Her çaya bir sigara
Her anıya bir yara
düştü bugün.
Kızıl gül kara düştü
Gönlüm pazara düştü bugün.
İyi insanların kanatlarına bindim
Yeşil soğan yedim
Üç de domates
Demokles'in kılıcına hasretken âlem
Okşandı ruhum
Henüz genç yaşım, körpe kuzu
Gökkuşağının altından geçtim
Sana döndü renkler
Falımda kayboldum
Göremedin yedi çemberi
Cümbüşe durdu, neyime gerekler
Diyemedim, gözlerine baktım
Bilmem nasıl anlatmalı seni
Karanlığın aydınlığıma denk
Yahut karanlığa atmalı seni
Fazla bu renk sana, fazla bu ahenk.
Bilmem nasıl kıskanmalı seni
Öyle özledim, öyle özledim ki seni
Huzur bozan iğreti sesler duvarı,
Çiseleyen yağmur,
Islak toprak kokusundan aştım.
Tasavvur et sevgili
Bütün tezatların halitasında
Rahvan atlar koştu yayvan ovalarda.
Etme iki gözüm, gün karaya çalar.
Asrola yağmur düşmez bu havalarda.
Doru yağıza, seher geceye kanar.
Ane gibi yâr, Bağdat gibi diyarmış.
Doru yılkıların yelesiydi saçların
Tan vakti sarp yamaçlarda süzülen
Ölüme bir adım kalırdı.
Sonra bir adın kalırdı.
Ürkerdim.
Oysa her karanlık sana gebeydi
Ben sana yalan söylerim
Anlarsın
Dudaklarım titrer
Zoraki güler
İçten güler
Kalakalmıştır suç üstü
Ki ben
Bir neanderthal olamam
Uzayıp giden dünyada.
Damarlarında dolansın kanım
Ulu insan ırkının !
Bir neanderthal olamam
Ne köprüler yıkıldı uğruna
Nice savaşlardan tar-û mar çıkıldı
Utkuya hasret kaldı müşirler
En çetin hatlara takıldı.
Ricat ihanet sana karşı
Ve lakin el mahkûm
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!