KİMSESİZ BİR KELİMENİN MASALI
(Bu masal kadim bir geçmişe sahip bir kelimenin masalı.Bakalım o çok duyduğumuz,tanıdığımızı zannettiğimiz,sahiplendiğimiz ama aslında genellikle kimsesiz kelimeyi tanıyabilecekmisiniz?)
Onun hikayesi insanlığın yaratılışından bile eski,belki insanın yaratılma sebebi... O bize bahşedildiğinden beri çoğu insan onu anlayamadı,yaşadığını,tanıdığını, zannetti,evinde misafir etti bir süre ama fazla kalmadı orada çünkü evsahibi onu ilk günkü gibi üstün tutmadı evinde.İlk gün büyük bir sevinç ve neşeyle karşılanan misafir bir süre geçince evde yalnız hissetti kendini.Çünkü başka kelimeler de doluşmuştu eve hem de onun pek de hoşlanmadığı kelimelerdi onlar.Kendinden üstün tutuldular evsahibince ve o kelimelerde ona pek dostça davranmadılar.İlk günlerdeki evsahibinin muhabbeti diğer kelimelere kaymaya başladı.Başköşedeki yerine göz koydu diğerleri evsahibi bu durumu farketti fakat sessiz kaldı yüzünü çevirdi ondan.Kimmiydi o davetsiz misafirler? Onların adlarını vermeye kalksak yerimiz yetmez.Birkaçını sayalım o zaman.Dünya kelimesi mesela.Çok süslü,çok zengin,çok çekici,muhabbetiyle diğer kelimeleri ve evsahibimizi kendine çekiveren bir hali vardı.Ne zaman geldiğini hiçkimse bilmiyordu,belki de hiç kimse gelmeden o oradaydı.Ama masalımızın kahramanından hiç hoşlanmazdı o evde ismini duymak bile istemezdi.Herkes onun kulu kölesi olmalı ve asla diğer kelimelere bakmamalıydılar,onları düşünmemeliydiler bile.Bencildi ama çekiciydi.Bizimkine düşmanlığı ise çok eskilere dayanırdı.Yönünü ona çeviren herkes bizimkinden uzaklaşır onun kölesi olurdu.Güzelliğine aldanan herkes kendini kaybeder ve çok zor ayılırdı sarhoşluğundan.Arkadaşları da onun sadık hizmetkarıydılar.Benlik vardı mesela yanından ayrılmazdı Dünyanın.Dünya bizimkinden nefret ettiği kadar aksine onu çok severdi.
Gelelim lafı uzatmadan bizimkine.O geldiğinde evsahibi şölenler düzenlemişti onuruna günlerce.O kadarki başka evsahipleri şaşırmışlardı evsahinin bu tutumuna.Onu yıllardır bekliyordu ve gelmişti O.Çok davet etmiş ama uğrayamamıştı o eve.Geldiğinde harap olmuş bir ev bulmuştu ama gelişiyle ev aydınlanmış,çiçekler açmış pencerelerinde,bahçedeki ağaçların dallarında envai çeşit kuş ve bülbüller en güzel nağmelerini,en güzel bestelerini yapar olmuşlardı.Diğer evlerden içiyle de dışıyla da çok farklı ve çok güzel olmuştu ev.Gökkuşağının bütün renklerini yaşamıştı ev.Evsahibimiz yıllardır beklediği,gözlerini yatırıp uzaklara ah çektiği,bazen hiç gelmeyecek diye kahrolduğu,ağladığı misafirine kavuşmuştu.O günleri hatırladığında şimdiki durumuna anlam veremiyordu kelimemiz.Şimdi evin içinde bir eşyadan farkı yoktu ve evsahibi de o ilk günlerdeki coşkusunu yitirmişti artık.Artık gitme vaktinin geldiğini düşündü kimsesiz kelimemiz.Bir seher vakti geldiği şölenli,şaşaalı günün aksine sessizce süzülüverdi kapıdan.Arkasına dahi bakmadı çünkü çok kırılmış,incinmiş,hakarete uğramıştı.Suskun ayrılışından sonra bir daha o eve uğrarmıydı bilmiyordu.Nefret de etmiyordu evsahibinden çünkü insanları çok severdi o.Asla onlardan nefret edemez çağrıldığı ve hakedildiği eve misafir olurdu o.Şimdi gidiyordu coşkuyla karşılandığı evden sessizce ayrılıyordu.Ve bir seher vakti başka bir eve doğru yola koyuldu,başı önünde,kırgın ama umutsuz değildi.Belki yeni evsahibi ona daha güzel davranır,belki de yıllarca kalabilidi yeni evinde kimbilir.
Evsahibine ne mi oldu.Hiç sormayın halini,yokoluşunun ve bitişinin başlangıcındaydı o.O sabah uyandığında dün geceki eğlenceden yorulmuş bedenini güçlükle kaldırdı yatağından.Garip bir sessizlik vardı evde, bahçede kuşlar ötmüyor,renkleri yokolmuş bir ev,sessizliğe gömülü odalar ve oraya buraya dağılmış dün geceki eğlenceden kendisi gibi bitap düşmüş kelimeler yatıyorladı heryerde.İğrendi dün geceki eğlence arkadaşlarından,yüzleri çok çirkin gözüküyordu.O süslü Dünya bile çok şuh,alımlı bir kadınken çirkin,suratsız,yaşlı biri olmuştu sanki.Eski alımlı halinden eser yoktu.Hemen odaları hızla dolaştı çoktan gitmiş olan EVSİZ KELİMEYİ aradı ama bulamadı.Gözyaşlarını tutamadı,kahretti kendine Ev bir harabeye dönmüş,misafirler ise iğrenç halleriyle evin kasvetini daha da ağırlaştırmışlardı.Kapıya yöneldi umutla.O da ne! ..Bahçenin hali evden de kötüydü.Ağaçlar kurumuş,kuşlar ve bülbüller terketmiş,yıkık bir virane olmuştu bahçe.Anlamıştı artık Kimsesiz Kelimenin belki bir daha dönmemek üzere evi terkettiğini.O gün diğer kelimelerle evi ve bahçeyi düzenlediler ama eskisi gibi olmuyordu nedense.Halbuki evin eski halindeki herşeyi tekrar yerine koymuşlar ve düzenlemişlerdi.Ama sanki ruhu yoktu evin,birşeyler eksik kalıyordu hep.Çok uğraştılar, diğer kelimelerle ama o eksiğin ne olduğunu kimse bilemedi ve düzeltemedi. Hepsi bir usta gibi ben düzeltirim dedi işe koyuldu ama hiçbiri beceremedi eski haline getiremedi evi.Dünya bile aralarında en iddalı olanı olmasına rağmen o da yakalayamadı evin eski güzelliğini.Yoruldular ve vazgeçtiler.Unutmak için bir eğlence tertip ettiler o gece.Başka kelimeler de geldi sırf bu eğlence için.Çok sönük geçti eğlence.Ev kalabalıktı,eğlence için herşey tamamdı ama evsahibinin nedense neşesi yoktu. Çok geçmeden yeni misafir kelimeler evi yavaş yavaş terketti.Kalıcı olanlar da elveda deyip ayrıldılar evden.Geriye o kadar süslense de çirkinliğini örtemeyen Dünya ve birkaç arkadaşı kaldı.Evsahibi günlerce aynı şeyi yaptı Diğer kelimelerle evi yeniden düzenliyor gece çökerken eğlence düzenliyor ve yalnızlığını ve terkedilmişliğini unutmak için içiyor içiyordu.Ertesi sabah da aynı yıkık eve uyanıyorlardı hep birlikte.Olmayacaktı,olmuyordu işte O gittiğinden beri evdeki eski renk,eski tat,eski hava asla yerine konamadı.Evsiz kelimenin gelmeden önceki halinden daha da kötüydü ev ve evsahibi...
(Evet ve masalımızın sonuna geldik işte bu masalın sonunun nasıl bitmesi gerektiğini sizlere bırakıyorum.Masalın sonuna bıraktığım üç noktayı siliverin sizler tamamlayın ya da bu masalı siz kendiniz yeniden yazın.Çünkü benden daha güzel yazacağınıza eminim.Ama lütfen daha güzel başlayıp,mutlu bir sonla bitsin olmaz mı? Bir de beni mazur görün bu masal düzenlenmeden doğaçlama yazıldığı için birçok hatayla dolu olabilir.İçimden geldi ve paylaştım sizinle.Masalımızın kahramanı mı kim? .Evsiz Kelimemize layık bir evsahibi olursunuz umarım.O sürekli yollarda çünkü yeterki gözünüz yolda,yüreğiniz onunla olsun.Birgün mutlaka sizin de kapınız çalacaktır.
..
yılar önce hiç deprem olmayan bir şehirde aniden bir deprem yaşanmıştı her yer toz dumana karışmıştı herkes sokaklara ve de caddelere koşmuşlardı kimisi de yıkılan evlerin altında kalmışlardı herkes kendi ailesini kurtarmaya çalışırken bazıları da enkazın altında çığlık çığlığa bağırken kimse onların sesini durmazdı düzenlerin sesleri ambulansların sesleri vardı ve de insanların çığlığı varken enkaz altındaki insanlar vardı onların sesleri kitmiyordu kimseye itfayelerin bir evin önüne gelmişti orada bir çocuk sesi geliyordu hemen harekete geçtiler çok geçmeden çocuğu enkazın altından kurtarmışlardı ama tüm ailesini kaybetmişti bir tek o yaşama tutulmuştu engelli olduğu halde ama artık yanlızdı bir başınaydı ne yapıcaktı kimsesizdi nereye gidicekti ki kime el açıcaktı kimsesi yoktu bu dünyada ailesinden başka kimi vardı 2 3 ay geçmişti çocuk illeşmişti çocuk artık tek başına yaşamayı öğrencekti bir ev bulmuştu bulduğu ev ise yıkık döküktü orada bir oda sağlam kalmıştı öteki tarafları hep yarı yıkık döküktü hep o oda da kalıyordu ne ışık var nede penceresi vardı penceresini kapatmışlardı kapıyı da kapatıyor hep orada kalıyordu dört duvar arasında hiç konuşmadan yemeden içmeden kalıyordu herkes biliyordu o evde kaldığını herkes gelip görüyor yiyecek ve su gediyordu insanlar olmasa oydan kalkıyordu yiyecek olursa yiyor olmazsa yemiyordu hep karanlıkta otuyor hep düşünüyordu bu çocuk bir genç kızdı kadınlar gelip onu gidiyor yıkıyor temizliyor öyle gidiyorlardı kızın bir ismi bile yoktu belgim de vardır ama kimse bilmiyordu kendiside bir şey anlatmıyor bayanlar bu genç kızı çok seviyorlardı çok güzeldi çok iyi biriydi konuşmuyor ama herkese iyi davranıyordu bir sure geçmişti mahallede karışlık olmuştu bir süre kızın yanına gelemiyorlardı genç kız bir süre yanlış kalmıştı ve aç susuz kalmıştı onun için de hiç fark etmezdi zaten deprem de tüm ailesini kaybetmişti oda ailesi yanına gitmek istiyordu ama bir türlü gidemiyordu mahalleye birileri gelmişti sesleri geliyordu genç kıza imam gelmişti bu imam mahalleye atanmıştı birde cami yapmışlardı bu mahalle çok değişmişti ama genç kız hep aynıydı deprem olduğu günden beri öyleydi hiç değişmemişti suskun bir edayla bekliyordu sanki ölümü bekler gibi hali vardı mahalle çok karışmıştı genç kızı unutmuşlardı aç susuz dört duvar arasında yaşıyordu imam ev ararken birden bire o eve geldi içine girdi etrafı gezerken genç kızın olduğu odaya yaklaştı ve kapıyı açtı bir de ne gösun karşısında bir genç kız çok güzel bir kız duruyordu imam seslendi kimsiniz burada ne arıyorsunuz genç kız hiç bir tepki vermemişti komşular imamın o eve girdiğini gördüler ve onlarda girdi birden aklarına genç kız gelmişti çok korkmuşlardı bir şey oldu diye hemen kızın yanına geldiler imam sordu bu kız kim kimin neysi hiç konuşmuyor komşular dediler o yılardır böyle hiç konuşmaz dediler depremden beri böyle suskundu ailesini depremde kaybettiğinden enkazın altında kaldığından beri konuşmaz buydan hiç ayılmaz bireye gitmez biz bakardık bu aralar unuttuk onu dediler imam adı ne peki adı da yok bilmiyoruz dediler evi nerdeydi peki deprem olmadan dedi komşular buydan biraz uzak dediler imam ben araştırım dedi genç kıza yaklaştı benim adım Yahya dedi gene gelicem tamam mı imam komşulara dedi ki burayı yelleştirin yatak koltuk halı filan getiricem Kıyafette alırız bu kıza yazık dedi çok geçmeden Yahya geldi genç kızı Çıkarttılar çok zor olmuştu onlar için ama Çıkartmışlar Yelleştirdikten sonra bazı yerlerini yeniden yapmışlardı ev eve benzemişti genç kız etrafa öyle bir baktı ki birden bire fenalaşmıştı etrafa saldırıyor adeta delirmiş gibiydi anne diye çığlık atmaktaydı imam onu görünce çok üzülmüştü hemen yanına koştu ve alıp bir hastaneye koştu doktorlara her şeyi anlattıktan sonra tedavi görmeye başladı aylarca yılarca geçti artık İlleşiyordu yavaş yavaş hem de konuşmaya da başlamıştı ama ismini kimse bilmiyordu öğrenememişlerdi herkes ona duvar diye çağıyorlardı zaten duvar gibi olmuştu çok mutsuzdu ve hiç kimseyle fazla konuşmazdı imam bu genç kıza alışmıştı sevmişti genç kız da imama alışmıştı yılar geçiyordu imam ve genç kız evlendiler uzun zaman geçti bu şehirden gittiler başka yerde çok daha da mutlu olmuşlardı ama onları öyle bir tehlike bekliyordu ki hiç haberleri yoktu bile birden bire başlarına gelebilirdi felaketlerin en büyüğüydü ama kim bilirdi ki onları bulacağını yılar geçmişti ve duvar ın bir çocuğu olmuştu duvar sa çok hastalanmıştı Yahya onu kaybedeceğini anlamıştı ve bir kaç gün geçti duvarı kaybetti çok acı çekiyordu ve çocuğunu kucağına alıp sımsıkı sarılmıştı öyle sarılmıştı ki duvarın kokusunu alıyordu sanki imam Yahya çocuğunu alıp kaybolmuştu etrafta kimse görmemişti onu yılar geçiyor hala haber alamamışlardı imam kızıyla birlikte yaşamaya devam etmeye başlamıştı kızı büyümüş aynı annesine benzemişti adını da duvar koymuştu
..
Berf e, baran e, tofan e, bay e, bager e, baxoz e,
Teklîhevî ye, yekîtî nîne, ev ji me ra ne tu doze
Li ser nixteyên şirîkatîyê bi hev ra bin, ev bi tenê pîroz e.
Tim yek bin, wek xwuşk û bira bin, soz ev soz e.
Gel, bû ye wek mirîd li dû şêx, axa, sekreter û serokan
Di nav mêjûyan da hêlînan xwe çêkirinê pîrpîrokan
..
Saksı Ev
Gençliğime renk kattı
Saksı ev
Çiçeklerinin rengini
Etrafında halka olunan ışık
..
Zaroktiyê min gelek meraq dikir ka li pişt çiyan çi heye…
Ji nav deman derketibûm, ji nişka ve di navbera xîçikeke zirav a hizr û ramanan de gihîştibûm zaroktiya xwe. Gava ku ez hêj zarok bûm her dem keserek di dilê min de hebû, difikirîm; gelo li pişt van çiyan çi heye? Lê ev kesera xwe her dem min di dilê xwe de veşartibû. Gelek caran ji mezinan bihîstibû ku li pişt van çiyan hinek çiyayên dîtir hene û li pişt wan hinekên dîtir; li pişt wan jî mirov dijîn. Min ew mirov gelek meraq kiribûn.
….
Lê dem û dewrana dinyayê ez mezin kiribûm; çawa ez ew qas zû mezin bûbûm ez qet pê nehesiyabûm. Lê êdî ez derketibûm pişta çiyayan û l inik mirovên dîtir ewên ku di zaroktiya xwe de min gelek meraq dikirin. Min berê ew mirovên bajarên mezin di hişê xwe de gelek cuda hesibandibûn; min li pêşberî wan ji xwe şerm dikir. Gava ku wan tiştek ji min bipirsiya zimanê min bigirê dihat û ez gelale diaxivîm. Min ew li ber çavên xwe gelek mezin kiribûn û min dixwest ku ez jî wekî wan bim. Min gelekî çavdaniya wan dikir.
Piştî salan min dê tu jî yek ji wan bajarên dûr binasiyayî. Nizanim çawa, lê dê dilê min li ser gezinga evîna te bihata gestin û minê gelek ji te hez kiriba. Lê belê minê tu caran ev yek ji te re negota. Wekî zaroktiya xwe minê tenê keserên xwe ji xwe veşartina û belkî jî ezê li benda demeke ku ez jî nizanim kengî ye rawestima. Rawestiyaneke dûvedirêj a ku dê her roj êşeke dîtir li ser kovanên min binijinta. Lê belkî jî germahiya te, awirên yên geş û kenê te yê şirîn bes bû ji bo min. Ez bi herhal gelekî kêfxweş dibûm. Min her roj ji xwe re duaya, ‘Baş e ku tu heyî’ dikir lê di rastiyê de tiştek nediguherî. Dê rojek bihata û tuyê jî li pêş çavên min mîna kefa sabûnê ji nava destê min bişemitiya û biçûya. A herî dilsoj jî minê nikaribûya tiştek bikira.
..
Evet, bence dünyanın en önemli, en ağır mesleklerinden birisi. Doktorluk mu ya da maden mühendisliği mi, askerlik mi, polislik mi? Hayır hayır aklınıza gelen, gelebilecek bir meslek değil ilk etapta. Tabi ki daha önce saydığımız meslekleri yerine getirenlere saygımız ve hürmetimiz sonsuz ama benim işaret etmek istediğim meslek ev hanımlığı. Böyle meslek mi olur demeyin hemen. Onun kadar sorumluluk bilincinin ve sabrın dayanıklılığın olması gereken bir iş daha var mı şu dünyada, ne dersiniz arkadaşlar?
Tabi ki bu resmi bir iş değil. Tabi ki bu işte sigorta ve iş güvencesi diye bir şey yok. Tabi ki iş ve işçi bulma kurumu ilanlarında ''Ev hanımı aranıyor'' diye de bir ilana rastlayamazsınız ama ne kadar ağır ve sorumluluk gerektiren bir iş olduğunu kendi hanımlarınızdan ve çevrenizde ki bayanlardan tahmin edebilirsiniz sanırım.
Boşuna dememişler ''Ana hakkı ödenmez'' diye. Ne evlatlar, ne de biz erkekler kadınlarımızın hakkını, bize yaptıklarını herhangi bir şekilde ödeyemeyiz. Bu sebep ile elimizden geldiği kadar iyi davranmak ve onlara değer vermek mecburiyetindeyiz. Kadınsız erkek ve erkeksiz kadının değeri bir yokluk ve yoksulluktur. Her ikisi de bir elmanın iki yarısı gibi birbirlerini tamamlayarak bütünlük oluştururlar. Dikkat ile inceleyin bakın, yalnız erkeklerin ve yalnız kadınların hayatta bir dolu ruhsal sıkıntıları ve problemleri vardır.
Düşünün bir kere, ev de bir eş, çocuklara analık yapmak, onların çamaşırı, bulaşığı, ütüleri, evin temizliği, okula gidip gelmelerini ayarlamak. Hafta sonları her türlü ihtiyaçlarını temin etmek. Bütün bunların arasında kendine zaman ayırmak. Evin alınacak her türlü malzemesini tek başına alıp onları usta bir aşçı titizliği ile ev halkına sunmak. Bunlar kolay iş mi?
..
Bir Ev var bir ışık
Şu köyde bir ev var bir ışık
Dede yadığarı ev ışıklısın
Sende ışık ve huzur
O ev dede yadiğarı...
..
Yıllarca okudun, mezun oldun, ev hanımı oldun,
Neden bu kadar emek verdin ev hanımı oldun,
Bu iş kolaydı evde otursaydın, neden yoruldun,
Yıllarca okudun, mezun oldun, ev hanımı oldun.
Evde oturmak için mi okuttular annen, baban,
..
Erkek, evin Efendisi kadın da Hanımefendisi dir.
"Hazır yiyiciler" lafını kim hangi ukala kafa üretmiş bilmiyorum.
Ev hanımlarını aşağılayan,küçük gören,rencide eden bu çirkin söz,dar zihinli insanların asılsız ve kısır düşüncesidir.
Savundukları tez ise,ev hanımlarının ev ekonoisine katkılarının olmamasıymış!
Erkek getiriyor kadın yeyip oturuyormuş!
..
Ayasofya ‘dedi Papazın ini.
Kâbe içinde ’O’ Arabın Evi
Ateist mi, Şaman mı, ne bu kini
Kâbe bir ev amma Ya Rab’ın evi
Herkesin inançı elbet kendine..
İnançsızlık büyük vahşet kendine.
..
BESMELENİN FAZİLETLERİ İlk yazılan, Besmeledir. Âdem aleyhisselama ilk gelen, Besmeledir. Müminler, Besmele yardımı ile Sırattan geçer. Cennet davetiyesinin imzası besmeledir. Eve girerken Besmele çekilirse, şeytan, “Bu eve girmeme imkân yok” der, dönüp gider.”)
“Amel defterinde 700 Besmele bulunanı Allaha Teâlâ Cehennemden çıkarır.”
“Besmele ile yazı yazanın haceti kolaylaşır, Allaha Teâlâ da razı olur.
“Besmele ile işe başlayanın günahları af olur.
“Yemeğe Besmele ile başlayıp, sonunda Elhamdülillah diyenin, daha sofra kalkmadan günahları af olur.”
“Besmele ile yenen yemek bereketli olur.”)
“Sıkıntıya düşen, “Bismillahirrahmanirrahim ve lâ havle ve lâ kuvvete illa billahi aliyyil azim” derse, her türlü sıkıntıdan kurtulur.” “Bin kere Besmele okuyanın dört bin büyük günahı af olur.” (“Soyunurken çekilen Besmele, cinlere perde olur, avret yerlerini göremezler.”
..
Söner ışıkları bürünür yasa
Yokluğuna isyan eder bu şehir.
Konuşacak sesi bir dili olsa
Ev ev sokak sokak ağlar bu şehir...
Silmiyor yağmurlar ayak izini
Gören çıkacak mı bir benzerini
..
Hani önünde karşılaştığımız o ev,
İşte,hatırladığın ev.
Bütün hayallerimi yıktı bugün.
Çünkü bugün,satıldığı gün..
Hani önünde karşılaştığımız o ev,
Hayallerindeki,pembe panjurlu ev,
..
Berf e, baran e, tofan e, bay e, bager e, baxoz e,
Teklîhevî ye, yekîtî nîne, ev ji me ra ne tu doze
Li ser nixteyên şirîkatîyê bi hev ra bin, ev bi tenê pîroz e.
Tim yek bin, wek xwuşk û bira bin, soz ev soz e.
Gel, bû ye wek mirîd li dû şêx, axa, sekreter û serokan
Di nav mêjûyan da hêlînan xwe çêkirinê pîrpîrokan
..
Zihindeki her şey ev gibidir. Yerli, yerini bulamadıkça, karman çorman, ev sahibini yormaktan başka bir işe yaramıyor…
..
Yıkılmaya yüz tutmuş bir binanın, içler acısı hali gibi şimdi sevdalar, iskelet yerinde ama içi boşaltılmış. Ev gibi duruyor ama yuva olamaz. Ne bir yürek barındırabilir içinde, ne bir neşeli kahkahaya ev sahipliği yapabilir. Sadece buruk öylece dışardan seyredilir. 'Kim bilir, ne hatıralar yaşandı bu evde! ' (sevda da) ... diye söylene söylene yanından geçirlir......
..
havva aslı EV-A dır
onda ilk ev manadır
adem denen o sözün
bir adı da MAN- A’ dır
ev =Ave marya eşit
ikisi aynı çeşit
..
Varide Dergisinde Yayınlandı
Terk Edilmiş Ev
Sabah olur açılmaz kapısı
Akşam olur yanmaz ışıkları
Penceresi kırık odalarında deli rüzğar
..
16 Haziran 2011’de kabul edildi
‘Ev İşçileri İnsanca İş Sözleşmesi’
ILO(Uluslararası Çalışma Örgütü)
Ev İşçisi’ni ‘işçi’ olarak gördü
Evlerde, apartmanlarda, iş yerlerinde
Gündelik, haftalık, aylık işlerde
..
hangisindesin, ondamısın şundamısın yoksa bunda mı. yok yok öbüründe de olabilirsin karşıdakindede. ya arkamdaki..of of sen her yerde olabilirsin. mahalleni buldum, taa sokagına kadar geldim. bir sürü ev gördüm. hepsinde olabilrdin bi karar veremedim. apartmanların 3. katlarına bakıyorum. ev de misin yo yo hiç sanmam k...esin dışardasın. aha burda bekliyorum. sen burdan geçip hangi eve gireceksin
..