Kim bu dünyada sürekli kalacaksa,
- ona verelim tüm anahtarları
Dün bir çocuk vardı içimde,
Şimdi içimdeki, yaşlı bir amca.
Yaşam nasılda geçti, anlamadan,
Sanki; sanki bir hayalim var gibiydi.
Sor bakalım! bu gün bana,
Ben neredeyim? Ben kimim?
Rabbim;
Evlerde ki, okullarda ki çocuk seslerinin,
Dağlarından, derelerinden akan su seslerinin,
Ağaç dallarında öten kuş seslerinin kesildiği,
Sevdiklerimizi, ülkemizi ve ideallerimizi Hissedemediğimiz o günden sana sığınırım...
Bir vefalı sen kaldın kardeşim, o günlerden.
Güzel günlerdi, hepimiz toplandık bir yerden.
Mehmet ile sen Adana, Serhat Antepten.
Ankaradan halukus vardı, İzmitten alaattin.
Fikreti erken kaybettik, İlyas vefasızmı ne!
Yıl bin dokuz yüz seksen dokuz
On iki şubat evlendiğimiz gün
Tam otuz üç yıl geçmiş aradan
Üç tatlı kız vermiş bana yaradan
Hatice Nur, Hamide Gül, Ayşe Ülkü.
Tarihin en soğuk günü bu gün,
22 Aralık 1914
Büyük davalardan bahseden dostlar!
Üstümüze sanki bir ağırlık çökmüş.
Virüs bozmuş bizi! yüklenmişiz klavye'ye.
Bir değerin olmalı; başkasıyla mukayese edilemeyecek,
Bir kararın olmalı; "benim için bu daha değerli" diyebilecek,
Sence! olmamalı...
Biz bu dünyaya yaşamak için gelmedik.
İnançlarımız ve düşüncelerimiz için ölmeye geldik.
Herkesin sevdalarında "bir yer var" bildik.
Bu bir kutsal dava;
Bir çoğumuzun içindedir bu ateş,
Kiminde kor gibi, kiminde kül gibi.
Kiminin içinde hep yanar, imil imil.
"Külün içinde bir köz."
Zaman: öylesine acımasız ki!
Geçtiği yerleri yakıp geçmiş.
Gelecekle ilgili ümitleri de bitirmiş.
Hakimi, savcısı olmuş hayatın.
Mahkum etmiş bizi böyle yaşamaya,
Sayın Gildirlioğlu Bu şiir size ait olup olmadığını mesajla sordum ancak sonuç alamadım. Bu şiir gerçekte kime ait olduğunu yazarsanız sevinirim. Çünkü bu şiir sizin yaşınızdan da eski..