Yaz nedir bilmez yüreğimiz,
Kalbimizde hep kıştan gelen buruk soğukluğu taşırız,
Ocak’ta bir Temmuz'da bir nasıl olsa..
Sabah arsızca açıyor kucağını,
Kuş sesleri yükselmeye başlarken,
Deniz kokusu genzimi yakıyor bu sefer;
Kaldırımda bir çay içiyor olmalıydım
Ya da bir gazete elimde.
Kendimi dipsiz bir kuyuya itiyorum,
Dalından koparılmış taze bir hayat,
Ölmüş çoktan yegâne bir türkü;
Hadi gel!
Hatırla hayatını.
Hadi gel!
Bir sır vereceğim sana.
Tutunmuş bir ağaç gövdesine
Sigarası tütüyor.
Ellerim karabasan
Ellerim kirli beyaz.
Aklım arkasına bakmıyor
Gövdem İzmir'in Dağları.
Ben aşk nedir yaşamamışım hiç,
Sevilmedim belli ki!
Sevmek uzak,
Hücrelerim, burukluk cumhuriyeti.
Elimde bir kürek
Kendi mezarımı kazıyorum!
Gözlerimde çiçek açar penceresine bakınca,
Gülmelerim saf ve temiz..
Türk Kahvesi'ni bende orta içerdim onunla birlikte,
Sade içtiğinde ise sade.
Yediklerimiz, içtiklerimiz hep bir ağızdan olurdu,
Yattıklarımız hep bir vücuttan..
Bu şehirde bulutlar yoksun,
Bu şehrin gökyüzünde aşk acısı kaplı,
Ben yalnız yaşayan bir ucubeyim
Sen ise, evlenmeye adım atmış,
Hayalperest bir güzel.
Bazı yaşanmışlıkların adını koyamazsın,
Mesela şu an koynumda yatman gibi.
Arzulara açıklık getirilsin,
Gülüşün bir savaşın sonunu getirir.
İçimdeki gemide habersiz bir yolcusun,
Fırtınan dört bir yanımı seninle çevirmiş,
Alabora olmanın keyfini sürüyorum.
Üzerinde siyah renginin ustalığı;
Doğaçlama kulaçlarım,
Acı, gökten inen bir peygamber!
Mor rengi, kişiliğimin anahtarı…
Ah! Görmeliydiniz!
Görmeliydiniz; babamın yüzünü..
Kişiliğim, bedenine sinmiş.
Soğuk iklimler bekçisi, ben!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!