Haydi koş.
Koş hiç durma git.
Bakma arkandan, gelmez sana sitemlerim.
Bir fırtına ol, engince savrul, yol al da git.
Olma artık yolumda taş,
kalbimde sızı, gözümde çok.
Martta bir gün, akşam saatleri..
Bir çift kahverengi göz, bir söz çığlığı.
Koydular, çürüyüp gidecek olan bedenime anlamı yıkan - döken olan ismi..
Ama ruhumu unuttular..
Ruhumda doğdu bedenimle.
İki kez doğmuşum işte, ben hurrezan.
Sahil kenarındayım.
Rüzgar usulca esiyor.
Deniz kokusunu çekiyorum içime.
Bir meltem dokunuyor,
martı sesleri..
İşte bunlara sebep sensin.
Seni benden daha çok kimse sevemez.
Aldanma o seni seviyorum zırvalıklarına.
Ben senin yokluğunu bile nimet bilirim.
Kanma o resmini cüzdanda taşıyanlara.
Seni dünya gözüyle gördüğü halde,
İyi ki doğmuş,
iyi ki teşrif etmişim bu dünyaya.
Gül kokulu annemi tanımış,
dağ gibi babamı görmüş,
kardeşimi bilmişim.
Gecenin bir vakti masadayım.
Önümde yanan bir mum alevi,
kalemim, kağıdım ve sen.
Seni düşlemekten uyandım.Uykularım kaçtı, uyuyamadım. Seni, sakladığın o şefkatli kelimelerin arasında
bulmaya çalıştım.
İçimde kopan sensizlik fırtınalarına inat,
Varlığıma meçhulluk bulaşmış.
Anlamsız hisler filizleniyor içimde.
Büyüyor, büyüyor da dalları sana uzanıyor.
Gözyaşımla beslediğim,
aciz ve yoksun bir dala minnetleniyorum.
Beni görmeyeceğini bile bile,
26 yaşımdan bana kalan
kar misali,
bir avuç dolusu beyaz saç.
Hepsi yol almış benden habersiz yıllar yılı.
Sanki artıkça artan,
Bilinmeyen bir zamanın meçhulu olan Ey İnsan!
Sen ki varlığı manasız ve bilinmez iken,
seni yoktan var edip, varlığına mana veren
Rabbine karşı seni aldatan neydi?
Kimdi bu alçağında en alçağı?
Hey gidi selvi boylum,
yürü de endamın savrulsun,
savrulsun da, şahlanayım küheylan gibi.
Seni arayayım kırlarda, bağlarda, acılarda.
Adayayım bütün renkleri gözlerine.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!