Adı konmamış bir çığlıktır şimdi senin ki, kimselerin duymadığı, duymak istemediği bir feryat. 21. Yüzyılın tam göbeğinde, insalığın tüm çıkmaz sokaklarına senin adın verilmiş. Kimsenin umursamadığı hem cinslerinin dahi seni istismar ettiği bir dünyada var olmaya çalışmak ancak bu kadar yakışırdı insanlık vasfını taşıyan çiçeğe. Adına bazen NAMUS dediler, bazen MAZLUM, bazen acıdılar sana, en kokuşmuş duygularını en yozlaşmış yanlarını sana hasrederek. Bazende sözde sahiplendiler seni sokak ortasında öldürerek.ama vazgeçmedin sen KADIN olmaktan. En umulmadık anlarda, en acı zamanlarda insanlığı öğrettin, canını adadın seni acıtan, seni inciten ERKEĞE. Bazen sütünden verdin annesi oldun, bazen gönlünü verdin sevgilisi oldun. An oldu düşünmedin canını verdin şehit oldun. ama unutuldu tüm bunlar,hatırlanmadı hiç biri sana NAMUSUM diyerek mermi sıkarken. Üzülme vurulupta düşerken yere, tek kaybeden sen değildin,bizlerdik seninle birlikte insanlığını.onurunu,ve adına hayat dediğimiz bu düzmece senaryonun tüm repliklerini kaybeden.gözlerin nezaman dolsa,kararırdı gök yüzü.ve sen çatacak olsan kaşlarını şimşekler çakardı semada,nezaman düşse cansız bedenin apansız toprağa muhakkak bir yıldız kayardı semada.
Her halinle hep farklıydın bizden.ismini bile hep çiçeklerden alırdın, enginliklerden, genişliklerden, bazen zehraydı adın,bazen manolya,bazen derya derdim sana.bazen menekşe. hep umudu.ümidi neşeyi simgelerdin, nezaman kararsa içim daralsam,bunalsam yaşamın o umulmadık yolllarında sen kuzey yıldızım olurdun, doğardın geceme, ben aslında ancak seninle vardım, ve sensiz ben tam bir yarımdım. nasıl muhtaçsa rakamlar sıfıra bende en az okadar sana muhtaçtım,
Sen ey acımadan kırdığım gönül yakutu, sen ey ömrümün hayat çubuğu, senki kahpe kurşunlara hedef yaptığım hayat yorgunu,sen ki cadde ortasında, ya benimsin ya toprağın diyerek körelmiş vicdanlara,yitirdiğim insanlığıma uyansın diye kurban ettiğim hayat yorgunu. Bitmedimi daha çilen? dinmedimi gözlerindeki yaş? ve bu kopan çığlıklar, duyulmadımı hala bir adliye çıkışı,bir okul dönüşü sıkılan mermilerin kovan sesinde.
Haydi kalk bırakma ellerini insalığın. ve küsme ne olur bu asrın sözde insanlarına. bağdatta 300 kere uğrasanda tecavüze,afganistanda adın dahi bilinmeden göçsende ebediyete, ve batıda medeniyetin merkezinde çağımın tacirleri eğlencelik diyerek pazarlasada masumiyetini.sen vazgeçme merhamet etmekten. Varsın doğum kontrol haplarıyla kadınlığına ambargo koysunlar.varsın adına hayat şartları dedikler şarlatanlıklarıyla seni en fiyakalı gece klüplerinde dansöz yapsınlar ne farkeder ki,bazen adına sanatçı, bazen hayat,kadını bazen anne, bazende sevgili deselerki ne farkeder söyle. öldüresiye yumruklanan.acımadan kurşunlanan.rakı masalarının mezesi yapılan sen olduktan sonra.insanlık marsa gök adalar kursa ne fark eder
Kadınım! bu satırlar, bu sözler, bu heceler hep sana hep senin için. kıymetini bilmediğim, layıkıyla sevemediğim ve emanetim olan seni hakkıyla koruyamadığım için binler kere pişmanım. sen benim sol yanım.ömür vazosunun beğonyası. evlilik bahçesinin elleme küserim çiçeğisin. Sen çocuklarımın annesi.yarınlarımın garantisi.ve gönlümün sultanısın
..
karanlık görüyorum dünyayı.
ve soğuk,çok soğuk; terlerken üşüyorum.
çölün ortasında bir kum tanesiyim ama çölün derdini taşıyor omuzlarım.
kalkarken düşüyorum.
karanlık görüyorum dünyayı.
zifiri gecelerin zemheri soğuklarında,baharın gidiş hüznünden yapraklarını dökmüş bir ağacın altında üşürken,nefesinin buğusunu büyütüyorum yanaklarımda... gözbebeklerim büyüyor,beyazını işgal ediyor gözlerimin karası. prangalarla hemhal vücudum,ölüm ile kalım arası.
..
Düşlerimin ötesin de kalan sevgilerim
birer birer elimden kaybolan ümitlerim
uğruna yılları ömrümü feda ettiğim
bir yudum sevgiyi çok gören sevdiklerim
sabırla çektiğim tesbih gibi zamanlarım
bir anda tükenip giden yaşama sevincim
kahreder gibi yalnızlığa bırakılan şiirlerim
..
Gecenin içinde bir feryat,
Siyah gökten daha da siyah
Kollarımda soğuk bedeni,
Çarem zeytin karası gözleri..
Üstünde kırmızı pelerini
Ve boynunda da kelebeği,
Aşkının paramparça dilinden
..
FERYAT
Yetti Artık, birbirimizle cepheleştiğimiz,
Oy için Vatan Cephesiyle başlamıştı cepheleşmemiz,
Siyasetçi çek elini, dinim, imanım üzerinden,
Dinli, dinsiz yaşıyorduk biz, en güzelinden.
..
Artık daha derin yaşıyorum acıyı,tatlıyı,
Bazen yerin yedi kat altındayım,
Bazen bulutların tepesinde.
Bazen bugündeyim,
Bazen geçmemiş dünde.
Bazen çığlık çığlığa,
Bazen ölüm sessizliği..
..
Cahit Sıtkı şiirinde
Feryat ediyor,
Memleket isterim,
Ne zengin,ne fakir
Ne sen, ne ben, farkı olsun.
Öldü gitti,kemikleri
..
yalnızlık, yürek acısı bir yangın.
dünya sonsuza dönen pervane.
yel estikce savrulan benim.
beden, karanlık yarınlara gebe.
ses duyulmaz olmuş.
feryat göğe çıksa işitilmez.
dil lal olmuş, gönül aşka gebe.
..
Bir çığlık,
Bir haykırış,
Bir feryat,
Bu aşkım
Soluduğum havanın içindesin,
Bir o kadarda hücrelerimdeki ızdırabımsın.
..
Girdim acayip bir şehre kaybettim yolumu
Dolaştım serserice ne bildim sağ solumu
Önüme çıktı bir sokak sonuna varılmaz
Çaldım herbir kapıyı eve kimseler almaz
Yolda kalmış garibin kimse bakmaz yüzüne
..
Ortalık kan,ortalık can
Şu savaş günlerinde
Kimi cansız yerde,kimi hayatta kalan
Şu mahşer yerinde
Adalet,kardeşlik
Bu zalimlerin dillerinde
..
Sen giderken, canımdan can kopardın
Aldın benden benliğimi
Leylasına kavuşamayan Mecnun eyledin beni
Ama bu hiçbir aşk kitabında yazmaz
Hiçbir seven sevdiğine böyle yaralar açmaz
unutma, aşkı için dağları delmişti Ferhat
Benim içimde sana karşı dinmez bir feryat
..
Bir ozan değilim
Sözümü bileyim
Bir yazar değilim
Yazımı bileyim
Bir türkü değilim
Dersler vereyim
..
Zaman, çok çabuk geçiyor,
ölüm, hemen köşe başında,
o, bahanelere,bürünür de gelir;
kah kalp, kah baş ağrısında,
Gülü koparırken, dikeni batarsa,
sakın feryat etme;
..
Her şiir bir düş yitimi, sonsuzlukta,
Bir yaprak dökümü, kaçınılmaz,
Her şiir bir feryat-figan, tarifsiz,
Acınası,çaresiz,
Tahammülü imkansız...
Sebebin bilmem,
Belki sebepsiz
..
FASILALI BİR VEDA BU
yavaş yavaş oldu ayrılık
yüreğimi parçalayarak
içime kan oturtarak
feryat figan içinde
oldu bu ayrılık
önce ellerini aldın
..
Ağır ağır dökülüyor sonbahar yapraklarda. Sıkılıyor can kafeste fakat nafile.Hangi mezedesin söyle bu gafile.Karanlıktan kaçan mı bu kaçıncı kafile. Seyyahların dudakları bıraktığı tozlu bir kafiye.Bir üfledin ki bana ne toz kaldı ne de gam.Güller bulandı yine bir baharda rengi kan.Neredesin cevapları bildiğim sorulardasın aslında.Keşke cahil kalsaydım yanında.Aşk biraz da karamel tadında.Gerçekler sabah ayazı misali coğrafyamda.Perdeler kapandı ardından panoramamda.Öğretilmemişti sevda böyle değildi okuduğum romanlarda.Ne göründüğü gibi ki arkasında saklanan yalanlarla.Milyonlarca ten varken şu anda bende senim senden kalanlarla.Virane sokaklarda yürümedim ayaklarıma da dolanmadı yalnızlık.Sadece koşmak istedim harabelerde ayaklarıma takılanlara aldırmadan.Günü uyandırmalıyım gece kaldırmadan.Mazi geçiyor geleceğin önüne.Geçmiş kaçıyor benden senin yönüne.Saatler gösteriyor tütüne ateş var.Parmaklar sarıyor, yarin saramadığını.Yarın geldi yarim gitti.Ala kargalar sabahı müjdeler.Selamlar ola işte o vakit isterim müjdemi.Müsterih olun efendim hayallerin zaten çoğu pejmürde ve fuzuli.Üşürdüm penceredeki temmuzda.İsteseydin taşırdım seni tam omzumda.Sarılmak mı kardan bir adam olan ben güneşe.Ayrılmak mı eksik olmaz bu soytarıdaki neşe.Gurur söylesene en çok nerelerde bulunur? Ayaklar altında yetişen bir eğreltiyse ondan çok ne bulunur? Gülüyorum sadece komedyaya dönen hayatıma.Sevdiğimi bile alamazken hayatıma.Veda et velayet edemediklerime.Hangi güne yakışır ki başında varsa bir elbet? Ebced hesaplarım getiremezken seni geriye bana bir iyilik yap kendini affet.Sen ki afitabım yağmur gözlüm,fırtına saçlım,deprem dudaklım işte böyle bir afet.Sağ çıkmayı başardı enkazdan yamalı bir şair.Yürümeye mecali yokken 1 yıl uzaklıktaydı en yakın şehir.Düşündü düşerken düştüğü dünyaya.Dua etti geleceğe ve senden yana.Yandı vuslatın en kor harında.Sandı ki en saf aşk senin yanında.Yanıldı yanınca saha çok yanıldı yarin adını anınca.O da almadı adını yanına yanınca yanıldı yanıldı o da adını anmayınca.Ahşap kokuyor betonarme binalarda.Tebessüm eksilmişti gergin simalarda.Tarifi bilseydim olurdum arif.Arif olmamı istemedi bir tarifle maarif.Zarif bir kuğu misali gözlerdeki buğu.Tutmadı gönüllerde aşkın simyası.Yakışmazdı sana bu nedenle defterlerden sil yası.Hafif bir meltemi geliverir matemin.İhtimalleri ve beni hesaplayamadı bir türlü matematiğin.Öğretmen olursam şayet çocuklara sevdayı öğretmem.Gece dolu bir Ahmet Kaya şarkısını onlara söyletmem.Başa sarıp duran bir melodi mi yoksa başımı saran sevgilinin fikri mi? Gül demek isterdim sana buna müteakiben lakin satırlarım o kadar ince değil.En son şeydir sana besleyeceğim kin.Toprakla yanan insanın en son şeklidir kil.İkimizde kilken marifettir olmamak çamur.Beklerim dedim geleceğin günü,bekliyorum hala bir türlü gelemediğin günü.Peki ya dünde kaldıysan nasıl getiririm geçen günü.Yazılan nüshaların hiçbirini okuyamayacaksın. Çok zor değildi sadece adını oku anlayacaksın.Yanaşır hüzün koyuna umut yelkenlisi.Alışır koynuna ağyar ab-ı hayat tekkesi.Mürit olmak istesem de izni olmadı mürşidin.Bir benzeri olmak istedim hep Cemşid ü Hurşidin.Susuyorum sakiler dağıtırken çığlıkları.Dinliyorum bir kanunun Kürdilihicazkar makamından çaldıklarını.İnliyorum ney gibi biliyorum sırrımı başkasından çaldıklarını.Yoksun ya bütün teşbihler hatalı.Bulunurlarsa şimdiden hazır boyunlarından geçecek halatı.Bu son dörtlükteki som altın. Bu son düzlükteki son atım.Maalesef şansımıza yine geldi kafiyeden tunç.Yazmayacağım artık bu olsa da suç.Ey yalnızlık kafiye şerbeti iç satırlarda onu gördüğün her anı kus.Avunuyorum ne de olsa sevdayı her gece karanlıklar senatosunda savunuyorum.Bir şey istemez ancak bir mecnunun küllerini savuruyorum.Firar ederken gece hanemden.Ödün vermedi yıldızlarım zatı şahanemden.Onlarda gitti senin gibi.Acaba çok mu vefa gösteriyorum derdime deva olmayandan.Bir menekşe olmak istiyorum koparıldığı an solmayandan.Sol yanımdan öyle bir geçtin ki duramıyorum acımdan.Kıramıyorum kalpleri vuruyor bam telim sazımdan.Niceleri gibi olup bakmayaydın bu çamura.Oysa sen benim için pakmayaydın hamura.Farkındayım basit kelime oyunları da getiremedi seni ömre.Düşmek de bilmedin yaprağa oysa demiştim ki sana cemre.Hitabetim kalırken yanında aciz,bu raddeden sonra kitabetime herşey caiz.Her lahzada zuhur ederken silüetin aşk demek buymuş acının farklı bir ritüeli.Kuşluk vaktinde bülbüller girer girer gülle münakaşaya.Yakışır mı ki bunlardan başka mübalağa sana.Zihniyetim,dirayetim ve Adriyatik Denizindeki büyük kadırgalı gemim hepsinin başında sen varsın.Korkuyorum artık yoksa içimde de sana benzer bir sen varsa.Yürüyorum eski ağaçlar ve yıkılan hayallerin altında kalan insanların arasından.Bakıyorum bilinç altımın altındaki yeraltının terasından.Yetişiyorsun yine gönül tarlasının serasından.Bir tiz yükseliyor Yalnızlık Gölü operasından.Halimi anlayamaz hiçbir hakiki alim.Hayal ve hakikate dair edebiyat yapar talim.Tüm takiplerimin sonucu olsa da harabat.Aşkım ve muhitim sanki Lale Devrindeki Sadabat.İhaneti tatsaydım bir ihtimal yeminini bozardı sadakat.Korkuyorum ya bu bozkırda tek başıma ulursam.Aramam sona erecek o ulu Asena'yı bulursam.Ya başıma gelen en güzel şeyse o.Yarim ki gönül ülkesinin şemsi o.Pervane olmak sorun değil ya dönerse aynı teraneler.Üşürüm o vakit kapa dudaklarını cereyan eder.Yazılacak çok canan varken istemedi başka cananı bu can.Bu mısralar sana yazılanların sadece bir bucağı.Arkanı dön,tebessümünü al ve adımla öl.Yas tutmam unutmayacaklarım için bak sadece bulutlar konakladı gözlerimde.Ağlamıyorum sadece yağmur kokusu var sözlerimde.Bakmıyorum sana sadece gözlerin var gözlerimde.Günlerden bir gün ne dersin bizi rivayet eder geniş zaman kipi.Yaşlanırız ikimizinde çözülür bağı dahi değil ipi.Düşeriz birbirimizi tutamadan akıllara.Boşver hepsi bir hayal olsun.Gökyüzü yine yağmuru aldı.Tunç bileklerde ihanet koklandı.Utanç,güneşin gülümsemesine inat her sevgili kaderin yayıyla oklandı.Ve pencerede zamanın erimesi.Yalnızlık sanki şatafatlı bir sarayda Rum nedimesi.Bu reaya oysa ki ne saray bilirdi ne de harem.Onun için sevgilinin adını bile anmak mahrem.Bilmezdi ki ne aruz ne rubai ne ahrep ne de ahrem.Gümüş denizlerde aramak seni benim için bir cümbüş.Nara atar sabaha karşı martılar.Sevda için anlatılan süslü abartılar.Yalanmış gördüm gözlerinle şimdiden bir kervan gözlerime vardılar.Yorulan bu sefer parmaklar değil,yürekti.Sevda sanki son kurşunu kalan martini edasıyla bir tüfekti.Ve olgunluk mezara atılan son kürekti.İlham perilerini saldım peşine bu kalemle süren avı.Siz değerli zat yanımda bir ömür boyu sürekli kalın.Yutkunamaz boğazda kalır mürekkepten müsveddeler.Dört duvar bir pencere arasında yalnızlıkla müşahedeler.Mücadele kaybetti kazanan yar ile imzalanan ağır mütarekeler.Müstakil bir şiirin müstakbel mühim meselesidir sevda.Sürükler ayaklarımdan daldığım bu hayalden derya.Feryat ederken sana sahile vurulan benliğim.Seni sevmiyorum yazdıklarıma bakıyorum da bu ben miyim? Cinasların canı sıkkın ama olsun söylesene dudaklarının yanındaki ben miyim? Sürülen sana karşı gelen devrimci bir bürokrat.Şimdi seslenirim nerelerdesin ey Hipokrat? Gerçekler acıtacak can bulsa bende bırakmazdı peşimi.Yalanlar her gün oynamaktan bıkmadı eşimi.Sanat yapacak halim bile yokken tezatlar düşmüş yollara.Yorgunluk yakışır seni saramayan kollara.Dar kaldırımlarda yürür ütopik yarınlar.Eğer seni görse doyardı aşka aç karınlar.Hazine mi senden başka varsa bırakın alsın Karun'lar.Seni yürülülükten bir an önce çıkarmalı kanunlar.Sevda dediklerine çoktan atamışlar tenden kayyumlar.Basın özgürlüğümü elimden alan adının sansürü.Aşk bir yaşam formu fakat sen hala bunu san sürü.Çobanı ben olsam da hala çalamam dertli kavalı.
..
SOLGUN ÇİÇEKLERİM
Solgun çiçeklerim açıyor sen gelince
Feryat ediyor duvarlar sen gidince
Bu dünya cennet oluyor sanki
Herkesi değil sadece seni sevince
..
Yıldızlı gecelere gözlerin zor kapanıyorsa
Ve ağlamak istediğinde,gözlerinden yaş yerine,
Yüreğinin içinden bir sızıyla kan süzülüyorsa.
Kendini her zamankinden daha çok
Tanrıya yakın hissettiğin halde,dilin tutulupta ona karşı
Yüreğin feryat ederek toprağa kapanıyorsan,
Attığın her adım seni farklı yönlere sürüklerken
..
“Kitapların Işığından Edindiğimiz Varlığın Manasını Ebediyete Taşıyan Duyarlılıklarız Biz! .”
“SEYAHATNAME’DEN SEÇMELER” Adlı Kitaptan Cümle Derlemem:
Akıl Hastanesi
/ Odasında öğrenciler yetişir! . Doktorları hem din ilimlerinde hem de beden ilimlerinde uzmandır! . Bazısı beden ilimlerinde çok ilerlemiştir! . Tıp ilminde geçerli kitaplara dayanarak insanların derdine çare ve ilaç yetiştirmeye çalışırlar! . Hastanenin dil ile anlatılması, kalem ile yazılması mümkün değildir! . Denizden bir damla ölçüsünde anlatmaya çalışalım: Güzel mi güzel bahçenin ortasında göğe baş uzatmış yüksek, kagir bir kubbesi vardır! . / Sanatkar usta, bu küçük kubbenin tam tepesine altın yaldızlı bir bayrak direği yapmış ki rüzgar ne yandan esse bayrak o yöne döner! . / Zengin, fakir, genç, ihtiyar birçok hasta burada tedavi edilir! . Hastaların tabiatına göre ne gerekirse yapılır! . / Hastaların kimisi havuza bakıp hayaller içinde sözler söyler! . Nicesi çevredeki bağ ve bahçe içinde binlerce kuşun cıvıltısını dinler! . Kimisi de kuşların ötüşüne katılır, acayip sesler çıkararak feryat eder! . / Bahar mevsiminde, hastalara türlü türlü çiçekler verilir, çiçeklerin kokusunda şifa aranır! . / Bazıları meyveli ağaçları, çayırları seyreder; kendi kendine anlamlı anlamsız konuşur durur! . / Bayezid-i Veli, Hastalara deva, dertlilere şifa, divanelerin ruhuna gıda olsun diye bir müzik heyeti gönderilmiştir! . Bu müzik topluluğu, haftada üç kez buraya gelerek hastalara konser verir! . Allah’ın emriyle hastaların çoğu saz sesinden hoşlanır, sağlığına kavuşur! . Bütün saz ve makamlarda ruha gıda vardır! . / Burada türlü türlü çare ile sağlıklarına kavuşurlar! . Bu hastane hâlâ çalışır durumdadır! . / Keklik, turaç, sülün, güvercin, üveyik, kaz, ördek ve bülbül gibi çeşitli kuş etleri ilaç olarak değerlendirilir! . Avcılar tarafından avlanan bu kuşlar, Allah rızası için getirilip hastane vakfına teslim edilir! . Yapan ve vakfedene Allah rahmet eyleye! . Vesselam! .
..