Geceler karanlık, uykum gelmiyor.
Sensiz doğan günler ışık vermiyor.
Mektupların, hasretim gidermiyor
Hasretinden ölmeden dön gel yarim.
Gündüzün tadı yok, gecenin sonu.
Yine yaşlı çınarın yaprakları,
dökülüyor dallarından.
Birer ikişer, caddelere sokaklara.
Çöpçüler her ağaran ilk ışıkla,
kovalarken onları ellerde süpürgeler.
Biri yakalansa, inadına baksana,
Her sabah gözlerim ufukta,
gözlerini arar.
Bir haber getirmez,
yeni doğan gün senden.
Kalbim üşür,
kollarımsa nafile boşluğu sarar.
Sıcak bir temmuz gecesi,
sırtımdan vuruldum.
Hain bir el dokundu gönlüme.
Ortamdan yarıldım.
Dost bildiklerim vurdu beni,
en hassas yerimden.
Bakışın başka, gülüşün bambaşka.
Cihana, böyle bakan gelmez annem.
Her an, yanımda olabilsen keşke.
Eller, derdime derman olmaz annem.
Sen varsan, arkamda sıralı dağlar.
Ateş gibi düşer de yüreğe,
yakar da yakar seni.
Sen çırpınırken, çıkmak için düzlüğe.
Bir el sarılır boğazına.
Derinlere doğru, çeker de çeker seni.
Öyle bir sancı ki derinden.
Sevmek öylesine gönülden.
Bir şeyler vermek hep ömürden.
Dalmak, bitmez hülyalara derinden.
Belki de her şeyin kayıp gitmesi ellerinden.
Issız bir göl kenarında açan nilüfer.
Ömrüm hasretinle geçti.
Sende başın alıp gitme.
Ayrılık hep beni seçti.
Sende başın alıp gitme.
Koşsam, bir el çeker geriye doğru.
Dursam bitiremem bu uzun yolu.
Neden kolayı yok, bana hep zoru.
Beni bu hayat, erken yordu dostlar.
Gönlümde ummanlar gizli coşamam.
Onu gördüm dün, bir başına sokakta.
Boynu bükük, mahzun, öylesine yürüyordu.
Adımları ürkek, belli ki bir şeyler kalmış ocakta.
Geride yavrusu kalmış ceylan gibi,
ayaklarını sürüyordu.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!