Nasılsın,
Yolunda mı her şey, dikkat ediyorsun değil mi kendine?
Kalın giyin havalar soğuk, sabah erken kalkacaksın hadi uyu artık, geç kalma, koşma, düşme, seni sevdiğimi unutma, boş ver üzülmene bile değmez, hadi gel seveyim saçlarını, her şey daha güzel olacak…
Diyemiyorum sana…
Tam da alıştığını düşündüğünde, biri anar o’nu ansızın.
Ve yeniden öldürmeye başlar seni onun adını duyduğun an, sızın…
Yalnızca ‘sol’ anahtarı olanlar mı kalp çalabilir?
Seviyorum anlıyor musun?
Kırgınım.
Merhaba Kalimera…
Umarım her şey yolundadır.
Ben bazı şeylerin içinden çıkamıyorum hala. Nefes alamıyorum, cam yutuyor gibiyim inan. Boğazıma düğümlenen bir şeyler var, yutkunamıyorum…
Lütfen kendine dikkat et Kalimera…
Yalnız başına geç saatlere kadar dışarıda kalma, tanımadığın insanlarla alkol alma… Hatta bindiğin taksinin plakasını bile bir arkadaşına bildir, ihmal etme sakın.
Kıştı,
Hazandı!
Ne çok aştan kovulmuştun sayısız
Ellerin buz kesmiş kaskatıydı
Yepyeni bir yürek açmıştım sana
Çözüldü parmaklarının buzulu,ısındı
Ne zaman eşini kaybeden bir melek hüzünlense, matem siyahı giyer gökyüzü ve sırılsıklam ıslanır kent…
Aşağılık, yobaz; sadizmin doruklarına ulaşan bir bulutun terlemesiyle yeniden yeşerir bitki örtüsü.
Ve gökyüzü tanrılarının kılıç sesleri değildir yıldırımlar,
Onlar terk edilen bir meleğin ağlarken dudakları arasından düşürdüğü kanlı öksürüğü…
Sevgilim,
Bunlar asla dudaklarımdan duyamayacağın, belki de üzerine bile hiç alınmayacağın satırlardır…
Bunlar satırlar ki, bir kasabın tüm kuvvetiyle ete indirişi gibi elindeki satırı kalbime. Öylesine cansız, öylesine canını dişinden alıp dış kapı girişinde ki anahtarlığa bırakmış haldeyim.
Bitkinim…
Bittiğini kendi kendime her söylediğimde aslında o kadar sendeyim. Uzaklaşmak mı senden?
*Kıyamet değil, içimden “o” kopuyor yalnızca…
*Şimdi yoksun diye krallıktan alıp soytarı yapacak değilim seni. Soytarılar gülümserken en çok kralına küfrederler. Seni hala gülümseyerek anıyorum sevgili…
Kralsın…
*Korkuyorum sana sormaya beni seviyor musun? diye
Yaradan’ın Cebel-i Nur’a gönderdiği Nur,
İnerken köhne cehaletin karanlığına,
Bir gül filiz verir katı bir taşın bağrında.
Ağlar yağmur hürmetten, rahmet rahmet üstüne,
Bir Nur yağar iken yağmur yağmur insanlığa…
Çok asil bir hoşçakalın kortejinde geldi ayrılık
Gayet net ve kararı kati veda cümleleri
Anlamadığım bir dilin son sözlerine kulak veriyorum
Her biri ustaca hazırlanmış ayrılığın milli marşı gibi
Ondandır bu ayrılığa saygı duruşum
Ve sen eski sevgilim!
Hiç olmazsa bir ‘hoşça kal’ de giderken.
Bilirsin, bir bahanesi olsun ister herkes ölürken…
Salladığın el, sallandırdığın umutlar aslında elinde.
Elinde değil biliyorum,
Ve elimde değil sil baştan başlamak her şeye.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!