Gün gelecek, doğmayacak güneş
Karanlık olacak heryer gölgeler silinecek
Gün gelecek, aşkı tükenecek güneş ve ayın
Daima ayrı kalacaklar göğün bir köşesinde
Gün gelecek, geceler sahipsiz kalacak
Yaşam ufuklardan uzatmış gölgesini bize
Kaptırmaktan korkuyoruz kendimizi mutluluklara
Oysa ki yalan gelmiştir hep mutlu yaşayış doğamıza
Biliriz ki hep kulelerin dibinde biten mantar evler gibiyiz
Acımasız uzun günler olacaktı belki, geleceğin kapılarına doğru.
Çaresiz, saatlerle boğuşacaktım, hınca hınç kan dolu.
Bir daha görememe düşüncesi saracaktı her yanımı.
Rüzgar bir daha üşütmeyecek, mutlu anlarda dostum olacaktı.
Ama ben o kadar yakınken sana, sanki tutacakmışçasına duygularını.
Rahatsızlığıyla dolaştım durdum “küçük kumsalda”, serserice, başıboş.
Mutluluğun sırrı mutluluktaydı.
Beyaz zeminde, kan damlası kadar ağır,
Geyşaların gizli fahişelikleri gibi onur kırıcı.
Egsoz dumanında içiliyordu zehir.
Ve bir çağrı ile alıkonuluyorduk dünyamızdan.
İşte bu günlerden birinde öğrendik ezilmeyi.
Ezan sesi yankılandı o mağrur yılların
Konuşmadan oturduğu sofaya
Bir çekiç sesi geldi derinden
Çok uzakta köpekler uludu acıyla
Bir namaz vakti kayıkhane
Yosun kokularına bulandı
Beni bir garip serzeniş uyandırdı, bu alemin erken sabahı.
Olmadı senden evvel mevsimlerin, ne yazı ne de baharı.
Bitmedi çilesi gönlümün, ey çehresi gül, yanağı al.
Alevi akkor oldu aşkın, ne bir yaprak kaldı ne de bir dal.
Söyle bana gözlerimin içine bakarak, sultan-ı diyar.
Nerede bulsun huzuru bu yürek, ey kadehimdeki bade, dudağı kiraz
Bir kelebek gibi ömrüm kısa oldu.
Beni hep kanatlarımdan tutmak istediler.
Sadece sevmek için yakalamak istediler.
Yakaladılar ve özgür kanatlarımı kırdılar.
Sonra, tutup daha ölmeden beni kuruttular.
Kuruttular ve bir çerçeveye koydular.
Ağır bir sis gibi sindi içime yokluk.
Delicesine ağır ve ahenkli geçti zaman.
Boğaz rüzgarının hırçınlığında geçmişim acıyı,
Geçmişim de farkında değilim.
Bir taş attım suya sessizce.
Sıkışmış zaman içime patlayacak gibi
Karışıyor içimde hatıralar, sessizce
Okumaktan bayılmış gözlerim
Alev alev yanıyor nefesim, çıldırmış gibi
Daralmış etrafımdaki çelikten duvar
İçime meyil eder deryanın en derin suları bu gece
Ufkunda Tekirdağ'ın simle işlenmiş bir vapur gibi kahpe kader
Seyre daldım gözlerini, kirpiklerini acımasızca severek, delice
Seni unuttuğumu zannettiğin her anda,
Seni bin kat daha fazla sevdim Ah! .. Tatlı Kamer
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!