Görmek gerçekleri ve önlemler üretmek: 1.Suskun perdeler 2. Üzerine.. Ve bir yorum'la gelişen...
Aşşşşşşşşkkkkkkkk
- Öyküsü yarım kalmış aşkları ne yaparlar
- Karasevda hanesine yazarlar
- Karasevda kaldı mı?
- Sevdası uçtu karasına gecekondular yapıldı
- İnsanların aşk aşk dedikleri ne o zaman?
- Sanırım arıyorlar da, ne olduklarını bilmedikleri için bilemiyorlar
- Aşk bilinir mi
- Tabii ki
- Öğretilir yani
- Hem de nasıl
- Nasıl?
- Sen Urfalı ile Münihli aşkını aynı kefeye koyar mısın?
- Koymam
- O zaman Münihli aşkı nereden öğrenmişse öyle yaşar, Urfalı nereden öğrenmişse öyle
- Dün Azeri kızı öldüren hayvanın aşkı nasıl bir aşk
- O hastalık, başka bir şey değil
- Hiçbir necip Türk erkeği kızı kurtarmaya yeltenmemiş, hepsi çil yavrusu gibi kaçmış, gördün mü ekranda?
- Evet
- Sence bu kahraman Türk milletine ne oldu
- Durum bu artık, kimse,başka bir kimse için elini oynatmıyor
- Bu şehir magandalarını cesaretlendirir ama
- Daha cesarete ihtiyaçları yok ki, her gün buna benzer yeni olaylar izliyoruz
- Hal böyle mi olacak?
- Hayır
- Ne olacak da duracak bu insan kıyamı?
- Çocukluğunda kasabandaki efsane polis şeflerinin öykülerini dinledin mi?
- Evet
- Anımsa, kabadayıların tir tir titrediği polis şefleri vardı
- Vardı
- Şimdi onların ortaya çıkma zamanı
- Ne zaman çıkacaklar?
- Bıçak kemiğe dayandığı zaman
- Dayanmadı mı?
- Demek ki dayanmadı
- Aşktan nerelere geldin be hocam
- Aşkın büyüsüdür bu, konuları konulara bağlayan
- Aşk büyü müdür hocam
- Bak evladım anlatamadım, aşk öğrenilmiş bir duygudur, lakin dizginleri elinden kaçırırsan insanı maymun eder.
- Dizginleri tutmak için ne yapacağım?
- Aşık mısın çocuk?
- Evet hocam
- Dizginleri elinde tutmanın en kolay yolu, aşkı sıradan işler sınıfına sokabilecek iradeye sahip olmaktır
- Nasıl yani
- Yanisi şu, kaç kez aşık olduysan hep aynı şeyleri yaşarsın, senin yaşadığın aşklar aynı, insanlar farklıdır, ama sanırsın ki her biri ayrı aşktır. Ayrı insandır ama ayrı aşk değildir.
- Olur mu hocam, hepsi farklıydı?
- Tabii, teni kokusu, gözleri, sevişmeleri farklıydı
- Daha ne olsun
- Yaşadığın duygulara bak bir de başlangıç, gelişme ve sonuç duygularına. Çabave ele geçirme, sonra haz, sonra acı, var mı başkası
- Yok hocam
- Hepsi bu çocuk
- Hocam sen aşık oldun mu
- Her gün…..
- Her gün mü?
- …………….
Oğuzkan BÖLÜKBAŞI
-
YAZIYA YORUMUM:
böyle hocaya can kurban.
Olur mu hocam hepsi farklıydı.
Tabi teni kokusu gözü sevişmeleri farklıydı
-
işte,
sanırım batı tarzı puzzle yaklaşımına iyi bir örnek teşkil etmiş bu çocuk.
batı sisteminde fazla mantık yer etmiş. saygı sevginin önüne geçirilmiş ve para için globalleşilmiş. halbuki vicdan sevgi konmalı bu globalizme. o zaman sağlam temellere oturacak. ama o zamana dek insanlık ortada kalırsa. umarım kalır.
Batıdan çıkan sıradışı insanlar, ortaçağda bizim bugünkü yapımıza benziyor biraz. ille gelişmişlik ölçeğinden bir bakış da değil bu. nasıl desem, o zamanki sistem her keze bir potansiyel veriyormuş en azından. suskundu cadıları avlayacak cellatları alkışlayan halk ancak onlardan da çok fazla direnenler oldu ve rönesans da böyle geldi. bizim halkın bi kısmıda suskun. bu belki cehalettir ama suç değildir. suçlular kimdir denirse baştakilerdir. bush ve blair bir recep tayyip, turizm ve orman bakanı da bunların uşağı; recepse, burnundan kıl aldırmayan küstah suudi kralının. hepsini birbirine eklesen ama tekim etmez. tüm şairlerin doğası budur ya da sanat estetik dostlarının, gönül yoldaşlarının. bu insanlar dünyada her yerde vardır her coğrafyada. Bush, insanlığı coğrafya parçalaına göre algılıyor ma herşey bu kadar basit değil. Bir şablonun parçaları değildir insanlık
kanalturk
haberturk
skytv
ve üç yahoo grubundan üçüne de
yolladım
gerekli mesajları.
türkiyemizi seviyorsak en yüsek mercilere kadar ses yükseltelim lütfen.
türkiye ayrıcalıklı bir yerdir, ama ırksal değil. çünkü genetiğimiz aynıdır insanlıkla. bazıları tanrı istedi oldu ya da genetiğimiz bu şu der ki yalandır. alışkanlıklarımız kültür örf adetlerimizdir, kökümüzdür bizi farklı kılan ve her milleti de. sonuç olarak herkes insan ve öyle ya da böyle ilerde bir noktada tam buluşacaklar ya da yokolup gidicez.
,KENDİMİZDEN DE BİR ŞEYLER KATABİLİRSEK KATIP, elinden daha fazla şey gelen varsa bunu her yere ulaştırsın ve bu herifin karşısına çıkalım:
hasankeyfin yokedilmesine HAYIR! !
seyfe ve tuzgölü katliamlarına HAYIR! !
karadeniz karayolunun yıkılmasına EVET! !
laiklik karşıtlarına danıştayı dlaylı yoldan vuranlara çiftçiyi gizliden gizliye gangster edalarıyla özür dilemeye mecbur edenlere ve v.ss hepsine TEPKİNİZİ BELLİ EDİN
*
bugün MG'yi ankaradan istanbul'a taşıyana yarın vahdettin ve damat ferit denirse şaşmamak lazım. türk bayrağı bir ve tektir! bölücü başbakanlara HAYIR! !
*
MB’yi taşımak isteyenler Vahdettin mi Damat Ferit mi? Her ikisiyse, mutlaka Recep Tayiptir. Çünkü Rize’de doğup Ordu’lu fındıkzadelere fındıkzede lafını layık görmüştür. Bölücülerin kim olduğunu her fırsatta görüyoruz. Bunlara asla hayatta prim vermeyin arkadaşlar siz siz olun. Ve Hasankeyf için Seyfe ve Tuzgölü için bir şeyler yapılmalı. Düşünelim koruyalım tarihimizi doğamızı hayvanlarımızı, insaniyetimizi! ! ...
İKİ ŞİİRİMLE, KATILIM NAMINA..
-
: SUSKUN PERDELER
suskun perdeleri dürtmeye çalışıyoruz
kıvrımları zaten rüzgarda dağalmış
sansar gibi imge zıpırının yampiri gelincik doğası yılanın kuyruğu peşinde
koşuyorlar bir adım daim dairede
tilki bunu süzüyor uzaktan
ve değecek bir şeyler olduğunu farzederek
aklı bırakıp salıveriyor hepten
farzet ve eyle,, (niyetin tek buysa) !
çünkü gerçekten vardır ama
eşelemen çok lazım
ve elinde tutabilirsen
şüpheleri korkuları kuşkuları ve koşulları
durumun yüzde doksandokuzu
bir kilit gerek
suskun perdelere takacak
(yalanlara
suskun kalacak)
izin, kendince, olsa:
yüzlerce sefer gibi, akla kadar gidecek tümden bir varoluşla
n'aapacağının bilinmezleri arasında o kemirgen eski memeli bitirim
-bir olasılık, sonunu getirmesi dinozorların soyunu
göktaşı etkisine rağmen
geceleri sürüngenler donduğunda ki donar, kemirdiği dev yavru
yumurtaların kireçli kabuk kırıklarında -büyük freske sürülen balçık 1475's Arezzo-Caprese (ne için öldün Giordano, başkaları için değilse bana anlat! yazmadı mı John Donne) ve Michelangelo..
der dir format Papua Papa Pepe, Romulus Ledbetter - Samuel L. for 'The Caveman's Valentine (2001) '- yere düşen, sütten ve peynirden vitaminli kalsiyum dikitler, mermer mezar soluk nefesinde, geceye çalınan..
Görmek gerekir bunları
ve gören kaç kişi?
Ama enerji yoğundur
ve gerekirse sezecek...
(Elle perdelere lanet olası! -otuz kere olumsuz gerçek değil bir kere olumlu.
yoksa çıt olmayacak
da gör gerçeği(ni)
Endişelerin korkmak olsa da,
haleti ruhiyen asla göstermeyebilir bunu -
bendekini de, çünkü bilirsin bunu
- çünkü farklılıklar bazı, vardır
ve ki değişik konumlarla ya da aynı konumlarla ama herkeste
ve ki/ ama bunu sezmeyenlerin güdümündesin şimdi,
akılları eremeyenlerin
ve kötü kalplilerin (çünkü kötü toprağa karışan, iyi bulut görmemiştir demek)
laneti kuşatır, sessiz kalanları.
Önlem alırım 80'lerin Bursa'sında araba süren Ayaşlı dede ve Rus kıpçağı annaneden olma Kızılcahamamlı bir annenin arka koltuğunda,
müzik konserine saydığım kuponların eskisi bir kaç aymaz değersiz sokak kaçkınına...
ya da böcek gezen bir işkembeci duvara ki mahal...
konaklamak amaçlı, yazlığa giderken...
(Ama) Zaman tanımak mı?
Sen? hiç! !
Kim (ben) demiş (!)
asla.)
-
açıklama:
parantezlilerin başladığı yerden önceki iki dize için:
sondan bir önceki dize üç caps ve + 6 cursor sağa
son dize üç caps ve 8 körsır
doğaçlama 3 ağs '06
(1475 Miche'nin doğum yılı, Arezzo Caprese, yer.
Romulus ise 'Mağara Adamı' filmindeki deha piyanist Samuel Jackson'ın canlandırdığı 2001)
bir AÇA şiirimde ROM diye bir bölüm vardı. burdan ilham
akın akça
-
ÜZERİNE..
A. İnsan olmak üzerine bir ses (bir yazı)
ZORDUR HAYATI YAŞAM(A) AMA KOLAYDIR YAŞAMAK ONU.
datçada ipek ve görümcük dokuma tezgahları, bademcilik ve zeytincilik -hala..
Kalaycı ocağında, adam zıplıyor teneke üzerine ve tepinmeye başlıyor sağa ve sola.
Bunu ne için yaptığını düşünebilir bazı aklı ermeyenler. Kum var o bakırın üstünde.
Ve kum hazırlayacak onu, kalaycı ateşi için Ki böyle ocak, ısıtılıyor aşağıdan ve yukarıda,
tezgah üzerinde kömür var ve şimdi o akkor olmuş ve alevleri onun da göğe yükselmiş,
evin iç kaplama pardon iç taraflı çatısı hizasına, pardon çatısı koordinatlarına nerdeyse.
Sonra adam pamukla traşladı kap kacak o eline verileni. Adamın suratında yivler var,
Mars'ın Europa'sı gibi. O kanalların içinde, mitsel ama su dolaşır. Çünkü Datça'da 50 dükkan
vardı böyle. şimdi 5 tane kaldı. ama neden. Bir hareket geldi, eskiye duyulan özlemde.
Lüks yerler buna rağbet etmiş. Ve yakında bu dükkanların sayısı artar kuşkusuz.
Kazanan, bir çeşit sevgi aşkı oldu.
'Tanrı'dan korkarım' diye övünmek, böyle bir döngüde; fazla sığ geliyor bana. Ki istediği de
bu değil kesin, eğer o varsa. Çünkü Kuran der ki, irademizle gönderildik, kendi başımıza
durmak için ayakta. Ama tabi herkes gene serbest inandığına inanmakta. Yine de, gerçeği
seçerim ben böyle ve ki zaten e her hayat olayında.
İşte bu yüzden, ruhbanlık, engizisyon ve hizipçi siyasetçiler töhmet altında değildir;
ayan ve beyan, günahın yanında, iyiye karşı düşmandırlar.
(İyi ruhban Copernicus ve onun akıl danıştığı kardinali veya Merlin olmalı -Pagan büyücüsü, reddeden kötüye kullanmayı gücünü..) Para için dini baştan çıkarır onlar güç sahibi olmak ve şan şöhret için -şirk cambazları, dinbaz gavurlar. Dikkat edin onlara -zengin ve fakir arasında bulunurlar- ve serinkanlılıkla stabil tutun ortadan kaldırmadan önce bu kavramı.
Bu çeşit popülerlik isteseydim; değil beynin yanına duygu gücü, zihnimin azını işletmem yeterdi: Evet, işletmem yeterdi, çünkü bu bir aczden öte, uğraşmadığım bir şeydir hiç.
Ama bir kere uğraşmam da, bir kişiyi bakışlarından ya da tek lafından çözmem gibidir.
(Not, burdaki 'uğraşmam' lafı, lafın gelişinin isim hali, 'uğraşma olayı' yani :)
İnsanlığı kirletir onlar. Onları durdurmak için varını yoğunu ortaya koy. Çünkü onlar kötüdür, bilinçli kötüdür.
Sadece töhmet altında olsalar, cahildirler demek idi.
Bu olgu insan doğasında vardır ama insandan değildir, ondan bir parça değildir. Ne insanı anlatır ne de hayvanı, bilinmez bir devirlerde sisler yumağında ortaya çıkmış gibidir.
Ne güneşi anlatır ne de onun yakamozlarını; ne suyu anlatır ne de çiy damlacıkları; ne karı anlatır de de lapa lapa yılbaşını Ve ne mitosları anlatır ne de onun tanrılarını ya da tuluat maskeleri.
Bu adamlar, koyları yıkar, katrana batırır, milyonlarca yıllık bir çok güzel döngüyü –sanat nedir, nedir estetik; habersizdirler ama bu, kabullenmeyiştir aslında çünkü bunlar cühela olmayan gangsterlerdir bir de! - ve sonra evlerine gider, hiç bir şey olmamış gibi çocuğu ve karısıyla/kocasıyla beraber olur. Millet Hasankeyf’te tarihi kazıyor, Tayip Erdoğan’sa sular altına gömmeye niyetli tüm bunları; niye böyle yapıyor derseniz, bundan basit ne var: Din anlayışı budur. Her şey, ona göre, kapalı olmalıdır; kadın, Hasankeyf ya da Danıştay’ın ona ifade ettiği şey de işte tam budur! Rize’de doğdu, Ordu’lu 6 milyon fındıkzedeye zararı Hitler’in dokundu. Beren Kayrak ile Alican Alaçlı, başarılı yüzücü aday adayları; ancak gerekli destek verilmiyormuş, yıkanlar az da bu yapıcı işlere göz atsınlar. (Sadece bir dilek, gerçekleşeceğinden değil çünkü cahil yaşlılar bunlar geldi bizi görmeye der sevinirler hala. Oysa ne kadar kısa süre, 80’lik Atatürk dostu dedeye yaptıkları bu gavurun: Niyeti kötü olan her zaman bellidir.) –
hadi hadi göz ucuyla bari- yok etmekten gayri sit alanlarını!
Bunların hesabı sizlerden alınacak.
İçimizden olmayan bir şeydir bu kötücül olgu, ve de asla anlat(a) mayacak bu beni.
Bre Tayip şirk cambazı, söz kendini esirgemez ser: sadece sır vermez, çünkü o da senin algılayış bilincin için fazladır, fuzulidir. Herkes aslında biliyor ya söylemiyor; Danıştay’ı asıl bombalayanın sen olduğun gibi, o Çiftçiye de senin gangsterliklerinin özür dilettiğini! ! !
Yık Hasankeyf’i yık koyları. Caretta carettalar için Avusturyalı ve Türk gençleri elele, Hızır gibi! ! ! Eh mahlukat Recep, sen utan kendinden! Sen ki doğa düşmanı, hatta senin turizm Bakanın, o köylü bile –bir putperest pagan veya Göktürk şaman olmasa bile, doğa dostu değil ki geldiğiniz, çıktığınız yere ahde vefanız yok demektir bu şüphesiz! - işte, Avusturya’da başı bağlılar varmış, öyle derdi: o öğrenciler carettalara yardımcı, sen değil! Ne su katılmamış bir yalancısın sen! ! Sen baraj yaptır oraya, yarın bir gün çıkar bombalarlar, ardından da dalgıç giysililer atlar suya ve ortaya çıkarırlar güzelim Hasankeyf’i yeni yine …
Sen ki, kozaya sokmaya çalışırsın kadın kafalarını! !
Olayın özünü ayrıştıramamışsın be zavallım, yaşamı idrak edememişsin: Doğadır en güzel koza; istiklal ki, o ise göklerde, gelecekte. Senin kirli ve günahkar ellerin onu bozar.
Selanik’ten gelen herkese Yahudi demeye başlamışlar. Bu ne cüret! ! Atatürk de mi evangelist, haşa! ! !
Bunların hesabı sizlerden alınacak.
Eğitim şanlısı Ayaş ve Kızılcahamam sıhhi cenneti
Kara ikliminde bir Anadolu çocuğu …
Bir koldan Sofya’’dan 93 harbinde Üsküp üzerli ve Selanik;
Bir koldan da Rusya; tatarcık, Kırgız`vari Kıpçak Türkü.
Uç bakalım çocuk, uç, ah! ah, ah yusufçuk, seni:
… Ankara’nnı an’ı kara, değil hep; deli dalga Karadeniz’de düşen dara!
Zonguldak, Afyon, Ordu, Ankara, İzmir; ağzı var dili yok ah, Diyarbakır …
Ağzı var dili yok deneme asla! ! Ne yap et, böyle anılma. Her konuşana ya da susturulana şans, dinleme eşiği; her susana da aklını ver, “niye sessiz? ” diye (bunun yanı sıra, susturulanda cesaretin izleri vardır, suskun’da ise yoktur)
Seyretmenin maliyetidir Lübnan’da, 880 sivilin ölüşü ve 30%’sinin de bunun çocuk oluşu.
Güç çıkartmazsan şer odaklarına, emin ol günah çıkartmaya gidersin. Sonra da şeytan çıkartmaya gelirler içinden ki o papazlar emin ol ki şeytan çıkartılandan da kötüdür. Bu kısır döngülere girmemek için, en güzeli, hiç bulaşmamaktır böyle şeylere. Ama bulaşmamak asla sessiz kalmak da olmayacaktır. Eşyanın tabiatı her şeyin tek merkezde toplanmasından çok, çeşitli yerlere dağılmasında yatar. Ve bir millet böyle olunur. Dünya da zorla da olsa böyle bir yola girecek. Evet zorla ama unutmamalı ki, bilimin gelişmesi de, misal, zaman zaman Rusya ve ABD çekişmesiyle olmuştur. Ya da atom bombasını atan Einstein değildi v.s. uzar gider. Peki şu an neye hizmet ediyor Tesla mucidinin bulunmasına önayak olduğu o kapıdaki bir başka manyeto kapı Ankara Karum’da? Suçsuzları, teröristlerden korumak oldu, bilimdeki azınlık ama silah endüstrisine bile hizmet edenlerin uğursuz çalışmaları. Bu, dünyanın gidişidir işte. Uygarlık, nasıl oluştu ki…
B. Greenpeace tepkisel
bana
yivsiz
düz yolu sunmak
hendek
deveye
atlatmaktan zor
tüm o karayolu
bombalamak lazım
saçmalarla.
bir gün...
(Balinaları kurtaran
Greenpeace teknesine saldırgan
Japon balıkçılar
Veya Kanada’da
Bazı paralı askerler,
Beyzbolu
Fokları coplamak için
Kullanmaktadırlar
Klasik beyaz mink kürk
Ya da bir lamborgini urgan;
Yağlı ilmik bir corvette..
Havayı zehirlemek
İçin sığıntındır kendine.
Zenciler de büyük zincirler
asar boyunlarına
şehrin is
parlak ışıklar önünde,
beyazlar da seviyor kürkü
ama çoğu sessizdir –
körlüğün kabullenmişler ordusu)
kavuşturur görünürken
onları birbirine
insanları
ayıran birbirinden
o
kör karayolunu! !
Çünkü
insan doğasını
bulduğu nispette
sever insanı
da! !
Marinalar güzeldir.
Kalabalıklar
insanın
içine coşku..
coşku sokar.
Ama koylar
v.s. deniz
olmaz ise
eğlenmek & coşmak
ne anlam ifade..
(Arabada olmanın en
Güzel yanlarından biriyse
Müzik dinlemek
Ve rüzgara açmak
Pencereyi;
Kolu uzatmak, başı -
Almaksa arabayı,
düzgün bir oksijen
oranına değil katkı.
Bu kadar boşluk olduğunu
Düşündükçe bazı insanlarda,
Bu karmaşık
Trafik;
Satmak caka,
Yüreği ya da fikri
Kalmamış kamaşmış
gözleri onun)
akın akça
-
Kayıt Tarihi : 8.8.2006 05:33:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Akın Akça](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/08/08/gormek-gercekleri-ve-onlemler-uretmek-1-suskun-perdeler-2-uzerine-ve-bir-yorum-la-gelisen.jpg)
sevgiler dilerim
şaire saygılar...........
TÜM YORUMLAR (3)