Gökyüzünün yorgun, ıslak gözlerinde bir mart gecesi duvağıydı yavaş, yavaş kalkan, ve az bir zaman sonra öpecekti gecenin alnından güneş.
Ağır çekim bir film şeridi gibiydi kirpiklerin kavuşması, ama her kavuşmada birbirini bırakmak istemeyen, sımsıkı sarılan iki sevgili gibiydiler sanki.
Yüreğinde isyan gürlüyor, damarlarında şimşekler çakıyor, gözlerinde sağanaklar hiç durmaksızın yağıyordu..
Geceyi alnından öpecek güneş yol alıyorken, Gökyüzü ürperdi birden.
Giderken ne götürecekti yanında? Ne ısmarlayacaktı Allaha?
Daha kaç geceyi gelin edecekti ki, kalan zamanın koltukaltına koyup birkaç umudunu yürüsün..
..
aşklarda bitermiş sevgilim
artık sende anladın
geçip giden zamanı
hep boşuna harcadın
gökyüzü çıldırdı
yaşanmış bu gerçeğe
yağmur şiddetlendi
artık bu son dedim diye
ilk defa ağlamadım biliyor musun
isyan etmedim bas bas bağırmadım
bulutlar ağladı gökyüzü bağırdı
yerler! yerler hep ıslaktı
..
Ölümün kokusu, ekmeğe sinmiş
Kurşunlar asılmış, kirpiklerime..
Gökyüzü; nerdeyse, alnıma inmiş..
Bir hüzün bulaşmış, sevdiklerime! ...
Ana! .. kayıp gitsem, bir yıldız gibi
Ardımdan bir Yasin okunur mu ki? ! ...
..
Bugün yağmur yağmıyor.
Elerime düşen güneş
Bugün ateş yakmıyor
Yüreğime düşen sen
Duyuyor musun kalbimden yükselenleri?
Kalbinin derinliğinden hissediyormusun
..
gelmek elde değil gitmek zamanla
kuşlar bile yuvasında mevsiminde kalıyor
çökerken bir karanlık yalnız başıma
gözlerinden gökyüzü kucağıma ağlıyor
..
Her uzvum başka telden çalar benim
Gözlerim hüsran yüklüdür kalbim aheste
Madem kuşlar içindir sonsuz gökyüzü
Peki benim gönül kuşum n'için kafeste...
..
Yerden bir hayli yüksek, kartal seslerinin nehir sularına karıştığı, yazı soğuk, kışı sıcak bir dağdaki masmavi gölde başlar hayat. Nehir gibi akar gider yıllar. Dalga sesleri yüreğime karışır ve kalbim her vurduğunda bir tsunami, gözümde saklanan sahilleri sular altında bırakır. Bazen bembeyaz bulutlar yardım eder kar tanesine. Bazen de gökyüzüm masmavi olur ve güneşi engelleyen tek bir bulut geçer önüme. Hiç bulutun olmadığı, güneşin sarısının gözlerime vurup onları kızıla boyadığı olur bazen. Bir buluta hasret duyar bedenim ve ellerim dağın arkasındaki kara bulutlar için zorla tırmanmaya çalışır yüreğine gönlümün sahte prensesinin. Israrla karanlığı, yağmuru ister gözlerime yansıyan kalbim. Yalnızlığı hayal ederken beynim, bedenim ona eşlik eder ve sevgilisi olur karanlıkla dost olan güneşim. Arkadaşımın üzerine doğar ve içindeki aşkı dışarı çıkarmaya çalışır. Bana hiç dokunmaz çünkü bilir benim aşkımın karanlıkta saklı olduğunu ve karanlığın en yakın arkadaşım olduğunu.
Küçücük bir umuttur, yatalak yatağımın yanı başında durup açılan pencereyle içeri giren rüzgar ve bir tutam gökyüzü getirmiştir bana bulutlarda saklanmış. Saçlarıma yansıtmış rengini önce ve temizlemiş sonra güneşin sarısıyla ağartarak bütün dertlerimi. Onlar silinmedi hayatımdan ama biliyorum ki üstü kapalı kalmış bir tohum çukurunda, bedenimin güneşle kuruduğu yerde yani toprakta başka bir fidanla tekrar doğacak içimdeki bu aşk. Son kez budanan gövdemin çatırtılarını çok iyi dinle sevdiğim. Kollarım sana kapanmış bir hâlde seni sevdiğimi söyler ama bedenim o kara bulutlardaki son yağmurla sana kavuşmayı bekler.
..
Aşkın bir yüzü varsa
Gökyüzü olsun
Gök sensin umut dolu
Yüzü değsin ellerine
..
Denize vurarmış ilk gün ışıkları, yine deniz ile kaybolurmuş.
Herşey seninle güzelmiş, herşey senle güzelmiş.
Gökyüzü ve deniz ne güzelmiş..
.........
.........
.........
..
Ne kadar şanslı bir ay ki,
Boynunda senden bir yıldız taşıyor.
Ne kadar şanslı bir gökyüzü ki,
Ona bakıp güneşi hatırlatıyor.
..
Gökyüzü bile seni gizliyor
sen bambaşka birisin
öyle özelsin ki kimseler seni keşfetmesin
..
Gökyüzü güneşten parlaktı.
Sen süzülürken,
85’in sonbaharında,
O çığlıklar, hala kulaklarımda.
..
Bir kış gecesinde, yeryüzünün bembeyaz karlarla örtülmesinin ne anlama geldiğini bilir misin? Ya da bir ilk bahar gününde, karıncaların niçin yuvalarından fırladıklarını, kuşlarınsa ağaçlarda cıvıldaştıklarını kavrayabilir misin? Veya bir yaz sabahında bitki örtüsüne düşen çiğ tanesinin değerini algılayabilir misin? Bir son baharda, ikindi vaktinde güneşin neden sararıp guruba erkenden sarktığını, yapraklarınsa solup dallarından koptuklarını çözebilir misin? Çözemeyeceğin gibi, bilemezsin. Algılayamadığın gibi kavrayamazsın. Çünkü o anların hiç birisinde sen yoktun. Ama ben hepsinde vardım. O karlar düşüp zemini kaplarken, ben onu geçmişteki kirlerin üstüne çekilen yeni bir beyaz sayfa görüp, o sayfaya aşkımızın masalını yazıyordum. Gecenin koyu karanlığında, o karlar üzerinde yürüyüp, ayak izlerimin yalnızlığımı ele verdiğinde ben, tutkumuzun geleceğiyle ilgili yerdeki beyazlığa denk ap ak düşler kuruyor ve bir sonraki kışta yanımda belirecek ayak izlerini hayal ediyordum. Aynı şekilde ben, bahar gelince, her bir karınca yuvasının başında duruyor, onların kendi yuvalarını şenlendirmek için nasıl azimle ve sabırla çalıştıklarını, nasıl çırpındıklarını izliyor ve onları izlerken seninle kurmak istediğim yuvayı tasavvur ediyor, o yuvanın tatlı iklimine kendimi bırakıyor ve onu neşeyle, huzurla dolduracağıma sözler veriyordum. Bir kuş cıvıltısını duyunca da hemen koşuyor, onların heyecanlarına ortak oluyor ve kendi sevda türkümüzle onlara eşlik ediyordum. O çiğ tanesine gelince, yaz sıcaklarının kavurduğu bitkilerin, susuzluktan kurumak üzere olduğu bir anda, yüzlerine bir yağmur damlası gibi düşen o küçücük çiğ tanelerinin, simalarından toz toprağı silip onları nasıl tazelediklerini, onlara tekrar nasıl hayat verdiklerini müşahade ediyor ve müşahade ettiğim o dirilişin, seninle ilgili kuruyan hayallerimin, umutlarımın ve beklentilerimin yeniden filizlenmesine usul usul vesile olduğunu hissediyordum. Ama son baharda, güneşin gökyüzü tarafından adeta dürülmesi ve yaprakların bizzat dallarının elleriyle uçuruma terk edilmesine şahit olurken, o misal, sevdamızın beyaz sayfasının senin ellerinle dürüldüğünü, tatlı yuva hayallerimizin senin tarafından dağıtıldığını, umutlarımız ve hayallerimizin dirilmemek üzere senin baltalarınla öldürüldüğünü hatırlıyordum. Onun için, bir daha ne kar, ne de bahar, ne bir güz ne de bir gündüz, ne yaşamak ne de görmek istiyorum…..
..
Nasip, kış gecesi senle buluşmak.
Ağlıyor gökyüzü pamuk pamuk bak!
Üşürken bedenler, eller sımsıcak.
Kavuşmak onlara kısmetmiş ancak.
..
Gökyüzüne bakarak kurmuştum ben bütün hayallerimi
oysa göyüzü masmaviydi hayallerim karanlık
yalnızlığım dizboyuydu gökyüzü ise kalabalık...
..
Sesinin ulaştığı gökyüzü
Neden bana görünmez
Benim göğüm bana yabancı
Yıldızlar sana göz kırparken
..
Kalbin ki, bir gökyüzü kadar masmavi geniş mi geniş
Bir kalpten bir kalbedir tüy hafifliğinde ki bu iniş! ..
Yaşamak belki bir hediye belki bir sebeptir ama;
Yaşamak, ama seni yaşamak: Onurlu bir tükeniş! .
..
İnsan; beyaz bir kelebek…
Dünya; bir gökyüzü…
Rüyadayız belki de kim bilir;
İyilik, kanadı o kelebeğin
Sevgi dünyası, gökyüzü…
Adımlar ve basamaklar
..