Esaretine tutunurken sevdanın,
Kaç kalem kırılmıştır bu şehre.
Gerçekliği Göz boyamak dünyanın,
Kaç kadeh kırılmıştır bu şehre.
Yangında mavi ise Asiyse rengin
Ayrılık rüzgarı estiğinde
Yüzün yanar alev alev yar gidince
Sevmek dahada bir acı verir şimdi
Sevdana dair yara çok derinse.
Ellerine tutuşturduğum gülleri
Kurutupta hatıra defterinde
Dünya
Yıkık dökük camların ardında
Sevda
Satılır düş pazarında
Yokluğuna bir tutam aş düşende
Baldıran zehrine gönüllü ömrüm.
Kısa çöpü ben çektim, gün dönümü uzun
yanılgılar yağmalamasında bit pazarı
ellerim yangın, tutuşma telaşında bakışların
esra çölsün esra serap.
senden vazgeçmemek için vazgeçiyorum
Tetanoz yemiş şiirlerin paslı yanlızlığından.
Dalgalanıp eteğinde,
Kızıl gelincik dokundu tenime,
Sevdaların eşiğinde,
Sana dairdi her kelime.
Başka bir anlamı yok,
Şu sözlerimi küpe yap kendine
Sana söylüyorum dinle BAY hayat
Ayak uydurmak zor fendine
Sabaha güneş, akşama AY hayat
Yüzümü göstermez oldu aynalar
Simsiyah bir geceyi omuzlayıp
Gidiyor kadın
Avuçlarında tane tane zaman kırıntıları
Kapının eşiğinde umutlarının avuntuları
Kaldırım duyuyor ayak sesini
Kalabalık cümleler barındırıyor
Hayattan beklediklerin ve hayatın verdikleri
Ne zaman eşdeğer olmuştur ki
Hayal kurarken tasarruf etmezki insan.
Burda zulmetmektir vicdana yakışan
Haksızlıktır en büyük hak.
Bir kıyamet gürültüsüyle varolan dünya
Havalandırmaya bakıyor pencerem
Demir parmaklıkların azgın ışıltısıyla
Yokluğundur göze düşen son cemrem
Bu mübbete sığdırdığım volta adımlarıyla.
Ya yüzünde fiyakalı bir ustura kesiği olan
felaket otağında mızrabımdan damla sen
ok vursun sineme, yay vursun hey hey
Çingene yatağında altın pasla sen
Gün vursun sineme ay vursun hey hey
Çarşambalı deli yanık adımdır benim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!