Nasıl anlatayım seni
İçim ürperiyor gözlerim doluyor
Yüreğim acılar içinde kıvranıyor
Anlatacağım olmuyor olmuyor işte
Çocukken beraber büyüdük
Senelerce aynı okulu paylaştık
Beraberce futbol maçlarıyla eğleştik
..
KESK; taşımacılar, maliyeciler ve sağlıkçılar gibi kendine bağlı tüm sendikaların genel merkezlerine bildiri göndererek 24–28 Aralık tarihlerinde yapılması kararlaştırılan 'Demokrasi Yürüyüşü”nün Abdullah Öcalan'ın ülke gündemindeki sıcak yeri dolayısı ile uygulanabilirliği yönünde yeni bir görüş talep etmiştir.
Aslına bakılırsa (ki ben böyle okudum bu tavrı) KESK bu bildiriyi kendine bağlı sendikalara deklare ederek eylemin yapılmaması cihetinde bir mesajı üzeri örtülü olarak vermiştir. Ve:
— “Demokratik teamüller gereği, biz sendika genel merkezlerine konuyu taşıdık ve görüş istedik. Bize ulaşan ortak görüş ve sonuç itibarı ile de yürüyüşün iptal edilmesi kararını verdik...'' sığınmacılığı ile topu sendikaların genel merkezlerine atmıştır.
Sendikaların genel merkezleri ise şubelerine, “içinde bulunduğumuz gergin süreçte söz konusu Ankara yürüyüşünün provokasyona uğratılabilme ihtimalinin yüksek olduğu'' öngörüsünü içeren bildirileri tebliğ etmişlerdir. Yani, onlar da topu şubelere atmışlardır.
Ben de bir sendika şube yöneticisi olarak diyorum ki:
Daha önce yapılan ve bundan sonra yapılacak tüm sendikal eylemler de provokasyonlara açıktı ve açık olacaklardır.
..
Yine yüreğime yerleştirdiği hüzünle birlikteyim sabahın. Sessiz bir çığlıkla beraber ama duymuyorum, yüreğimi acıtıyor. Karanlık dehlizlerde gecelemiş gibi korkum avurtlarıma kadar şişmiş…
Tel tel olmuş kıllar fışkırıyor tenimden, terimden boncuklar dizilip şapır şapır dökülüyor, yine de sorum cevapsız:
-Niyedir ki, gökyüzünün esmer teninde ben ben olmuş yıldızların hışmı hep üzerimdedir? Bilemiyorum…
Dokunaklı türküler yakıp cıgaramla birlikte boğabilir miyim sabahı? Bunu da…
Ama denemek gerek, bir kez daha…
Bu sayıklamalar, bu sabuklamalar Nietzsche’nin ayıplarından bana kalan çığırtkanlıklar mıdır, yoksa saklambaçla körebenin oyunu muydu beni şaşı bırakan, ahizelerin yamuğu mu yoksa?
..
Arkadaşlarım bekliyor beni,karşı mahalleyle maçımız var.Kazanana da bir tepsi baklava...Ne,her adım attığımda bir sancı başlıyor bacaklarımda.Ben nasıl futbol oynarım bu halimle,yoksa hala bitmedi mi bu kabus? Biri bana neler olup bittiğini anlatabilir mi? Yok hayır ben yaşlanmadım.Sadece sag ayagımı kırdım alçıya aldılar 1 ay kalıcak öle sadece.
Tamam bunu kuruntu yapmamalıyım evet.Yazıyı yazmamdaki amaçta ayagımı kırmamda degil başka bir şey olsa gerek…
İşin özünü sizlere söyle açıklayayım o zaman. Bir film şeridi gibi geçiyor gözümden mazi.Ve her yıl yaşlandıkça biraz daha artan bir yorgunluk.Zaman usta bir hırsız gibi neler çalmış gençliğimden.Ben ise bunun farkına elimde hiç bir şey kalmadıgında anlıyorum kahretsin.Hayat kavgasında boğuşurken hatalarla doldurmuşum yüreğimi meğer ki sonu olmayan bir labirente dönüştürmüşüm aklımı.Burdan kurtulmak içinse bir sağa bir sola koşup duruyorum.Keşkelerle dolu bir dünya kurmuşum zihnimde.Öyle ya her insanın bir keşke’si vardır yok diyemez yani.
Hep kazandım derken bir puan kaybetmişim hayattan.Beni üzen tarafıda bu neden kazandıklarım sonunda teker teker kayboluyorlar? Neden yüzüm gülerken birdenbire rengi atıyor ve üşümeye başlıyorum?
Neden artçı depremler sonbaharda artıyor ve şiddetini çogaltıyor? Neden İnsanlar bana karşı yüzüme sıçar gibi konuşuyor?
Her neyse cevabını bulamadıgım birkaç soru işte.Ortak yönleri ise hepsinin hayatla ilgili olması.
..
Sabah evden çıkarsın HOŞÇA KAL demeden
Yıllarca, en büyük aşkınla bir kahvaltı yemeden
Türkçe, İngilizce, Arapça derdini diyemeden
Ona kırgın olduğunu anlatmak için..
Merdivenleri inerken arkana dönüp gülümseyemezsin
Saatlerin Onsuz geçer ALO! NERDESİN? diyemezsin
..
Aynı mahallenin genciydik
Tam karşı karşıyaydı evlerimiz
Gördük, sevdik, birbirimizi beğendik
Daha birbirine değmemişti ellerimiz
Hep utanır kaçardı benden
Ama seviyordu, belliydi gözlerinden
..
Saatlerin birdir bir oynadığı bir zamandı
Salkım saçak söğütler altına uzanırdık,
Ağzımızda öğlen yemeğine müteakip kibrit çöpleri.
Karın tokluğunun kazdığı kuyuya,
Derhal fener cimbom muhabbetti düşerdi.
Ardından ya tatlı bir kavga ya küsüp gitmeler.
O zamanlar güneş daha bir iştahla doğardı,
..
ZEYTİNİM. Günaydın.
Ellerim titrese de,
Yüzüm solmuş olsa da,
Senin için süslendim.
Bana kızgın mı gittin cennete.
Yoksa, hasret içinde mi.
..
Küçüktük bir zamanlar, ama yürekler büyük,
Her tür işi yapardık, yakışmazdı hırsızlık.
Telden arabalara, sadece odundu yük,
Yeşil kesmek mi? Hâşâ! O en büyük arsızlık.
..
Kadının çığlığı yükselir
Gecenin içinden
Sancıları tutmuş
Doğuracak
Çıkacak bir beden
Bedeninin içinden
Canı acır
..
Telgraf
Yetim bir gecenin sabahında, üşümüş sesini ısıtmak istiyordu. Sevgi arsızı şımarıklıkla sordu kadın;
- Ben senin neyinim?
Adamın günahşk bakışları bir gemi gibi yanaşmıştı kadının liman misali gözlerine.
-Sen benim canımsın! Cana can katanımsın!
-Başka?
..
……………………Matbaada çalıştığım işçi arkadaşlarıma
Son ana kadar bir umut beklentisi
Biten umudun acısıydı biriken gözlerinde
Bir insaf belki çorap olurdu çocuğunun ayağına
Bir insaf belki bir gömlek olacaktı bayramlık
..
Vatandan ayrılalı iki yıl kadar olmuştu.Bir ikindi vakti çocuklarımız,
-Parka gidelim. Diye, tutturdular.
Park dedikleri yer; hem çocuklar için oyun alanı hemde büyüklerin ve çocukların spor yapacağı geniş bir mekandı.Göz alabildiğine yeşil bir saha.Türk arkadaşım ve ben çocukları yanımıza alıp, yürüyerek oyun alanının yolunu tuttuk.Güle oynaya, çocuklarla parka vardık.Çocuklarımız sevinçle koşuştular, salıncaklara...Onlar sallanırken, bizde arkadaşım ile daldık sohbete.Hep özlemimiz Türkiyemiz.Konumuz Türkiye...Hasretlik buram buram, burnumuzun direğini sızlatıyor.Türkiyem...Türkiyem....
-Şimdi Türkiye de olsak, şöyle yapardık, böyle yapardık, muhabbetleri sürüp gidiyor...
Çocuklar çok mutlu.Oyun alanı onlar için bulunmaz bir nimet.Ha bir oraya, ha bir buraya koşuşturup enerjilerini sarfediyorlar.Bizde hem sohbet edip hemde gözlerimizle onları takip ediyoruz.Park alabildiğine kalabalık.Futbol,basketbol vs...insanlar gurup olmuş çeşitli oyunlar oynuyorlar.
..
Eski zamanlara dönelim…
Okula gidelim, siyah önlükler üzerine naylon beyaz yaka takalım,
Sabahın ilk dersine geçmeden önce ülke haberlerini anlatalım,
Libya başbakanı ABDULSELAM CALLUT’un ziyaretinden başlayalım…
Sınıf başkanı yazar; okula gelirken 5 parça meşe odunu alalım,
“ Hanım kızlar, canım kızlar “ olmadan türkü söyleyelim,
Komünist türküsü olmasın, bir türkü daha söyleyelim…
..
Arif'e tarif
Akasya caddesinde küçük bir terzi dükkanımız vardı. Eevet küçük, iİçinde nice umutlarımızın kol gezdiği, nice sevgilerimizin destan döndüğü ve bence bu gün varlığımızın nedeni sevdalarımız vardı. Emeğimiz çığ gibi büyürdü orda. Beyler ve bayanları şık kılmak için çok sebat gösterirdik.
Birgün, dükkandan içeri siyah takım elbiseli çok şık koltuğunda kitapları bir delikanlı girdi. Yüzünde geleceğe bakan bir ifade vardı. Gömleğinin düğmesi kopmuş dikilecekmiş onu söyledi... Ayak üstü düğmesini dikerken üç beş laf ettik...
..
Kadim dostum kelimeler
Az Orhan Veli’yim
biraz Edgar Alen PO
dağarcık değil sanki mübarek bildiğin dePO
lüzumlu lüzumsuz bir sürü hırdavat
..
Sabah horoz sesiyle uyandım
Aradan biraz geçti zaman
Dışarıya çıktım baktım ufka
Çıkıyordu güneş yavaş yavaş
Gözlerim kamaşıncaya kadar seyrettim
..
Ø
Dert yanmaya başladık
Dört tarafı denizlerle kaplı yeraltı yerüstü sularıyla bir doğa harikası olan ülkemizde ne olduda birden bire susuzluktan dert yanmaya başladık Dost şeref olarak bu konuya kayıtsız kalamadım
DERT YANMAYA başladık Şiiri mi paylaşım soframıza sunuyorum saygılarımla
..
Su Gibi_Sizi tanıyoruz ama yinede bizlere kısaca yaşam hikayenizi anlatır mısınız?
Esin Döndüoğlu_
Balıkesir’in Bigadiç ilçesinde 1959 yılında mayıs ayının tam 7 sinde ikinci kız çocuk olarak doğuvermişim… Pancar bölge şefliğinde şoförlük yapan bir babanın ve ev hanımı bir annenin kıymetlisi olarak…. 4 yaşına kadar pek bir şey hatırlamıyorum.. Evde erkek çocuk olmaması nedeniyle sokakla tanışmam o yıllara dayanıyor.. Evin bütün dış işleri o yaşlardan itibaren bana görev olarak verilmiş… Sürekli kızarak gittiğimi hatırlıyorum bakkala annemin arkadaşlarına konuya komşuya.. Söylene söylene…
İlkokulda tam 3 okul değiştirdim.. 2 si küçücük bir ilçe olan Bigadiç de diğeri 3.sınıf sonunda babamın tayininin en sonunda Balıkesir e çıkması sonucu Balıkesir de… (Yandık 1 sayfa bitti hala ilkokuldayız dediğinizi duyar gibi oldum ;))))
Ama benim çocukluğum gerçekten çok keyifli dolu doluydu… Sokaklar da erkek çocuklarından daha iyi bilye gazoz kapağı 7 kiremit gibi oyunlar oynayarak ağaç tepelerin de geçti… Uzun yıllar bahçemizdeki erik ağacına benden başka çıkan olmadığı için her türlü isteğimi bakın erik toplamam diyerek yaptırdım… (erikte papaz eriği hani)
O zamanlar köylerde pancar ekilirdi AB ye girmek ister istemez gibi yeni başvurduğumuz AB nin bizi takmadığı ve o zamanlar dünyanın global olmadığı rekabetin bu denli acımasız olmadığı yıllardı ki izin vermişler ve oldukça yaygın ekilirdi..Babam sürekli köylere gider uygun olduğunda muhakkak beni de yanına alırdı…. İlkokul 3 te ilk bisikletimi aldı ve lise sona kadar bisiklet yaşamımın bir parçası oldu.. Liseyi bitirdiğimde motosiklet aldı ama elden düşme ve arızalı olduğu üniversiteye gittiğim içinde biraz binebildim ve motosiklet tutkum çok uzun sürmedi..
..
Günümüzün sorunları hiç bitermi
Bir kaçını yazayım ben Murtaza
Dökme suyla hiç değirmen dönermi
Sana nasıl anlatayım Murtaza
Magandalar ortalıkta dönüyor
Kaza kurşunuyla insan ölüyor
..