Çok kara kışlar gördüm ben,
Her defasında erdim bahara,
Zaman geçmeye mahkumdur,
Kar etmez çomak sokmak tekere.
Biter elbet şu çilekeş günlerim,
Akşama kilit vurma kapının üstüne,
Yolum sana çıkabilir er geç,
Uykun gelirse de, fazla direnme,
Bana salondaki kanepeyi aç,
En güzel geceliğini giymesen de olur,
İnsanoğlu ne garip varlıksın böyle,
Kimi zaman telaşlı, kimi zaman durgun,
Öyle merakta kaldım ki bana da söyle,
Kimin nasibidir, kimliği meçhul bu vurgun?
Kiminiz küskündür hayata, yüreği dar,
Boş yere besleme umutlarını,
O umutları yıkar geçerim,
Çek üzerimden bakışlarını,
O gözlerini, dağlar kör ederim.
Ayağıma dolanma, ezer çiğnerim,
O evde hep bir eksik vardı,
Kiminin içinde yara,
Kimi hiçbir şey bilmesede,
Gün ola harman ola,
Birileri suskun,
İnsanın yanılmazı olmaz imiş, yanıldım,
Kendi kendimi düşürdüm bir çamura,
Buzağı sandım tutunca yularından,
Kancık eşek çıktı, bağlayınca ahıra.
Eyvah dedim, bindik bir alamete,
Merhem oldun yaralarıma,
Şifa dolu bakan gözlerine kurban.
Anlatmaktan kurumuş dudaklarıma,
Düşen gözyaşlarına kurban.
Hıçkıra hıçkıra çıkan kesik sözlerin,
Sahi nerede kalmıştık,
Ben hiç hatırlamıyorum.
Genelde kavgalarımız,
Üçüncü şahıslardan dolayı çıkardı.
Ama hiçbir zaman,
Böyle çekip gitmezdik.
Anam, hele bana bir omuz ver yaslanacağım,
Biraz kokundan, birazda nasihatinden alacağım,
Yaşım 40 oldu diye sakın gülme, şaşırma,
Laf aramızda kalır diye, sana geldim annem.
Önce uzun uzun susmak var tabi içimde,
Hani yalnızlık şarkısı radyoda çalar ya,
Hani gecenin ıssızlığı tenini sarar ya,
Bir sünger çeker, tüm yalnızlıkların üstüne,
Gülüşün cihanı aleme yeter manolya,
Çok mu erken geldim, bilemem ya,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!