En parlak yıldızım
Kaybolduğumda yönümü gösteren
Milyarlarca yıldızın içinde
Güzelliğinle kamaştırırsın geceyi
İncirler ellerinin arasında kayıyor
Hayat seni yoruyor
Sen izliyormuşsun gibi hareket ediyorum
Yatakta sana da yer kalsın diye kenarda yatıyorum
Yürürken elimi cebime koymam asla
Belki tutarsın diye
Hücrelerim adını pankartlara yazmış
Kalbime doğru yürüyüş düzenledi.
Davası uğruna ölmeyi göze alan,
Milyonlarca hücre.
Damarlarda akan kanlı dere,
Eylül gibi bakıyor gözlerin
Güzel bi o kadar hüzünlü
Soğuk ve şiddetli yağmurlar damlıyor
Gözlerinin soluk renkli bulutlarından
Her esintide savruluyor yaprak misali anıların.
Beraber anılar biriktirdik
İkimiz taşıyorduk onları
Şimdi o ağırlığı tek nasıl taşıyayım.
Arşa kadar yükselttin hayallerimi
Meğer her yükseliş
Eğilmekten fıtık olmuşlar.
Çanak yalamaktan şisen boğazlar,
Kocaman kapıları vardır,
Yoksa sığmazlar kapılara.
Mısır kahinlerini andırırlar,
Evkafların koca gövdeli öğütücüleri.
Unutmak istersin
Niçin ağladığını, kimi, niye
Neyi unuttuğunu unuturcasına
Yeni insanlara dertlerini anlatırsın
Onlarla yürümek, konuşmak istersin.
Öldürmeyi unuttuğum
Sigaranın direnci var üzerimde.
Zıvananın acı tadı var damarlarımda
Duman beynimdeki ölüleri uyandıryor
Uyuşuk dudaklarım mırıldanarak
Sessiz feryatları, lal olmuş dostlarıma haykırıyor
Toprak damdan sızan yağmur,
Garibin hep boş olan
Kap kacağını dolduruyor.
Aylardır işsiz baba
Sabaha kadar nöbet tutuyor.
Bomboş odalarını dolaşıyor sigara dumanıyla.
Kulağıma fısıldıyor,
Izdıraplı hayat;
Ölümün,
Kayıpların, kazanca
Dönüştüğünü söylüyor.
Bu saatten sonra,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!