Kıyıya vurdu insanlık
Bir kez daha sayıkladım
Ey kör talih, kör karanlık!
Ölüm düştü adım adım
Kıyıya vurdu insanlık
Şeb i yelda akşamında hür bir kuş
Gibi uçacağım sonsuz kırlarda
Ne bir söz, ne bir gam, yalnız yok oluş
Başıboş serseri gibi arkamda
Tan yeri ağaracak, kaçacağım
Göğün kanatlarına kurulmuş nâif kürsü
Çelikle dövülmüş sabrı sinesinde örsü
Hicran dolu günlerde inkîsâr ve gözyaşı
İnleyen bir ney gibiydi kürsüdeki başı
binbir yamalı bohçada
tekbir iplik sağlam değil
bir palyanço sefâsında
makyaj akmış mahçup değil
katır tiyatrosu başkent
yek seyirci arsız değil
Taştan bir yastıkta başım
Soluksuz kalır bedenim
Bu mezar benim naaşım
Bu toprakta yatan benim
Sanki kuş misali uçtum
Tüm dert ve kederler sıyrıldı birden
Güneş doğarken uçarmış kelebek
Bir ömür sığdırdım seni beklerken
Hicret'in koynunda hoşgeldin bebek
Şimdi sana ben nasıl bakmalıyım?
Bir yaprak düşer gölgeme
Sonbahar tüllenir dehlizimde
Yalnızca benim gönlüme
Sen kalırsın
Gözlerinin değdiği noktada gözlerim
On altı ağustos iki bin on altı bugün
Gökyüzüne ülkemin karanlıklar çöküyor
Ve birden adım bilinmez sözde bir örgütün
Üyesi şüphesiyle gölgesine düşüyor
On altı ağustos iki bin on altı bugün
Beyaz martıların şafağında birgün
Günlerden kırmızı vakit sehere uyandı
Havada rüzgâr hırsız kadar soğukkanlı
Siyah yakalı bir polis kapıma dayandı
Beyaz martıların şafağında birgün
Ne hasretlerden geçer
Ne yokluğa yanarım
Bir yanım ıssız göçer
Dağlanır diğer yarım
Ümit bende med cezir
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!