Hani bir sevgilin vardı
Yedi sekiz sene önce,
Dün yolda rastladım
Sevindi beni görünce.
Sokakta ayaküstü
Konuştuk ordan burdan,
En eski yalnızlığımdır aşk benim
Gitgide büyüyen karanlıklarla
Ne zaman sevdiysem kavruldu tenim
Bir ateşin açtığı yanıklarla
Sabahı olmazdı çok gecelerin
Devamını Oku
Gitgide büyüyen karanlıklarla
Ne zaman sevdiysem kavruldu tenim
Bir ateşin açtığı yanıklarla
Sabahı olmazdı çok gecelerin
sade ve süssüz.... vermek istediği mesaj açık net... uyaksız ama düzgün... şair ve şiir....hepsi var.
Gizli sevda adı üzerinde velakin şairimiz eşgareye tökmüş şiir olarak güzel mahcüp olması ve hatır sorması tabi ki yanlış ilhamınız bol olsun saygılar
İç acıtan güzel bir şiir.
Seçkiye teşekkürler.
adı üstünde gizli sevda..seviyormuş..
Behçet Necatigil deyince aklıma onun en somut temalarından biri olan evler geliyor. Çünkü kadın, çocuk, aşk, mutluluk, mutsuzluk ve hatta evsizler bile Necatigil’in şiirlerinde aynı çatı altında buluşur. Şair, sıradan ve basit duran sözcüklerin ardına bir dünya görüşü sığdırır ki bu dünyanın odağı çoğu zaman bir ev, bazen tek bir odadır. O odalar ve o evler adeta Necatigil’in varoluş felsefesini yansıtır. Evler sanki canlıdırlar; insanca yaşar, insanca acı çeker, insanca mutlu olurlar. Öylesine gerçek ve bizdendirler ki, görmezden gelemeyiz bu evleri…
Dolayısıyla günün şiiri sayfasında evlerle ilgili bir şiirini görmek isterdim doğrusu. Buraya birini ekliyorum…
….EVLER….
İnsanlar yüzyıllar yılı evler yaptılar.
İrili ufaklı, birbirinden farklı,
Ahşap evler, kâgir evler yaptılar.
Doğup ölenleri oldu, gelip gidenleri oldu,
Evlerin içi devir devir değişti
Evlerin dışı pencere, duvar…
Vurulmuş vurgunların yücelttiği evlerde
Kalbi kara insanlar oturdu.
Gündelik korkuların çökerttiği evlerde
O fıkara insanlar oturdu…
Evlerin çoğu eskidi gitti, tamir edilemedi,
Evlerin çoğu gereği gibi tasvir edilemedi.
Kimi hayata doymuş göründü,
Bazılara zamana uydular.
Evlerin içi oda oda üzüntü,
Evlerin dışı pencere, duvar…
Evlerde saadetler sabunlar gibi köpürdü:
Eve geldi bir tane, nar gibi,
Arttı, eksilmedi.
Evleri felaketler taunlar gibi süpürdü.
Kaderden eski fırtınalar gibi,
Ardı kesilmedi…
Evlerin çoğunda dirlik düzen
Kalan bir hatıra oldu geçmişte.
Gönül almak, hatır saymak arama.
Evlatlar aileye asi işte,
Bir çığ ki kopmuş gider, üzüntüden.
Evlerde nice nice cinayetler işlendi,
Ruhu bile duymadı insanların.
Dört duvar arasında aile sırları,
Bunca çocuk, bunca erkek, bunca kadın,
Gözyaşlarıyla beslendi…
Çocuklar, büyük adam yerine evlerin kiminde:
Çocukları işe koştu kalabalık aileler.
Okul çağının kadersiz yavruları,
Ufacık avuçlardan akşamları akan ter,
Tuz yerine geçti evlerin yemeğinde…
İnananların kaderi besbelli evlere bağlı,
Zengin evler fakirlere çok yüksekten baktılar,
Kendi seviyesinde evler kız verdi, kız aldı.
Bazıları özlediler daha yüksek hayatı,
Çırpındılar daha üste çıkmaya
Evler bırakmadı…
Yeni yeni tüterken ocakların dumanı
Kadın en büyük kuvvet erkeğin işinde
Erkekleri kaçtı, kadınları kaçtı
Evler dilsiz şikâyet kaçmışların peşinde…
Şu dünyada oturacak o kadar yer yapıldı,
Kulübeler, evler, hanlar, apartmanlar
Bölüşüldü oda oda, bölüşüldü kapı kapı
Ama size hiçbir hisse ayrılmadı
Duvar dipleri, yangın yerleri halkı,
Külhanlarda, sarnıçlarda yatanlar…
-BEHÇET NECATİGİL-
“Evler ki!” şiir serimi Necatigil’den esinlenerek yazmıştım. İlham perim olmuştu o günlerde. Ev deyip de geçtiğimiz mekânın ne denli önemli olduğunu, ev hallerinin nasıl birer imgeye dönüşebileceğini anlatmıştı bana… Onlardan birini de izninizle ekliyorum. Nur içinde yatsın, şaire teşekkür ve saygılarımla…
...EVLER Kİ! .../ 2
bir kırgınla
bir küsküne muhabbet
en uzak memleket…
farz-ı muhal’den sayılır orda düşler…
kendi çölünde ağlar kimisi
kavuşmayan nehirlerin su yataklarında /
yoktur daha cansızı solgun resimlerden /
çatlamış göz pınarlarında matem tutan
hüzün gecelerinden…
geriye sarılması olanaksız bir film şeridi /
özü kısır / özü kuru /
fakirdir özü…
ateşe küskün bir renk kusmuştur hayaller…
kimdir suçun faili bilinmez lâkin /
sanık sandalyesini seçer bir kısım evler…
(10 Mayıs 2005) – Naime Erlaçin
Mesutmuş, kocasını seviyormuş,
Kendilerininmiş evleri..
Bir suçlu gibi ezik,
Sana selâm söyledi.
Sana da selam şair...
eşden dosttan haber almak duyguları hatıra salmak sade akıcı.
İnsanlık hali hocam
benimde ilk göz ağrım vardı
adı Sabahat.
daha ilk okul sıralarıydı
eli elime değmedi inan
hani Allah var
gözlerimiz konuşudu uzaktan,
Yanağındaki gamzesi
birde örülü iki sıra saçları
şimdi hatırda kalan.
Görsem tanırım belki
atmış yıl
geçse de aradan.
Göz göze gelsek utanırım şimdi inan.
inşaallah mesuttur
hayattadır
gönlüne göre vermiştir Yaradan.
Muhabbet-i hakiki, mahkum ise nisyana;
Kalp yapışa mecaz'a, İdrak şaşa, his yana!
Ruh inşirah beklerken, kalp isterken itminan;
Olmayınca tüm bunlar, başlar insan isyana(!)
Hekese hayırlı çalışmalar.
Sabah-ı şerifleriniz hayrolsun efendim.
Masumane yazılmış bu şiiri beğendim.
Necatigil sınavı oyunu bitirmiş gitmiş.
Bense uzatmaları oynuyorum.
Gol atma peşindeyim
Kaç dakikam var
İnanın ben de bilmiyorum.
Bu şiir ile ilgili 36 tane yorum bulunmakta