Bana kendini anlat dediler..
Nesin?
Kimsin?
Çok düşündüm,
karşıma oturup konuştum.
Yokluğunum sen gideli.
Mutluluğun arda kalan kırıntılarıyla yetinmek
bir tür sefalet olsa gerek.
Içine sindiremiyor ki insan.
Medet ummalar kaldı başka canlardan
sadece geriye.
Kaç gün oldu, belki ay, belki yıl.
Belki ben burada doğdum.
Ölümüm de burada mı olacak doktor?
Bırakmaz mısın gideyim…?
Bırakmaz mısın delirtmeden…?
Biz iki yarım ada
köprüler kurduk aramıza.
Uzaktan uzağa konuşurdu ışıklarımız.
Karanlıkta bir başka parıldardı yaktığın fenerler.
Ay'ın denizi bezeyen ışığı yansırdı köprülerimize.
Korkunç bir iskelet olurdu,
Adım adım peşimde sokaklar.
Kar gündende gecedende önce bastırdı...
Burası böyle çetin bu aralar.
Her düşen kar tanesinin ahengine salıverir kendimi
o soba başına,
Bu şehrin her köşebaşında kaybettim seni
Her köşebaşında unuttum,
Her köşebaşında terkettim seni
Yıllandırılmış bir şarap şişesi gibi kırdım,
Ziyan ettim seni..
Ufak bir kıyı kasabasında yaşarım ben.
Duymadığım türküler söyler,
bütün gün güneş yakarken ağaç gölgelerinde pineklerim.
Fırtına varken balığa çıkanları izlerim..
Görmediğim ufak bir kıyı kasabasında yaşarım ben,
hiç gitmediğim…
Unutmalıyım..
Başım ellerim arasıda,
Dalıyorum öylece.
Can acısıyla aranıyorum birşeyleri.
Beynim karıncalanıyor.
Yer Paris, yıl hatırımda kalabilecek kadar yakın.
Erişilemeyecek kadar yükseklerdeyim,
fakat şehire basabilecek kadar ingin.
Evler, arabalar, insanlar,
sanki ben başka bir alemdeyim,
dünya baska bir alemde.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!