Not: Düşünbil ve psikeard dergilerinden yararlanılmıştır.
Beynimizin kabuk kısmı beyinde oluşan her türlü durum ve davranışlarımızı kaydetmekle görevli, davranışlarımızı sosyal etkileşimlerden ediniyoruz. yani beynimiz tecrübe biriktirir ve bu sayede zekiyiz.
Günümüzün gelişen teknolojisine göre, yeni neslin gereksinimleri de arttı ve ona göre şekilleniyor. Yaşlı insanların yapamadığı, ayak uydurmakta zorlandığı yeni teknolojiye ise genç beyinler kolaylıkla ve daha hızlı ayak uydurabiliyor. Kuşak farkını yaratan da bu gereksinimlere ayak uydurabilme farkı olmalı…
Modern insanın daha başarılı olmasının tek nedeni zamanla biriktirdiği bilgi zenginliği ve onun üzerine kurduğu uygarlıktır.
Beynimiz aynı ama bilgilerimiz ve buna bağlı olarak düşüncelerimiz, ve dolayısıyla hayata bakışımız farklı.
Bu fark nereden kaynaklanıyor?
Lityum pillerle ilgili biraz bilgi edinelim. Örneğin cep telefonu aldığınızda denir ki, en az 12 saat Şarja bağlayın denir. Bunun sebebi şudur.
Pillerin bir kapasitesi vardır. Bu kapasiteyi en iyi şekilde değerlendirmek bizim çıkarımızadır. Varsayın ki piliniz altı volttur. İşte siz pilinizi örneğin 12 saat şarjda tutarsanız, tam kapasite (altı volt) enerji ile dolacaktır.
Bir başka deyişle altı saat şarjda kalırsa, piliniz üç voltluk enerjiyle dolacaktır. Maksimum kapasite olan altı volt kapasite kadar değil de üç volt olana kadar, yani altı saat şarj edersiniz, pilinizin bundan sonraki maksimum şarj kapasitesi hep üç volt olacaktır. Çünkü eksik şarjınız sayesinde lityum pil hafızasını üç volta sabitlemiştir. Daha sonra on iki saat bile şarj etseniz o maksimum üç volt kadar dolacaktır.
Şimdi bunu insana uygulayalım.
...İnsan hafızasının geliştirilmesi maksimum onaltı yaşına kadar olabilir. Hafızayı geliştirmenin yolu da sosyal ekonomik kültürel yapıdan geçiyor. Yani ne kadar çok nesne ve bilgiyle-kelimeyle tanışırsanız hafızanız o kadar gelişir. Gelişmiş hafızanın anlamı da şudur, hafızada kayıtlı bilgilerin bir kısmını siler yerine yeni bilgiler koyabilirsiniz. Benzetme yaparsak, bilgisayara yüklediğiniz bilgilerin bir kısmını silip yeni bilgiyle doldurabilirsiniz ama kapasiteniz oranında. Başka bir deyişle ihtiyacınız olduğunda değiştirilebilir bilgi demek, kurabileceğiniz bağ ve yaratabileceğiniz kaos-etki miktarının çokluğu değiştirilebilir bilginin çokluğuyla orantılı demektir. Bir insan 16 yaşlarına kadar kapasitesini genişletebildiğine göre, o yaşa kadar, bilgi, görgü, konuşma, gezme, duyma imkanlarından en iyi şekilde yararlanması gerekir.
Lityum pilin enerji sınırının örneğin üç volt olduğunu düşünün. Çok çabuk bir şekilde boşalacaktır ve muhtemelen sadece alo demenize yarayacaktır. Başka bir işlem yapamayacaksınız, çünkü eğer yaparsanız konuşma şansınız da olmayacaktır. Bunu şöyle düşünün. Bir insan onaltı yaşa kadar maksimum kapasite yerine beş yaş hafızası kadar bilgi-kelime öğrenmiş olsun. Bu kişinin varlık bütünlüğünü sürdürmeye yarayan bilgilerini-organlarını başka bilgilerle değiştirme şansı olmayacağı gibi, değiştirmemek için de ciddi bir direnci olacaktır. İnsanın sahip olduğu enerji-bilgi de, asıl hedef enerji olan hayatta kalmakla ilgili olmak zorundadır.
Algılama kapasitesi az olan, algılama kapasitesi çok olana göre hayatta hep geri planda kalacaktır. Başarısız olacaktır. Onun için de çocuklarımızı en küçük yaşlarda eğitim alabilmeleri için fedakarlık yapmaya başlarız.
Yanılsama ve gerçek arasında seçim…
Yanılsama, gerçek bir fiziksel-duygusal uyaranın yanlış anlaşılmasıdır veya yanlış yorumlanmasıdır.
Fiziksel olarak algılanması gerekenden farklı algılanan görsel objeye ‘’yanılsama’’ ismi veriliyor.
‘’sanal dünya’’ diye tanımlanan hemen tüm teknolojiler, tümüyle ‘’yanılsamalardır.
Bu olaylar ‘’dünyada yaşamanın getirdiği alışkanlıklar’’dan kaynaklanır.
Sonuç: Beyin, gözde oluşan görsel uyarılardan vücudun içinde yaşayabileceği görsel, ama sanal bir dünya yaratmaktadır.
Uzun bir yola baktığımızda ileri doğru daralma görülür gerçekte daralan bir şey yok ama biz öyle görürüz...
Çizgilerin yanına daire çizince, çizgi, daire tarafına eğri gibi görülür ama çizgi eğri değildir.
Önümüzden geçen kurşunu algılayamayız. Ama kurşun geçer. Vardır.
Çok yükselten baktığımızda yerdeki nesneler küçük görülür, ama onlar görüldüğünden büyüktür.
Algılama zamanının altında olan nesneleri algılayamayız. Görsel açıdan yokturlar ama gerçekte vardırlar.
Filmlerin hepsi de resimdir ama, biz onları algılama zamanının altında (sn de 24 defa geçince, Ya da 16 tının üstünde geçince) hareketli görmeye başlarız…
Neşeli olduğumuzda, sevdiğimiz insanlarla buluştuğumuzda zaman çabuk geçti diyoruz.
Hastalığımızda geceler, yalnızlığımızda zaman durmuş gibi hissederiz…
Aslında zamanda değişiklik olmaz, zaman akıp gider de, biz öyle duyumsarız… zamana yön vermek, zamanı hızlandırıp yavaşlatmak, daraltıp genişletmek bizim beynimizde, bu bir yanılsama…
Obje olarak insan kendini kabul eder… yanılır.
Herkes kendi yanılsamasını gerçek sanır.
Yanılsama yayan, yanıltan güç, yaydığı yanılsama yayan etkilerle, etkisine aldığı insanlara ‘’benim gibi düşün’’, ‘’benim gibi gör’’, ''Benim gibi konuş! '' mesajını dayatmaktadır.
Eğitimsiz bir kişi ilk kez öğrendiği bir şeyin doğruluğunu kabullenmek zorundadır.
Gözlemlenemez etkileşimlerin sonucu olan, gözlemlenebilir eylemlerimize özgür iradenin sonucu diyoruz. Oysa bu illizyon gibi bir şey…
İllüzynun nasıl yapıldığını bilmeyen, illüzyon olduğunu bildiği halde kabulleniyor…
Görünen gerçekten göründüğü gibi midir?
Sanal dünyanın tümü yanılsamadır…
Toplumum yönlendirmek için en çok kullanılan etkinliklerdir.
Bütün bunlar, deneylerle elde edilmiş bilgiler. Dünyaca kabul görmüş, bireyin ve toplumun gelişmesini etkileyen faktörler olarak kabullenilmiştir.
FLYNN ETKİSİ
Gelişmekte olan ülkelerde aralıklı olarak yapılan IQ testlerinde ortalama zekanın ülkenin gelişme hızına oranla arttığı görülüyor
Yani ülke geliştikçe, eğitim iyileştikçe, çocuklar daha iyi beslendikçe zeka artıyor.
Açlıkla mücadele eden, savaşlar, hastalıklar içinde kıvranan ülkelerin zeki bir nesil çıkarması çok güç görünüyor. Zira beslenme ve eğitim kalitesini yükseltmeleri çok güç, dolayısıyla daha zeki nesiller yetiştirmeleri zor.
Bir başka sonuç da; eğitimi geliştirip, iletişimi artırıp, bilgiyi daha kaliteli ve ulaşılabilir hale getirip insanın zihinsel kapasitesini daha iyi kullanmamız gerektiğidir.
İnsan zekası belli bir noktadan sonra daha zeki hale gelemeyecektir.
Bu nedenle iki yönlü çalışmalara hız verilmelidir;
bunlardan biri kollektif zekadır, diğeri ise yapay zekadır.
biz yeteri kadar zeki değilsek bizden zeki olan aleti yapmak zorundayız, bizden daha çok şeyi bilen, bizden daha hızlı düşünen bir makine yapmak zorundayız.
Yoksa bazılarının tapındığı insan zekası bir yerden sonra bize yetmeyecektir.
Bu gün yüksek kavrama kapasitesini düzenli ve bilimsel bir eğitimle çocuklarımız için en üst düzeyde kullanabiliyoruz.
insanlığın asırlar boyu biriktirdiği bir kaç yıl içinde verebiliyoruz. çocuklarımızı çok iyi besliyoruz, hatta hamile kadınlar bile gebelikleri ve emzirme dönemleri sırasında beslenmelerine dikkat ediyorlar… Ya bu imkanlara sahip olamayanlar!
Böylece biyolojik sistem mümkün olan en yüksek verimle çalışıyor. Ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ''yeni nesil pek akıllı'' lafını duyuyoruz.
Görüldüğü gibi insanın en önemli organları gelişmesinde aktif rol oynamakta (Beyin, göz, dil)
siz de bu organlarınızı en erken yaşlardan başlayarak kullanıma sokarsınız, yada çöpe atılırsınız...
Basit gibi görünen bu birikimler sonunda egemenlik ve kölelik ayrımında rol oynar.
Birileri ‘’ananı da al git köyüne! ’’ dediğinde kabullenmek zorunda kalırsınız.
‘’Herkes layığını bulur! ’’ diyebilirler...
‘’Ya beğenirsin, ya da çekip gidersin! ’’ demek ‘hakları’ da olur.
Bu da gösteriyor ki, her ne kadar lafla eşitlikten dem vurulsa da, gerçekte insanlar arasında eşitsiz bir gelişme var, ve bu eşitsizlik özellikle kamçılanıyor.
Eşitsiz gelişme olacak ki, yöneten ve yönetilen olsun.
Eşitsiz gelişme olacak ki sömüren ve sömürülen olsun.
Eşitsiz gelişme olacak ki sınıflar olsun! .
herkes eşit bilince sahip olsaydı, egemen güçler bu kadar kolay sömürebilir,
ve bu kadar kolay yönetebilirler miydi?
Kayıt Tarihi : 22.6.2011 23:14:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mehmet Halil](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/06/22/gelismemizin-faktorleri-duz-yazi.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!