neden şiir yazmaya zorluyor beni, bu kentin ışıkları
taze bir aşk mı kavruluyor mahallenin birinde
ilk defa öpüyor çocuk kızı, korkak elleriyle
bir adam mı öldürüldü oturduğu yerde
arkasında bir mektup bırakarak
okuma yazma bilmediği halde
son nefesini mi yolladı
gideceği yere
bahane mi arıyorum ne,
en meraklı en sabırsız halimle…
çık gel sen benim ellerimde burkulmuş kalpler duruyor
deli fişeğim
kıvamımdayım
hangi anne kaçtı evden
en güzel giysilerini tıkarak yıllardır uyuyan bavuluna
ve bırakarak bulaşıkları olduğu gibi oracıkta
kocası gelmeden yarım saat önce,
yetmedi
çocuğunu kitledi
dayanamadı yoksulluğa
yürüyor et satmaya et satmaya
doymuş bir kadın içgüdüsüyle acıkmaya
-zorla-
neden bağırmaya tetikliyor bu kentin ışıkları
ben ani bir mutluluk mu arıyorum ne
bu şehrin kan katili acılarından
ne diyorum ben,
çık gel sen
ellerimde doğmamış hevesler duruyor
tam zamanı şimdi yıllanmanın
nedir bu içimi ürperten, adına ses dedikleri karmaşa
kulaklarım alışmış telaşa
kavga ediyorum oturduğum yerde,
aklımdaki zamanla,
aklımdaki yarımla,
gelmediği zamanda
görmediği bir anda
tenhaları mı arıyorum ne
nedir çöllerimdeki olağanca kalabalık
birikmiş sözcükler mi var hücrelerimde
taşmaya yeltenen nehirlerim var gözlerimde
umut mu arıyorum cüzdanımdaki peçetede
bahane mi arıyorum yoksa gel diye...
batmış gemileri bekler gibi bekleyeceğim
mendilime kolonyalar dökerek,
sekmeyeceğim bir nebze umutsuzluk denizinde
görmesini sağlayarak çıkacağım kalabalıkların arasından
yakınlaşacağım geldiğim yere
haberim yok, geldi mi ne
sen bana bakma
ellerimde unutulmuş anlar duruyor
bir kuş uçuyor koynundan tut, tut onu
kaçmasın içinde ki en güzel kıpırtı
sen bana hiç bakma
ben nereye gelsem hep
ayaklarım geldiğim yeri soruyor
paslanmış çamurlu sesiyle
sen bana bakma çık gel
ellerimde kurutulmuş kanlar duruyor
uyurken yürürken
ya da yatağımda kızgın bir yılan gibi büyürken
çık gel,
soymazsam seni, bir daha gelme…
beklemekteyim tırmalayan sabırsızlığımla
–kimse bilmez-
yarabantı diker gibi uzaklaşıyor acımalarım
sen bana bakma çık gel
geceleri yatırmayacağım dudaklarımın
parmaklarımın endişesiyle kaç gece uyutmayacağım
kalem kokan ellerimle okşayacağım göğüslerini
ve bekaretim tanrısal işçiliğimle bozulacak
dillerde gezeceksin
bir yakalasam seni saçından ah bir,
demlendireceğim en dolu yerlerini
elime alıp
seven de sevecek, sevmeyen de
göstereceğim herkese
-yaşamak güzel şey-
seninle geceleri çığlıklar içinde yaşamak
kıvranarak, eve geç kalmış çocuk telaşıyla yaşamak
acemi şair tedirginliğinde
çık gel, sen bana bakma
ellerimde alışılmamış sözcükler duruyor
çağırışımdır bu uzamalarım
geceye ışığa
şerefsizliğe acıya
yaşanana yaşanmayana
seni en büyük kadehlerin, en buruk
en yüksek sesiyle çağırıyorum
çık gel sadece
“bir dize de olsan çık gel...
Kalmadı umudum denizler kuruyor”
Kayıt Tarihi : 30.9.2004 18:50:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mutlu Ayar](https://www.antoloji.com/i/siir/2004/09/30/fahisem-ol-cik-gel.jpg)
ellerimde unutulmuş anlar duruyor
bir kuş uçuyor koynundan tut, tut onu
kaçmasın içinde ki en güzel kıpırtı
sen bana hiç bakma
ben nereye gelsem hep
ayaklarım geldiğim yeri soruyor
paslanmış çamurlu sesiyle
Sair dostum,
valla ben cok begendim...
cok anlamli,
doyamadim okumaya...
Siirler güzeldir,
yeterki yürekten yazilmis olsun...
Istersen,
her sözcügü tekrarla,
yeterki sevgiden olsun...
Yüregine ellerine saglik...
Sevgiler
TÜM YORUMLAR (21)