Gökhan Sarıkaya Şiirleri - Şair Gökhan S ...

0

TAKİPÇİ

Gökhan Sarıkaya

"İnsan tamamlanmamış olan ruhunun tanımlayamamış olduğu boşluğunu aşma tutkusuyla yanıp tutuşur. Saçmanın egemenliği onu yeraltına doğru iter ve karanlık evrenin saydam cennetini yaratmasına sebep olur.
Hiçbir şey duyulmaz fakat her şey konuşulur, beyaz mürekkebi olan kalemiyle yazmaya başlar kırılan kelimelerini. Metaforik bir tanrı yaratılır lanetlenmek için.
Tıpkı Sisypos gibi omzunda taşıdığı sancısını dağın doruğuna taşımaya çalışır. Her yuvarlandığında omzunda omzunda taşıdığı sancısı devleşir. Umut ve yenilgi bütün hücrelerine kadar sirayet eder, yol arkadaşı yoktur.

Kafasının içindekilerle konuşuyordu dalgalı denizin kokusunu çekerken içine. Doktor kemikli bedenine dokunduğunda, ne kadar zamandır böyle dalıp gittiğinin ayrımına varamamıştı Nevzat.
'Evet artık gidelim mi ?' dedi Doktor.

Devamını Oku
Gökhan Sarıkaya

Yüzüne yazılacak çok şey vardı

sesinin çizgilerine hapsolmuş o incelik

biliyorum tanırdı beni,

Devamını Oku
Gökhan Sarıkaya

1225 km hızla gelen dört tarafı şeffaf kristallerden yapılmış aracıyla Hinog aracının ışınlı merdiveninden aşağıya doğru adımını atmıştı.
Ayaklarının değdiği yerler güzelliğinin etkisiyle gideceği yere kadar kişiye özel turuncu ve yeşil güvenlik alanı oluşturuyordu. Bu renk şeritinin sayesinde aynı düzeyde olanlar arasındaki ilişkilerin seyri daha kolay bir şekilde ilerliyordu. Çünkü turuncu alana girenler sadece güzellikleri değil ay zamanda ekonomik gücü iyi olanların bedensel sinyallerini kaldırımların altındaki akıllı bir programla öncelikli korunanlar listesine alıyor bu şekilde güvenli bir takip sistemi oluşturuyordu.
Hinog'un pörtlek gözlerinin koyu mavi tonu sadece Dora şehrimizde değil kâinatın en uzak gezegenlerinde dahi bulunamayacak kadar özeldi. Meteor yağmurlarının yağdığı o gün, şehrin tamamının koruma kalkanıyla kapatılacağı gökyüzüne yansıtılan yapay zekanın bulanık yüzüyle paylaşılıyordu.
Bense şehrin en kalabalık caddesinde hizmet kalitesi hususunda lüks bir çin lokantasının servis bölümünde çalışmaktaydım, son teknolojiye sahip robot arkadaşlarımla.
Tabii ki kolay bir hayat sürmüyordum, en pahalı eşyan diyebilirim ki evimle işim arasında gidip geldiğim hidrojenle çalışan ve iklim koşullarına göre uyum sağlayan karada ve havada kullanabildiğim ucuz motorsikletimdi.
Kendisi benim hayatımda yer alan en iyi arkadaşımda diyebiliriz. Çoğu defa Hinog'un aşkından dolayı şehrin uzak bir noktasına gider motorsikletimle sohbet ederdim.

Devamını Oku
Gökhan Sarıkaya

Beni Unut

Sen uykudayken, kapın usulca açılıp aralandığında,
uyanıp kim olduğunu bilmek için
kalbin atarken o yalnızlık duygusunda,
etinin acısını hissetmeden öylece beklerken,

Devamını Oku
Gökhan Sarıkaya

Yaşamak ağrısıyla boğulan kalbim
parmak uçlarından sızan yengilerin
kül rengi sesiyle
gecenin kırbaç vurup kanattigi o saf bilincine
nasıl yazdın yabanıl tutsakligini!
Halbuki yorgun bir kuşun kanat ağrısıyla bakıyorsun

Devamını Oku
Gökhan Sarıkaya

Suyun güne yürüyen ayaklarısın.
Bilemezsin dolanıp döküldüğün yolllardan
seni karşılayan güneşin tuhaflığını.
Ağaçlar selam veriyorlardı dallarını yerlere eğerek.
Gördüm...
Yüzün dedim sonra,

Devamını Oku
Gökhan Sarıkaya

"Yalnızlığın üzerinde gezinen karartılar, çok uzak gezegenlerin gölgelerinden başka ne olabilirlerdi?
Sert kayalıkların altında binlerce ve hatta milyonlarca yıl bekleyen keşfedilmemiş cevherlerden başka kimseler yok
Bazen bir toz bulutunun giderek yaklaşan gürültüsünü duyuyorum. Açlık dehşetengiz bir şekilde kuşatırken her yeri, yüzlerce kokunun baş döndürücü ağırlığını duyumsuyorum belleğimde. Güneşin kavurucu sıcaklığı altında varlığımı devam ettirmeyi başaran o garip his
açlık
korku
zayıflık

Devamını Oku
Gökhan Sarıkaya

Kımıldarken gövdemin kanlı şafağında özlemin
seslenirdim dipsiz bir kuyuya düşen
yankısı ağır siyah bir taş gibi.
Ölçü bunun neresinde?
Dibe çekilirken zamanın azalışı
ruhun figan edişi bunun neresinde?

Devamını Oku
Gökhan Sarıkaya

"Doğaya uzaktan bakmak ve onun güzelliğini anlamlandıran hayallere dalmak çok az insana mahsus bir özelliktir. Zafer barajının puslu güzelliğini izliyordu eprimiş pardesülü ve fötr şapkası elinde olan kahramanımız Turgut.

'Benim bu yalnızlığım, benim bu dalıp dalıp gittiğim uzaklık bana mı aitsin?' dedi manzaranın hayalle birleştiği yere uzanarak.

Küçük deri çantasını bileğine dolayıp, fötr şapkasını kafasına geçirdikten sonra ilçe merkezine uğradı ve karnını doyuracağı bir yer aradı. Yarı aydınlık, köhne bir lokantanın yanında durdu. İçeriye adım attığında lokantanın ocak kısmında odun ateşiyle cızırdayan etin kokusunu çekti içine. Dal gibi ince kara kuru olan garsona kanat ızgara ve yayık ayranı getimesini söyleyip, verdiği siparişin gelmesini bekledi.
Yemek tabağının geniş alanına dizilmiş kanat ve ortasında kalıp halinde bulunan pilavı yedikten sonra hesabı ödemek için lokantanın çıkış kapısına yakın ağzında kürdanla kasada oturan ve patron olduğunu tahmin ettiğimiz şişman adamın yanına varıp hesabı ödedikten sonra lokantadan dışarıya adımını attı.

Devamını Oku
Gökhan Sarıkaya

Gelsen,
gidenleri düşünmediğim bir an.
Ne savaş meydanlarında unutulan bedenim
ne son bakışımda yaşamak ihaneti.
Gelsen,
suların çelik mavisinda yikasam yüzümdeki kiri.

Devamını Oku