Fırat Nehri gibi
Coşkun coşkun aktı Fırat'ım
Kahpelere hainlere
Meydan okudu Fırat'ım
Ganire Paşayeva bir Kahramandı
Korku bilmez asil Asenaydı
Soysuza karşı kale gibi dimdik
Atam yurdunda açan Ülküydü
Eğilmeyen ve başkaldırandı
Özcan Baba der ki şu fani dünya
Bir Karacaoğlan daha görür mü ya
Acaba bizim Garip Ali gitmeden
Sultan tahtında bir gün yaşanır mı ya
Bır sonbahar gecesinde başlayan
Göklerden delice üzerime boşanan
İkimızı aşktan ıslatan yağmurmuydu
Yoksa gözünden düşen yaşlarınmıydı
Gün çekilir gider birden
Hiç doğmamış gibi
İnsan bir gün veda eder
Sanki hiç yaşamamış gibi
Karanlık gecelerde yol bulurduk hilallerimizle
Aydınlanırdı yüreğimiz vatan aşkıyla
Koyvermiştik kendimizi yarınlarımıza aldırmadan
Senin sevdana ey nazlı ey şanlı sancağım
Geri geldim işte zaman nedir ki
Geçti toz oldu gitti ki
Duygularım ne yaşlandı ne de öldü
Benimle birlikte ,büyüdükçe büyüdü ki
Ruhum Murat dağı kadar zirvedeydi
Gidenlerin ardından göğe bir sancak yükselir,
Al mı al semada sonsuz gururla dalgalanır,
Düşman bizim pes edip biteceğimizi sanır
Bilmez ki, her giden kahramanın yerini, bini alır.
Bak kaldım dağ başında
Kar yağdı saçıma başıma
Gidersem bir gün sevdiğim
Garip gitti yazdır mezar taşıma
Ağladım sızladım duymadın
Hadi, beni bırakın artık burada
Asiller yok oldu, mikrop var kanda
Kavgalarımız boşa çıktı bizim
Elem yoğurur, akrep kıskacında
Hilali de, yıldızı da bırakın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!