Uzat sen kollarını bu kalbim aşka muhtaç
Bir tek sen çal kapımı bir tek sen bana kaç
Gönlüme sultan eder, seni şu başıma taç
Gözlerim görüp sevdi, gönlüme gel laf anlat
Ben sus gönül dedikçe o ediyor hep feryat
..
Gece oldu
Bir sigara daha yaktı
Gökyüzüne üfledi
Yıldız güldü, adam her gece yeniden öldü
Göğsündeki karınca yuvasınından bir feryat koptu
Duymadı yıldız her gece olduğu gibi
Öyle bir feryatki
..
Duymadı çığlıklarını seslenişlerini feryatlarını
Bu çaban niye neden anlamazsın ki sevmiyor seni
Dağları delsen neye yarar gönlünde yoksa yerin
Sus gönlüm etme feryat figan değmeyen biri için
Nasıl sevdinse unutmayı da öyle becermelisin onu
Alçalma daha fazla yalvarma,ne olur bak etrafına
..
Sevdamla sana sürgün kaldım. Derbeder durumda sürüklendiğim, sahiller boyunca yürüdüğüm deryanın sesinde seni konuştum. Uzatma sürgün yüreğimi, gönderme nazlı yaprakların kuruluğuna. Gözlerim acıdan deryaya nazar bakışlı, bakış ki derya gözlerime boşalmış. Yüreğimde yükselen feryat ki sözlerime yığılmış. Yılgın ve kırgın kalan, hüznün çamuruna bulanan yaralı ruhum. Buhramla tütsülenen duygu atmosferinin çilesi ile: yosun tutmuş zamanın koyu boşluğuna; zihnimi yapıştırarak, fikrimi yaslıyarak süzülüyorum. Anlık kuyulara akan hatıraların perdesini aralıyorum. İzanım durmuş ve ruhum dalmış olarak film şeritleri beyaz sayfalara yayılıyor. Karanlığın aynasından sıyrılarak; ruh güzelliğinle, gönül zenginliğinle, duygu enginliğinle... gözyaşı ve gönül yası avuçlarımda biriktirdiğim yağmuru görebilirmisin. Denizin saçlarına taş atarak ufukların altın prizmasına kanatlanarak sen ve ben olarak süzülebilirmisin. Genişliğin atmosferini ellerinde örebilirmisin
..
Doldu taştı cami avlusu bu gün,
Sanmayasın bunlar gelen cemaat.
Her yer terk edilmiş minik bebekler.
Ortalık çınlıyor hep feryat feryat!
Künyeleri mevcut, kundak üstünde,
Gel de isimlere şöyle bir göz at;
İzan, ihlas, şefkat, adalet, insaf,
..
Emine perişan olmuştu osmana gidelim Hasan amca dedi, gözyaşları sel olup akmıyordu utanmıştı neler düşünmüştü neler geçirmişti aklından,osmanın onları terkettiğini belkide başka biri bile olduğunu düşünmüştü utandı emine kızdı kendine.Kuzusu esmasını ablasına emanet edip Hasan amcayla yola çıktılar hastahaneye yollar bitmedi sanki vardilar esmanın dizlerinin bağı çözüldü yürümekte bile zorlandı kalp atısları hızlandi.Kapıdan girdiler danışmaya sordular hemşire oda numarası 102 dedi odayı aramaya başladı emine telaşlı olduğundan saşırdı yanlş yerlere baktı Hasan cavus telaş etme kızım bulacağız.Bir numara evet burasi hasan amca kapıyı açtı yureği sıkıstı osmanla gözgöze geldi gözyaşları artık engel tanımıyordu ağlamaktan konuşamadı osmanım diyebildi sarildi kocasına eminem diyebildi osman gözleri karardı osman hareketsiz emine doktor diye feryat etti ne olmuştuki osmana.
..
Bu ne avaz, ne bu feryat, zorun ne bülbül
Kara toprak üzerinde gülden gayrı çiçek mi yoktur
..
Eğer bir gün duyarsan nasipten öte bir hayatın varolduğunu,beni hatırla.İmkansızlıklar içinde imkanların da soyutlanarak gün yüzüne nasıl çıktığını görürsün.Güneşin her sabah aynı ısıyla yer yüzüne yansımadığını daha iyi anlarsın.Tan yeri ağarınca bir tek bülbüller açtığını göremediği gülün ardından feryat etmez.Seven yürekler de gözlerini kamaştıran ışığa baktığında içine bir başka akar her güneş doğduğunda.Bunu yaşamadan bilemezsin ama, öğreneceksin biliyorum.
Bir erkeğin en çaresiz anıdır gözlerinden dökülenler.İçine sığdıramamıştır özlemini,hasretini.Yüreğinde depreşen duyguların dile gelemediği andır kirpiklerden yanaklara süzülenler.Biriken öfkelerdir yağmura nispet edip rüzgara karışanlar.Bağrını dayasaydın esen yönüme,görürdün gözlerimin aynasından yansıyan seni.Sen de seni severdin,özlerdin ama öfke de duyardın.dokunsan hayallerime uçsuz bucaksız çöllerde inşa ettiğim bahçelerde dolaşırdın ömrünce.Bir bedevinin çatlamış dudaklarında,yanan gözlerinde,kavrulan yanaklarında ve bulgur bulgur dökülen terinde umutlanamadığı yerden koparıp aldım gerçekleri.Kimsesizlik değil,topraksızlık ta değil,bu düpedüz bir hayattı.İki kişilik ve iki kişinin beraberinde sürüklediği milyonlarca hayat.İçinde korkunun barınmadığı,ümitlerin,heveslerin diri kaldığı bir hayat.
Ne zaman unutursam gözlerinin içini ve ne zaman duyarsız kalırsam acılarına bir karıncanın su içtiği yerden vur beni.Hayallerimin kırıldığı yerden alıp bir serçenin gözyaşında boğ gitsin beni.Kırılırsam sana,bir an huysuzlaşırsam ve bir an tereddüt edersem gözlerine bakmaktan,yüreğine akmaktan,bu canın hayrını akbabaların boynuna bırakayım.Aç bir kurdun çetin bir kış ortasında aç kalmış haline bırakayım bu bedeni.Ya da sen al dipsiz bir uçurumdan sal gitsin,dönüp ardına bile bakma.Bir an ah edersem, feryat edersem namerdim.
Seni seviyorum,bir annenin emzirdiği çocuğuna merhameti gibi sığındım yamacına.Al sar beni en huysuz yanına,en kırılgan duygularınla kundakla acılarımı.Hançerler delip göğsümü akıtsın cenabet eşkiyaların ayaklarının altına.Yemin ederim kırılmam sana.
Ben tadını iyi bilirim ayrılıkların,özlemlerin.Özleyip te ulaşamamanın.ulaşıp ta dokunamamanın verdiği boşluğu bacımın mezarı başında öğrendim.Bir de uzansam dokunacağımı sandığım,seslensem duyacağını sandığım,ağlasam göreceğini sandığım senden öğrendim her istediğimin olmayacağını.Yüreğimin kanayan anlarını biliyorsun.Ağladığım köşeleri,içimi döktüğüm kaldırımları ve feryadımı gizlediğim barakaları biliyorsun.en çok ta ne zaman özlemlerimin boyumu aşıp beni boğduğunu biliyorsun.Hayata tutunduğum yerden alıp koparıyorsun ellerimi.Önce hiç kimsenin bilemediği yaralarımı sarıyorsun ve sonra hiç kimsenin dokunamadığı yerden kanatıyorsun.Sen de biliyorsun ki,bana en çok sen iyi geliyorsun.Senden başkası hiç olmadı ve hiç bir zaman da olmayacak.Hayatımda en çok sana kırıldım,en çok sana öfkelendim.Bir çıkıp gelseydin belki bu kadar kanamazdı içim, aradaki mesafelere kızmazdım bu kadar.Ben seni beklerken hiç yorulmadım,her gün ayrı bir özlemle bekledim yollarını.Geleceğini bilmek beklemenin kutsallaştığı,anlam taşıdığı andır.Bunu sen bilemezsin.Kaç bardak avuçlarımın arasında parçalandı,kaç cam kesiği var gözlerimde bilemezsin.Sen gün batımında yakalayamadığım,tutamadığım kayıpların içinde olduğunu bilsen,kaybettirdiğin günlere lanet ederdin.Oysa ben o günleri de çok seviyorum.Hepsinde sen varsın,hepsinde.Senin içinde olmadığın ne günüm var,ne gecem.Hiç bir sofraya sensiz oturmadım ve hiç bir sigaramı içtikten sonra yere atmadım,avuçlarımda söndürdüm.Kimseye de susamadım seni özlediğimi.Biliyorum kızdığını,gizli saklı kalması gerekenleri ayyuka çıkardığım için.Ama ben hiç bir zaman utanmadan anlattım.bilsinler herkes sana olan özlemim,sensiz geçen anlarda nasıl öfke saçtığımı.Ayıplasınlar beni umurumda değil.Yeter ki sen içime sığmayıp kirpiklerimden dökülenlere avuçlarını yumma…..
..
Filistin feryat figan
Dayan Filistin dayan
Sağı olmuş tüm dünya
Yeter uykudan uyan
Filistin feryat figan
Siyonistin eli kan
..
Yıllar dayak yemiş.
Her mevsimden ayrı bir feryat.
Sözün bittiği yerde bir kaktüs var.
Bulut rengini atmış geliyor.
Kum taneleri düşer.
Feryat düşer.
Gönül düşer.
..
Her yerde feryat figan
Nedir bizim sonumuz?
Niçin gülmez yüzümüz?
İçin için ağlarız.
Sevmesini bilmeyiz
Sevilen mi insafsız?
..
Küçük ellerini gökyüzüne kaldırıp, fısıldadı:
-Tanrım! Küçük insanların sivrisinek ısırığına eşdeğer acılara feryat eylemesi artık beni çıldırtıyor. Yüreğim sahipsiz birçok acıya mesken olmuşken, bu feryatları duymaktan tiksiniyorum. Acizliğim arttıkça onlarlaşıyorum, kendimden tiksiniyorum. Ve Tanrım! Kanlı elleriyle herkes seni suçluyor, biliyor musun?
..
Bin bir türlü rezaletten geçtim: Kadın, kumar;
Bir feryat etsem, feryadımı şu kainat duyar...
..
Seher bülbülüyüm ederim feryat,
Siyah saçlarından eyleme sırat,
..
HALEP KAN AĞLIYOR
Halep kan ağlıyor
Halep’te bir çocuk ağlıyor
Halep’te bütün çocuklar ağlıyor
Ağlıyor feryat ediyor yırtınıyor
Halep’te çocuk çığlıkları göğe yükseliyor
..
Tükendi gitti ümitlerim adalet yok diye,
Milletim hasret kaldı insanlığa sevgiye,
Ne oldu ey millet, doğruluğa, mertliğe
Feryat ediyor mazlum adalet nerde diye,
Yapılan bu adaletsizliye tahammül niye?
Kendi vatanımızda bizleri köle yaptılar
..
Her saat, her saniye ve her salise bir haber,
Bir vatan evladı, bir ana kuzusu, bir asker,
Üçü - beşi birden; Mehmetlerden acı haber,
Vatan kana bulanmış, analar feryat eder.
Ulus yasta, bayrak yarıda, vatan huzursuz,
Çaylaklar şehre inmiş, gözü dönmüş canavar,
..
Dün gece hasta yatagım,
Sanki bir dikenyastıgım taş,
Yorganım ise kabriğ topragıydı,
Ateşler içinde yandım.
Acılar içinde kıvrandım,
Bu zaman kadar hangi sevgini anlattınki,
..
Aorttan geçmezdi kan susarken dilin; üstelik tek devreydi hayat yoktu rövanşı.Günahı yoktu sevgi uğrunda yitip giden papatyaların,peki ya her acıttığın kalp uğruna kırdığın o kırmızı güllerin? suçu yoktu sevmelerin ne de sevgiye kurban seçilenlerin.Belki bir gül aldım sana ya da yoldum kırdan bir papatya,bülbülün o güzel sesini,kelebeğin yaşama sevincini çalma pahasına.Ve sevdalar düşünce gönlümden bir bir anladım ki gidenin yeri dolmuyor yüreğin odalarında.Şimdi ne zaman feryat eder gibi öten bir bülbül görsem biliyorumki bir kalp kırılmış ve bir kuşun umudu çalınmış bu diyarda.Sokaklar ıslak,elektrik tellerinde tek bir kuş yok,sevdalar terketmiş bu kenti,deli gibi yağan yağmuru,bir tohumun çiçek açısını ve bir kuşun çalı parçası taşımasını beklemeden.Gidebildiğin kadar uzundur,durduğun kadar yakın ve düşünebildiğin kadar nefestir göğsüne,bazen de bir kuş olur uçar hayaller.Yüreğinde kır bahçeleri,zemheri olsa da mevsim,kırağı da düşse ansızın gözlerine; sevdalar rüzgar gibidir ne kadar kapatsanda gönül kapını sızar hücrelerine..
..
Gelgitlerle karmakarışık,
Sınırlar değişiyor bir ileri bir geri,
Sessizliğin ortasından yükselirken
Bir çığlık, bir feryat, bir isyan
Eklenirken bir çığlık bir feryada
Bir feryat bir isyana
Bir isyan bir çığlığa
..