Geçmeyen Geçmişim Şiiri - Deniz Gece Mavisi

Deniz Gece Mavisi
599

ŞİİR


34

TAKİPÇİ

Geçmeyen Geçmişim

İnsan yutkundukça ciğerleri parçalanır mı?
Parçalanıyormuş gidişinle boğazıma dolmuş milyonlarca cam kırığı, canımı yakıp kan kusturduğu gün anladım: Unutmak diye bir şey yokmuş.
Ne gidenin yeri unutuluyormuş ne de bıraktığı boşluğunu gelen doldurabiliyormuş.
Hep yeri dolmayanlardan oldum.
Oysa etrafım tıka basa boşluk dolduranlarla doluydu.

"Altın çamura düşse kirlenmez," diye öğüt eder annem hep.
Altın mıydım bu hayatta yoksa bir teneke parçası mı?
Tükenmişlik denen illet bana nereden, ne ara musallat oldu?
Oysa annesinin saçlarını örüp öpe koklaya okula gönderdiği çocuk değil miydim?

Her şey bir sabah perdeme konan o minik kelebekle başladı.
Önce hayran hayran baktım renklerine, güzelliği başımı döndürdü.
Sonra içimdeki bencil ben birden uzanıp avuçladı onu, biraz da elimde sevdim. Nereden bilirdim ben severken onun öleceğini?
Okşamaya başladım tek tek kanatlarını. Sonra bıraktım yavaşça koltuğa, hiçbir tepki vermiyordu.
Ölmüştü.
O mu Ölmüştü yoksa ben mi?

Hayatta kocaman bizi okşarken öldüren bir el değil miydi?
Ne zaman mutlu olmaya kalksam cam kırıklarını doldurmuyor muydu gırtlağıma?
Ne kusup ne de yutabiliyordum. Geçmeyen geçmişini yargılayan bir insan olup çıkıyordum hayatın uzun upuzun merdivenlerinde.

Bir şiirde denk gelmiştim; insan en büyük ihaneti geçmişini unutarak yaparmış.
Ben ise unutmadığım bir geçmişin enkazı altındaydım.
"Unut" kelimesi ne kadar da kolay söyleniyordu oysa.
"Unut kızım," demesi kolaydı. Her gece duvarları "dur artık, dur," diye yüreğini yumruklayan ben değil miydim?
Hayat her şeyi öğretti bana.
Bazen gitmeyi, bazen sevmeyi, bazen de susmayı.
Bir tek unutmayı öğretmedi.
Oysa unutmak yedi harf, üç hece, bir kelime değil miydi?

Beynimin arka sokaklarında, sokaklara salıp sahip çıkmadığım kişiliğim her "acıktım" dediğinde eline salçalı ekmeği tutuşturan ben değil miydim?
Ne zaman sordum ki kendime neyin var, "anlat" diye?
Aynalar bile yüzümdeki çizgilerin, saçımdaki akların hesabını sorarken bana, ben ne ara dedim çek? Bir tabure anlat.
Gerçi yıllar önce yanmıştı dilim.

Şimdi yanık bir dil, kırık bir el, örseletilmiş bir bedenle geçiyorum aynanın karşısına. Bu defa güçlüyüm ve bakıyorum gözlerimin ta içine.
Bu gözler altına yer etmiş halkalar, bu saçlar siyahtan beyaza evrilen ya, yüzümü mesken tutan derin kuyular... Bunlar bana mı aitti?
Geçmişimin geçmeyen izleri miydi? Hayır, bu ben değilim desem de, bir virgül kadar çaresiz, bir soru işareti kadar kaygılıydım.

Şu an tek ihtiyacım olan şey "Geçecek. Yarın kalktığında bunları bir daha hiç hatırlamayacaksın," diyen bir ses.
Sahi, geçmeyen geçmişim yastık altında kanarken, unutmak bir nokta koymak mıydı?
Yoksa nokta koymayı bile bilmeyen ben, virgülle yoluma mı devam etmeliydim? Sahi, siz unuttunuz mu geçmeyen geçmişinizi?
Söyleyin bana yalancı diller,
Unuttunuz mu?
10.07.2024 08:36

Deniz Gece Mavisi
Kayıt Tarihi : 10.7.2024 08:41:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!