Fıstık çamlarını suluyorum şu sıralar
En uçtaki köküne dokunma isteği geliyor,
İnsanlığı seyrederken .
En uzaktakinden yan balkondakine kadar,
Görüyorum ;
Kelimeleri karanlığına uzanmak insanlığın gayesi.
Yeni zaaflara ihtiyaç duyuyor mesela,
Geceyi değiştirmek için.
Üşümeyi düşlüyor,
Yokluğunu eşeliyor,
İyi şeyler geç kalmışlığı oluyor
Kötüler tercümanı…
Pas tutmuş şiirler,
Duvarları çizen nidalar,
Saçaklarda çırpınışlar gölgesiz...
Oysa bir yıldızın sönmesi bile yetiyor geceyi değiştirmek için
Kamer;
Yıldızların kendilerine alkış tutması...
Ardı arkası kesilmiyor
Zaaflar yeşeriyor memlekette
Morarmış denizliklerin tesirinde yazılıyor şiirler
Mektuplar Allah’a ısmarladık diye bitiyor hep
Mektup; iki şehrin birbine göz kırpması
Oysa şu paslanmış şiirim bile yeter gecenin değişmesi için
Yokluktan mı tabiata yansıyor?
Tabiattan mı hiçliğe koşuyor insanoğlu?
Oysa en iyi insanlar biliyor bunu
Yüz Ayvazovski tablosunu hiç eder
Bir yıldızın sönmesi
Çırpınışım; yalnızlığınızın is tutmuş tentesi.
Fıstık çamlarını suluyorum bazıları ;
En uçtaki köküne dokunmak hayatımın gayesi.
Nilüferleri gözlüyorum,
İnsanlığın sazlığında nilüferler;
Geç kalmışlığımızın nişanesi.
Ey insanlar
Ben de bilirim bunları
Bir zamanlar
Bin yıl da sulasam
Köklerini hep saklı tutacak
Şu fıstık çamının gölgesiyle övünen ben
Şimdilerde cesurca karşısına geçip
İhtişamını seyrediyorum
Ne yıldızlar dürtüyor göğsümü
Ne de karanlıklar
Biliyorum
Bir yıldızın sönmesi bile yetecek gecenin değişmesi için
Seni çok seviyorum
Haldun Kibar
Kayıt Tarihi : 6.4.2021 23:58:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!