Tarih, Bin dört yüz otuz iki.
Yirmi dokuz mart sabahı
Koca Murat’ın, müjdeli günü.
İstanbul’un, ilk güneşi, doğdu.
Kostantiniyyeyi, acı bir, karanlık boğdu.
Edirne’deki, eski saray, çok yoğundu.
Yedi yaşında, eğitilmeye, koyuldu.
Akşemsettin, başta olmakla, yoğruldu.
On dokuz yaşında, genç tahtına, oturdu.
Genç Fatih, Bizansı, yenme savaşına.
Kafasındaki hesapları, sur inşasına.
Başlayınca, kostantin, dregozes, başına.
Elçilerini gönderir, Fatih’in karşısına.
Sur inşasından, hemen vazgeçsin.
Siz Kostantinin, fermanını, seçin.
Fatih, neden ben vazgeçeceğim.
Burası bizim,boğazlar bizlerin.
Karışmaya, ne hakkınız var, sizin.
Kükreyerek, inşaatına,devam demiş.
Sur inşasını, bitirmiş, gün gelmiş.
Tekneleri, karadan denize, indirmiş.
Bütün zorlukları, pürüzleri, yenmiş.
Çok zorluklara rağmen, yendi bizansı.
Koç yiğit, Ulubatlı, dikmişti sancağı.
Fatih; severek okşadı, Ulubatlının yanağını.
Sultan olmasaydım, Ulubatlı olmayı, dilerdim.
Doyasıya, yaşardım, bu yüce güzel manayı.
Bizler müjdeli,askerleriz,artık.
Çok gür sesler, yükselmiş kabarık.
Koskoca, İstanbul, bizim artık.
Sarıldı, kostantin, denen yaratık.
Kendisiyle, birlikte, bizans batık.
İki rekat, namaz kıldı, Genç Fatih.
Zafer, şükürleri için, Genç Fatih.
Ayasofya’ yı, Camiye, çevirin.
Buradaki, yaramazların, hepsini devirin.
Genç Fatih, zafer, kutlamalarıyla.
Önünde diz çöken, Bizans elçilerine.
Kalkınız, bizde, Kula kulluk yoktur.
Çok gür bir sesle, kendilerine söyledi.
Bundan böyle, gazabımdan, korkmayın.
Kendisine, çiçek uzatan, Bizans elçilerine.
Çiçeklerinizi ona verin, o benim hocam.
Akşemsettini, göstererek, eliyle elçilere.
Karşınızda, onun gücüyle, tüttü bacam
Dinlenirlerken, boğuk bir ses, duyar.
Duydunuz mu, sesi, inler bir ihtiyar.
Akşemsettin, bu taraftan geldi, sultanım.
Eliyle, zindanı göstererek, vurgular.
Fatih, getirin o sesin sahibini, bana.
Söyle ihtiyar, neden ceza verildi, sana.
Kostantiniyyeyi, alabileceğinizi söyledim ona.
O günden beri, hapis cezası verdi, bana.
Fatih, söyle ihtiyar, İstanbul bizde kalacak mı?
Fesat artar, ihanet ve cehalet, baş gösterirse.
İstanbul’da, büyük olumsuzluklar, yaşanırsa.
Çok iyi korunup, sahip çıkılmazsa, kalmayacaktır.
Yoksa, İstanbul’un, çook aşığı var.
Herkesin gözünde, bir Cennet diyar.
İstanbul, iki kıtalı, cazibeli bir yar.
Sahip çıkanlar, olacak, ancak bahtiyar.
İstanbul, sizlerindir, Genç Sultanım.
İhtiyarın, ihtiyaçlarını giderin, bakalım.
İhtiyar der; sağolun, varolun, yüce hakanım.
Bana izin verin, dinleneyim, padişahım.
İstanbul, bir ucun, Avrupa’da.
Bir ucun, taaa Irak’larda, Asyada.
Koskocaman, adalar var, arada.
İki kıtayı, bağlayan, boğaza da.
Adına, ne koymalı, acaba.
Avrupalı mı, yoksa asyalı mı.
Demeli, bilemedikte, çok çaba.
Sarf ettik, Avrasya mı demeliyiz.
Bulamadığımız, güzel adına.
Bak, adını buldum, Fatih denizi.
Dalga dalga, şahlanır, fetih benzi.
Bu güne kadar, kesemedi hiçbir terzi.
Kesemezde korundukça, Mehmet’ in mevzi.
Yaşam boyunca, sen bizim olasın.
Hayat boyunca, hep bizde kalasın.
İstanbul’um, Genç Fatih’ten, hatırasın.
Yazmakla, bitiremediğim, güzel mısrasın.
Hiç ama hiç, ölçemediğim, kıtasın.
Hayalimdeki, Fatih İstanbul’una, hayranım.
Bizlere, armağanın, çok güzel büyük sultanım.
Size sonsuz, minnettarlık ve şükran, duyarım.
Bu güzel şehri, bizlere, kazandırdın, sultanım.
Kayıt Tarihi : 29.4.2005 15:13:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Suna Doğanay
TÜM YORUMLAR (2)