Ruh denilen olgu
Bir kuş sesindedir şimdi.
Ödevi huzura çağrıdır.
Huzur ki belki Tanpınar düşü
Ve muhakkak
Kuşun kınalı bağrıdır.
Kokunu getiren meltem
Ruhundan üfledi baharı.
Parmak uçlarındaki hârı
Ödünç aldı cehennem.
Bu ateş elma kızılı sevgilim,
Hermes’in Paris’e uzattığı.
Mataramda ter,
Mataramda gün yanığı,
Mataramda kan.
Heybemde hatıran yüklü.
Tam ortasındayım kervanın
Çöken bu karabasan gibi üstümüze
Anımsamak mevsimidir Nazenin.
Gözlerinde tutsak düşmüş hazanın,
Bin bir rengi dolacak yollarımıza.
Rüzgârda savrulacak,
Yangınlarda kavrulacak.
Sustuklarımızı aynalar dinler.
Duvarlar yıkılır, bendler sökülür.
Dökülür öfkemiz, çağlayandır o.
Çatlak dudaklardan sızan kandır,
Mahşeri kanla yazandır o.
Mavinin bütün tonlarında gezen çoban
Gökyüzü gride karar kıldı
Güneş sıyrıldı tepenin ardından
Şavkıyan düşlerin mazide kaldı.
Aradığın kadim bir izse eğer
Son ışıklarını izledim.
Sonra karanlığa gömüldüm.
İliklerime dek sömürüldüm.
Uçsuz boşluğun ağır yer çekiminde
Süzdüm dört yanımı.
Nerdeydim?
Kara bulutlar düştü gökyüzünden.
Gözlerime bir sevi düştü.
Alaca şafak serinliğiydi.
Mahpus duvarlarından kuş cıvıltıları aştı.
Söndü bir bir lambalar
Alaca şafak serinliğiydi.
Vuruldu kösler
Titredi tozlanmış deri
Sırtına vurulmuş eğeri
Candan saydı yıllar yılı
Sırtladı koca eri.
Ey emektar beygir
Azığımı sırtlandım gidiyorum.
Beklentilerin bittiği yerde
Yaşamak ele avuca geliyor.
Her şeyden biraz aldım.
Haşlanmış iki yumurta,
Bir domates, bir baş soğan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!