14 Aralık 2006
Seni öldürüyorum içimde gitgide büyüterek…
Gölgelere atmak kendini futursuzca…
Girmek en derinlere sevgilisiz kayıplarla…
Dönmemek geriye pişman duygularla…
Hep ötede aramak sevgiliyi....
Hep O…
O’ndan geriye kalmış yitiklikle girmek,acının en derin sızlanışlarına…
Her sızı da bir sevgi her sevgide bir hüzün büyütmek hisseden dokunamayışlarla…
İstemek ellere dokunmak.O dokunuşla hissettirmek nice gizli gece ağlamalarını.
Titretmek kapkara kalbi ince sızılarla.
Gerçekle,gerçeğin görünüründeki sahtelik ikileminde,
anlatmak gerçekliğini en derin aşkı sevgiliye mahçup bakışlarla…
Bir yandan da gönülleri okşayan rüzgara dönüp,dal olmak önünde sürüklenen…
Biliyor musun? Seni öldürüyorum içimde gitgide büyüterek…
Gittiği yeri bilmeyen bir kayığa binmek sonra…
Açılmak sonsuzluğa.
İleri bakarken gözler,bir tarafı hep arkada bırakmak.
Bir yanı uzağa giderken bir yanını da geriye götürmek.
Kopamamak O’ndan...
İlk çıkan fırtınada yelkenleri suya indirerek pes etmiş kabullenmelerle geriye dönmek tekrar…
Sevgiliyi aramak telaşlı gözlerle…
Sonra O’nu başka biriyle görmek şaşırmış bakışlarla…
Her zaman sana açan gamzelerin,şimdi başka birine açtığını görmek …
Her zaman gözünü bakışlarına verdiğin sevgilinin o bakışlarını başka birine değdirdiğini görmek...
Derin sessizlik.…
O an hiçbir şey söyleyememek titreyen seslerle…
Haykırmak isteyip de seslenememenin burukluğunda, kelimeleri düğümlemek kalpte.
Oraya sıkıştırmak her şeyi; sözcükleri,sevgiden geriye kalan kini,nefreti…
Kaçmak sonra oradan yıkılmış parçalanmış yürekle.
O’ndan başka kimsenin giremeyeceği o yıkık yüreği alıp uzaklaşmak buğulu gözlerle..
Giderken geride bir miras bırakmak; göz yaşı akıtmak…
Yere düşen kan kırmızı yaşta,kıpkızıl bir Gül bitirmek oracıkta.
Sonra o Gül’ü koparıp,bir şişeye koyup yollamak denize…
Bir gün sevgilisinden ayrılan bir sevene ulaşacağını umut etmek o şişenin ardından bakarken…
Belki umut taşır pes etmiş gönüllere…
Belki sevdayı yükler kapkara sevgilere…
Sonra dayanamayıp peşinden gitmek o şişenin…
Yakalayıp o şişeyi,içinden o Gül’ü koklamak en derin nefesle...
Her koklamada vefasız sevgiliyi çekmek içine…
Sonra sıyrılmak sevgiliye ait olmayan cümlelerden..
Ordan kaçarken,O’nu öldürdüğünü düşünmek içinde gitgide büyüttüğünün farkına varmadan…
Nefret etmek için dahi O vefasız sevgiliyi hatırlamak zorunda kalmak...
Bu başka bir sızlanış…
Biliyor musun? Seni öldürüyorum içimde gitgide büyüterek…
O’ndan uzaklaşıyorken,içimdeki O’na gitgide yaklaşan adımlarlarıma,
dizgin vurmaktan acz hal ile…
Halden zeval ile…Düşe kalmak olduğum yere...
Kimsenin beni fark edemeyeceği bir kuyuya düşmek Yusuf misali…
Arayanın,soranın olmadığı,belki başı boş bir kervanın
sadece ayak seslerinin duyulduğu bir çölde serap görülen
su olmak Mecnun misali …
Kimbilir belki akar giderim su olup sevgilinin kabına…
O kapta buluşurum sevgilinin dudaklarına...
Hiç olmayacak buluşma…
O kaptan akarım sevgilinin içine…
İlk iş sevgilinin yosun tutmuş kalbini aramak olur…
Ah ki ne zor…
Bulurum yüreğini…
Nazlı nazlı atan kalp atışlarını dinlemeye koyulurum önce…
Neden bana atmayan kalbi dinlerim şuursuzca…
Her atışta kendimi hayal ederken biranda duman olurum sevgilinin ciğerlerinde dolaşan…
Her içine çekişinde beni öldüren bir duman…
Ah ki ne ah! ! !
Beni kalbine almayan ama bir dumana yüreğini açan sevgili …
Beni tenine değdirmeyen ama rüzgara göz kırpan sevgili…
Beni acından ağlatan ama yağmuru iliklerine kadar güldüren sevgili…
Beni bakışlarından kaçıran ama güneşe göz rengindeki ahuluğu yansıtan sevgili…
Söyle! Niye beni fırtına yaptın rüzgar olmak varken…
Söyle! Niye beni sonbahara çevirdin gülümseyen bir güneş olmak varken…
Söyle! Niye beni sensiz bıraktın uğrunda ölmek varken...
Söyle! Niye ey sevgili… Kaçma söyle niye?
Kayıt Tarihi : 9.6.2007 15:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!