KISA METRAJ
İstanbul bu,
Bir sürü insan
Bir sürü hayat
Hayatlar da film gibi yaşanmakta.
Bir ömrü beraber geçirmiş iki beden, can ile canan, hastanenin soğuk duvarları arasında. Kadının eli adamın avucunda. Ölüm, sokulurken sessizce yanlarına, kadın, son demi yaşamakta. Erkek niyazını, güç olsun, güç olup ölüme engel olsun diye, soluduğu son nefeste kadının gönlüne, bir şiir ile fısıldamakta.
Sakın gitme ,
Salkım söğüt, on yedi yaşım…
Suretim sensin.
Sevdam sen.
Dün gece;
Gözlerimi kapadım, hayalimde yüzünü çizdim karşı duvara
Açtım gözlerimi, yüzün duruyordu tam karşımda
Yine de bana bakmıyordu ömrüm..
Gözlerinin düştüğü her yer uçurumdu bana
Özlemek bir kancadır yüreğimde / devrilirim kendime / geçmişin tüm sesleriyle
Hürmeti özledim!
Hacer! Turşu bidonu dibine nohut ektin de mi
üzüm koruğu yetmez ekşisine, koy sen hele
Saatler ilerleyip,
kötülük
meydanları doldurmak için huzursuzlaştıkça,
karanlık dolaşmaya başladı
sokak lambalarının altında.
Tüm kemerleri ve kubbeleri ile toz zerresine dönüşmüş
nice kenti bağrında saklayan sahra,
ellerine taze kına sürülmüş gelin gibi beklemekteydi
yeni günü, duvağının ardında.
Aslında güneşle barışmak istemekteydi ay'da ve yıldızlar'da
Sen gittin ya;
Mor salkımlı evler boşaldı.
Adalara vapur seferleri yapılmıyor.
Martılar, kız kulesine uğramaz oldu
Yedi tepe şerefeler boş ….
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!