bak şu mağdur duygulara
orjinallığı esir düşmüş
kamuflajlı çerçevenin sürgülü mezarına
keşif edilme umtları dönerken
mutsuzluğun azimli feryadına
bir göç ilerler
bilinmez karanlığın
..
Yayla yollarında göç kater kater
Eşinden ayrılmış bir palaz öter
Ötme palaz ötme seni tutarlar
Tutarlarda dar kafese koyarlar
Aşıp aşıp gider yaylanın yolu
Sehile dayanmaz dağların gülü
..
Boylu boyunca
Uzanıp kırlara
Papatyaları suçlamak zamanları
Çoktan geçti
Göç etme vaktinde bacalar
Artık, seviyor-sevmiyor
Hüzünlere gebe...
..
Ne kadar yakınsın
Nefes aldığımda
Soğuyacak kadar
Ne kadar uzaksın
Haykırmak istediğimde
Duymayacak kadar
Ha yakın olmuşsun
..
Tanımlanmamış bir adam
düşer tümcelerime…
lirik bir türküde içerim
zehrini sevdanın…
……/içimdeki çocuktan
..
Mahalleden göç var yine
Bir sonsuzluk diyarına
Canım anam gidiyorum
Hakkın helal eyle bana
Belki dönerim bir gün sana
Bir tahta kundak içinde
..
sen tam bu tarafında duruyordun
yolun kenarında
asfalttan ve gürültüden uzak
bir şehir göç ediyordu yanından
sen yolun kenarında
asfalt yolun sol tarafında izliyordun
bütün heybetiyle
..
İstanbul ile Bursa arası,
Mekke ile Medine arası gibidir.
İstanbul ile Bursa arasında deniz var,
Mekke ile Medine arasında ise çöl.
Peygamber Efendimiz Hak için,
Mekke'den Medine'ye hicret etti,
..
Çok geçti göç vakti.
Gidilen yerlerden dönülmedi...
Kaçırdık son göçüde
Son çare neden gitmekti...
Uzağa uçan kuş,kış mı oralar...
Ama,senin gibi kuşlar yazı getirmeden kaçar...
Ya biz kalanlar...Kim taş atar,durgun suya
..
Yanınca ağlanır bizim eller de
Ve utanır yanınca üşümeler yüreklerimizden
Göç kervanları kurulduğunda,
Duramam buralarda.
Önce yüreğim düşer yollara,
Bir yetim turnanın gözlerinde
Ve bazen soluklanırım bir kuşun kanatlarında
..
Boşuna göç çığlıkları atıp durma
Gidilebilecek bir yer kalmadı artık
Kimseler seni beklemiyor otobüs duraklarında
Hiçbir zaman gözleri dolu bir uğurlayanında olmadı zaten
Otur oturduğun yerde
Son tren gidiyor bak
Sen binme...
..
güneş, hasretini asıp boynuna
gülüşünde kurutuyor kendini
turnalar diyorum sonra
göç ederken mevsimlerine
duruşun bir not düşüyor sürüye
gitmek yazgısı duruşuna yeniliyor
gülüşünde kuruyan güneş umut oluyor onlara...
..
Gün güne küsmüş bulutta kara
Toprak can bulurken nisan yağmurlarında
Sen gideli,
Tükendim her damlasında.
Şimdi yorgun ve yoksul yüreğim
Nasipsiz kuşlar gibi,
..
Devir zor bir devir yaşamak zahmet
Yoksulun haline yanarsın Mehmet
Üç beş çakalın mağdurudur Ahmet
Ak bildiğin ruhlar kirlenmiş Mehmet
Hakikat yorulmuş göç etmektedir
Merhamet yas tutmuş yaş dökmektedir
..
Volkan bir bedende
Küp gölü yürek
Hangi rüzgârın sesinde kesilse
İçine sinik som mavilik
Kanatlı nehirlerle göç eyler.
Az sızsa mağrurluğundan
Toprağı yanar al erguvan…
..
Kabarcıklar nasıl büyüyerek koşarsa dipten yüzeye
Güneş de hızlanarak yükseldi bu sabah, öylesine
İç ısıtan gülümsemesi sesleri geri getirdi
Ve eşlik etti sükunet, göç eden gölgelere
İlk, dalgalar dile geldi “Hoş geldin” diye
Sırasıyla kırlangıç, kumru, ardından da komşular
..
Gökyüzünde katarlanıp uçarsın,
Gökkuşağı gibi renkler saçarsın,
İmam Ali Pirini mi seçersin,
Eğlen de bir kez göreyim turnam.
Ötersin her zaman gülşen bağında,
Horasan ilinde Tura dağında,
..
kalp kuşu göç etti güneydeki sıcak bir kalbe
bölünerek çoğalmakta çaresizliğime gebe sensizliğim
sensizliği düşünürken kabullendiğim bensizliğim
belli belirsiz senli sensizliğin bensiz benliğindeyim
kalbimin kara kutusunda gizli ruhunun saflığı
gel enkazımın kırıntılarında ara kendini
yalnızlığını sar boşluğumda...
..
Yaprak olmuş dudaklar,
Kurumuş yaz zamanı;
Dökülmüş, öpüşlerden uzak kalmaktan.
Ne bakılası bir yüz, ne tutulası bir el var artık.
Göç vaktidir gönlüm. Toparlan!
Hicretindir uzaklar.
..
HÜLYA
-Bayram’a-
H ayat veriyor bana kahverengi gözlerin,
Ü mitle yaşıyorum,göç eden kuşlar gibi,
..