çiçeklerin reenginin,kokusunun,
güzel görüntüsünde.
ağaçlardaki bahar dallarının filizlenmesinde,
ince ince esen rüzgarın,serinliğinde,
asumanın mavi,bulutların beyazı
20/11/2006
Bize olan inancımızla içtenlikle,sabırla,sevgiyle kurduk bahçemizi.Ama payıma yalnız bahçıvanlık düştü.Bahçıvanlığı ben üstlenmiş gibi oldum.Koca bir bahçe ve bir bahçıvan,taşları temizlemek,fidanları,çiçekleri ekmek,çimleri biçmek,masalar hazırlamak,hamak kurmak,salıncak yapmak,çitleri yapmak,didikleyecek hayvanlardan bahçeyi korumak için korkuluk dikmek,bahçemizde huzurlu yaşamak için dinlenmek için hep uğraşmak gerekti.Ama yalnız bir bahçıvanım,hepsine yetişmek ağır gelir.Her defasında sulamak canlı tutmak...Ya sular kesilirse endişesi,bu bahçıvan olan beni aşar ki.Su varsa bahçeyi canlı tutabilirim,yoksa gel beraber taşıyalım suyu kovalarla.Bahçe ekip biçmek,ekilip biçilenleri canlı tutmak,korumak ağır işlerdir.Ağır yalnız işler gönül yorar,soldurur canlı renkleri de...Gönlüm yoruldu,renklerim soldu,bahçem kurumaya yüz tutup kıraç topraklara benzedi.
Ekip biçtim kendimce hasat sonunu erken göremedim,bu havalardandır havalar düzelir güneşi de görür bahçem,yağmuruda alır kuru toprağına canlanır sandım.Meğer kıraç topraklara gönlümün tohumunu atmışım,ömrümü naçar sevdaya ekmişim.Her gün kök salsın diye koparılıp bakılmaktan köklerim sökülüp ekilmekten tutunamadı.Tohumum sağlamdı,toprağım uğraşılırsa semeresi olur hasatta ziyanım olmazdı.Ama ekildiğim yerde hep köklerin tuttumu diye için sökülüp bakılmaktan her sökülmemde köklerimin her bir damarı kuruyup bütünüm ekildiğim yerde ayakta ama içten içe kurumayla gönül tohumumda ömrümle naçarlıkla kurumaya yüz tuttu.Güneşe,yağmura hasret bekleyişilerinde içten içe çürüdüm,ciğerim yandı,yüreğim yoruldu.Hani nerde benim terim,nerde benim ektiklerim,nerde çiçeklerimin rengi,nerde benim sohbet için kurduğum masalarım,nerde benim dinlenmeye uzandığım hamağım,nerde benim kahkahalarla salınacağım salıncağım,nerde benim ağaç olacak gölgesinde oturacağım fidanlarım,nerde benim bahçemin sınırı çitlerim,nerde benim didikleyecek hayvanlardan korunmak için yaptığım korkuluk nerde benim ömrümü ektiğim huzur bahçem....Benim naçar ömrüm....
Güzel bahçemizdeyken evimizdeyken,en güzel ev,en güzel araba,en güzel elbise zaten bizim olanlardı,bizim aldıklarımız zaten herşeyin en güzeli sahip olduğumuz en güzelliklerdi.Herşeyin en güzelini sözüm sana bizim için almak isterken unuttuğun tek bir şey vardı; varlığımız ve sadece olduğumuz en güzel halimiz.Almak istediğim tek şey senden gelicek sıcak bir bakış,söz ve en güzeli en değerlisi sevgindi.! '! !
Duvarımda saatlerim olmadı olanı kaldırdım.Uykusuz gecelerimde bekleyişlerimin tik takları yüreğimi titretirdi yüreğimin tik takları acı verirdi.Saatleri susturdum ama duvarları susturamadım,üzerlerime gelişlerini durduramadım.'Duvarların dili olsa da konuşsalar 'derlerdi ya şimdi anlıyorum ve iyi ki duvarların dili yokmuş diyorum.Çünkü biliyorum saatleri susturduğum gibi onları susturamayacaktım ve her yerim duvardı ve ben dört duvar arasındaydım.
Beklerdim seni camlarda yaşamından endişemden başka endişelere hiç kapılmazdım,gelirdin rahatlardım.Beklerken ki hiddetim,endişem sana reftardan öteye olmazdı,aşkı tadardık en arşlarda,bizdik,vardık ve hep varolacağızdı sabahlarda.Yemek yaparken yemediklerine kızar yediğini kızartırdım,tepsine döşer,önüne serer,bitince tepsini alır,çayını getirir şekerini de atardım.İki sigarayla tavda sohbetle seni yakalamak geçen gününün ardından sana ulaşmaya çabalardım.Önceleri güzeldi yada ben avunurdum.Artık yalnız gelmez oldun eve.İşler,adamlar,çekler,senetler,öfkeler,hırslar,bencilliklerle kalabalıklaştın,seni bulamıyor,seni arıyor olurdum.Kalabalığın bizim içindi; ama bizim seni kalabalığa itecek öyle büyük beklentilerimiz,isteklerimiz olmadı,bizim için hiç yalın olamadın.Her defasında seni kalabalıklar içinde aramaktan yorulur,kalabalığının kaosunda senin hiddetinde kaybolurdum.Sadece sana sığınırdım,sana tutunurdum.Kalabalığında aramaktan yorgun beni gördüğünde,elimi tutmazdın giderdin.Arayıp bulmalarıma ardından yetişmeyi de ekledin, yorgunluğuma aldırışın bile olmazdı.Ama hep sen yorgun olurdun.Yorgunluğun hiç benden olmazdı,ben dışında o kadar çok uğraşın vardı uğraşlarından yorgun olur,yorgunluğunu almamı beklerdin.Yine yorgunluğuma aldırmaz bir rahatlıkla hep senin olmamın rahatlığını kullanırdın.Yorgunluğuma yorgunluğunu yükleyecek ve bunları taşıyacak benim yılacağımı,yorgunluğuma yenik düşebileceğimi,düşünmeyecek kadar bencil olabileceğini düşünmemiştim,yaşayarak öğrendim ve bunları düşünmeye sen ittin beni.Senin gözünle baktığım bazı noktalarda ki körlüğümü,senin sözünle konutuğumda laflarımın acıtacak kadar sivri ve suskunluğumda kendi sözlerimin düşündüren sessiz derinliğini gördüm.
Seni bulduğumda kendinden bihaber,sana göre alternatifinin olmadığını düşündüğün loş ışıklı,umumi bir evin odasında kurulan dünyada gelene gidene veren,15 dakika ara ile birinden çıkıp birine girenbir orospuydun.Ucuz pazarlıkların,çıkarların ortasında kalabalık bir masada küçük bir meze idin tabakta.Herkesin ağzının tadını değiştirmek için ortaya sunulmuştun.Kiminin rakıdan sonra kiminin sigara altı kiminin sadece tatmak için aldığı servistin yavrum.
Aşkın; bilmediğin bir bocalama,
insanlığın; hayvanlar arasında Abdurrahman Çelebi,
ışıkların pırıltısı ve insanların sönük, karanlık kalabalığı.....
parıltı meydanında dövülen büyüsü yitmiş harelerimm.....
insan içerlerinde hezimetlerini törpülerken,
burulmaları bir sözde bir gözde,
bıçak gibi keskinliğini biler.
öyle bir batar ki...
her yeri kesilir insanın.
neye tutunacağını bilemeden,bulamadan,
oy ömrüm oy dedim,
güldülerr....
anlattım,
üzüldülerr...
üzülmeyin dedim,
düşündülerr....
dışardayım,sokakta kalakaldım,
herşeyin hem en başı,
hem en ortası,
hem en sonu olmak hali bu olmalı...
yoluma devam etsem,
herşeyin en başı....
gittiğin gün,
hiç olmayacağını düşünmenin acısını,
gözlerinden akan yaşta gördüm....
sen olduğunda havadaki aydınlıkta,
yalnız kaldığımın karanlığını gördüm....
beni yakan gidişindeki ateşinle,
Yağmur yağıyor yine o gün gibi,
Ben seni bekliyorum camda,
Düşen her damlada gel diyorum,
Seni soruyorum damlalara,
Sensiz kaldığımı anlatıyorum..
Her cama vuruşlarına özledim diyorum.
sensizlik ölüm,
hasretin azap,
özlemin çığ ve
sen benim dünyam...
gel seni çok özledim...
sarılmak istiyorum,
Merhaba dost sair Arkadas,
Siirleriniz cok güzel, Nice basarilara dogru umarim adim adim ilerlersiniz.
Basarilarinizin devami dilegimle.