ıs’sız gecelerimin ıs’ı
kimsesizlik kutbumun ısısı sen
ıstıraplı sevdamın ince sızısı
kurumuş gülümün aynası
sensin hiç emzirilmemişin yası
yağmurumsun iliklerime kadar
ıslana uslana
nefesimsin ruhumun yapraklarına
bir o yana bir bu yana
yüreğim güneşti benim
besbelli bir alev topu
ihanet bulutları çok geçti üzerinden
belimi büken kağnılar çektim gölgesinde ben
az konuştum hep
iyi anlat bu sefer tanrı’ya herşeyi
-kitapların işe yaramadı de
daha da iyi öğrendiler şimdi öldürmeyi
hiram usta’yı katledenlerin mabedinde yoksun sen
sana piramitler inşa ettik
bitip tükenmez adaklar adadık
sıkı sıkı sarıl da in zamanın ipiyle kendine
senin adın var gerek yok tarifine
dayan sessizliğinin gürültüsüne
diren yalnızlığının kalabalığına
olasılıkların en güzelisin sen
unutma borcunu nefesine
böyle olmayaydı keşke gidişin
kahredici gelende yitik -naftalin gülümseyişin
hüzün kadehindeki uçurum gözlerin
baktığım hiçbir yerde sen zaten yoktun
gördüğüm kördüğüm sen değil hep bendim
tek bir görgü tanığı yok güzergâhının tek bir kuşun
neden körkaranlıkta gelir
merhametsiz ölüm,
bir lokma ekmek
ve bir hırkaya razı
koryürekliye;
hiç uğramazken
anlayamadığın kadar değilim ben
boyumun ölçüsünü bilinemezin terzisi aldı benim
yüreğimin çarpıntısını hiçbir cihaz kaydedemedi henüz
varoluş suyundan mürekkebim ben
korkmadan iç beni
nice yağmurlara ıslandım
kozasını özleyen bir tırtıldım ben
masmavi bir kelebek çıkarttın benden;
hoş mu hoş
serhoş mu serhoş
hazin bir hazan gününde hüznüm
efkâr kurşunu yitirdiklerim
hep aynı yanılsama aynasında ruhumun
sevda yalınayak yalan dörtnala
sükut ikrar sevgi inkâr beşikten musalla taşına
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!