Eksik bırakılmış hecelerden kalma bir buruklukla giriyorum geceye...
Yıldızların aydınlık dillerini çözmeye çalışıyorum.
Uzun susuşlar gibiler,
Ne çok şey anlatıyorlar hiç konuşmadan...
Gecenin zifirisini, en aşikâr y\anlarımı s\akladığı için seviyorum
Ve türküleri
Ve coşkusunu çocuk yüreğimin...
Geceyi seviyorum,
Her hecesi ayrı bir anlam taşıyor sessizliğimin,
Kırık aynalarda dimdik suretimi görüyorum
Gün ağarır yeniden...
Dağılır kara bulutlar ılık rüzgârlarla,
Mezopotamya çiçeklenir,
Cûdi tüm yiğitliğiyle s\aklar yüreğimizi.
Nemrutlar yıkılır, firavunlar kaçar, ifritler devrimler yaratan düşüncelerimizin nârına düçâr olur...
Çirkinliğin saltanatı yıkılır bakir sloganlar eşliğinde!
Kapısından baktığım fakat içine giremediğim baba evim gibi artık hayat...
Taş duvarlar yerinde,
Belki avlusuna diktiğim boyu komşu duvarına sarkan sarmaşıklar duruyordur yerinde,
Bir uçurtmam vardı umuda uçurduğum.
Asi maviliğin altında dalga dalga savrulan,
Beyaz yelelerini asil bir at edasıyla üzerinde taşıyan!
Kararttılar gökyüzünü kuşları ürküterek
Ve boğdular yasa, kelebekleri.
Heyhat!
HÜZÜN
Sözlerini s/akla!
Lakin çıkar gözlerini kınından.
Kadife bir şaşkınlıkta savruluyor ömrüm ne vakittir,
Sükutunun lâl tınısından!
Bir sebebi vardı sana gelişlerimin.
Firari gecelerin ruhunu yakalamak içindi
Tüm hüzünlü şarkılar.
Senin içindi yanılışlarımı ve yenilgilerimi
Toprak çömlekler içinde kavuşurum.
Sesini, dilinden dökülen hoş sadaları duymak içindi
Suskun tablolar konuşuyordu sağırlar çarşısında!
İç içe karışmış rengarenk resimler, susmanın da bir çok şey anlatabileceğini göstermeye çalışıyordu körlere...
Ayakları olmayanlar ruhlarıyla dans edip,
Geniş bir sarhoşluk dolaşıyor sokaklarda
Sâkiler yorgun
Dükkanlar kapalı…
Issız bir çölde,
Derya olmuş gönül.
Yağmura hasret derya mı olur.
OLDUM ÖLDÜM
Tarih öncesinden kalma bir g/izin ateşinde yandım önce
Usul usul büyüyen bu derin sızı,
Muhabbeti devasalaştıran bu çocuksu hüzün,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!