Bir ev var çocuk düşlerimin
en derin yerinde, sisler içinde
Küçük bir ev ve bir bahçe.
Bahçede bir küçük ağaç..
Mor çiçekli salkım ağacı,
Flu düşlerimin geçidinde,
hep öne çıkardı bu ev.
..
Gercek yasananlari anlatiyor
Eskilerden gençlerin kış oyunun dan bir hikaye anlatıyım
Gözel anılardan beş arkadaş bir gurup olurlar aralarında birinin
Elini yüzünü siyah boyayla boyarlar köse kılığına girerdi
Sırası gelince oyununu oynar birinede kız elbisesi giydirirler
Diyer iki kişiyide deve kılığında oynar üzerlerine bez örtülürdü
..
Ne ev ne okul ne iş hiç aksatılmamalı,
Sorun yok sayılır hiç olmamışsan bağımlı…
(2012)
..
Ben böyle sevdim meryemim böyle sevdim seni meryemim Ben seni kocaman bir yürekle sevdim gözlerim degil Yüregimdi seni gören meryemim sen damaralarımdaki kana Karışıp geldin oturdun yüregime bir başka yerde meryemim Olamazdın zaten sen benim en degerli yerimde yüregimde Olmalıydın meryemim orada kalmalıydın çok aşka ev Sahipligi yapan bu yürek meryemim ilk kez bu kadar Kabullendi seni herhangi bir konuk degildin artık bu yüzden Ne agırlama faslı vardı nede ugurlama bu yüregin gerçek Sahibiydin meryemim şimdi sonbahar kişa giriyoruz ya ben Dört mevsim baharı yaşadım seninle meryemim çicek çicek Açtın yüregimde gökkuşagı zayıf kaldı senin renklerin Karşısında meryemim taze bir yaprak gibi yeşildin açelya İdin pembeliginle üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün Kımızıydın bir ateş gibi ve maviydın en çok bu renkle anmayı Sevdim seni meryemim denize tutkundum denizi sensiz Senide denizsiz düşünemedim seni severken dünyayıda Sevdim meryemim ben insanlarıda kendime bile dar Gelirken içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık En kızgın en tahamülsüz oldugum anlarda bile seni Düşünmek yetti bana meryemim içimdeki sevinç yüzüme Yansıdı güldüm beni öylesine senin sevgindi ay yüzlüm ben Kaygısız içten gülüşün ne demek oldugunu nasıl güzel bir şey Oldugunu anladım seninle meryemim her şeye rağmen çok Sevdim seni güçlüydüm ve aşamayacagım hiç bir zurluk Yoktu koca bir kente koca bir ülkeye kafa tutabilirdim sen Elimde tutugunda meryemim patlamaya hazır bir volkan gibi Hissederdim kendimi menzil sendin ve ben o menzile Ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim Meryemim sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim Kül ederdim sana ulaştıgımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm Ve o göle bir tek sen gire bilirdin meryemim sevdim ve Hayrandım da her halin çekti beni duruşunu uyumanı gülmeni Kızmanı şaşkınlıgını saflıgını sevdim doyumsuz sevdanı uçan Sevdanı anlataçak kelime bulamadım meryemim çogu Zaman sıgmadın cümlelere ve hiç bir cümle seni tarif edeçek Kadar derin olmadi meryemim seni severken yorulmadım Çünkü sen yaşam kaynagımdın meryemim her gün Yenilendim senin sevdanla ben ay yüzlüm seninle çogaldım Büyüdüm meryemim eksik kalan neyim varsa tamamladın Ölmüyecektim çünkü sen ölmezliginde ta kendisiydin Meryemim aşkım bunu okudugunda neler hissetıgını tahmın Etmek isterdim bu sözlerı sana olan sevdamdan dökülen Sözcüklerdır seni çok seviyorum bal dudaklım meryemim
..
Ne kiracı kontratı gerek ne kira mühleti
Kefaletin de teminatın da Yaradandır
Yâr, kalbimdeki yerin her daim ev sahibi...
S.Güler-29.12.2016
..
İçinde çok sırrım var, o şahsi ev eşyamdır,
O hem yemeğimdir hem giydiğim fanilamdır…
(2014)
..
Ev kedisi ayrılır ikiye
Cins olanlar güzel ve akıllıdır
Birde sokak kedisi soyundan gelme şans gülmüş yüzüne
Terfi etmiş ev kediliğine olanlar vardır
Ev kedilerinin ortak özellikleri
Dövülmeyip sevilmeleri, hazır aşlarının önlerine gelmesi
Terk dertleri arsızca sürekli hep ilgi, sevgi beklemeleri
..
Rabıta yapanlar ev sahibi gönlüne misafir ettiğide mürşidi kamildir insan misafirine nekadar hürmet eder nekadar ikramda bulunursa oda bir gün mürşidine misafir olduğunda mürşidide kendisine onun kendise ikramından daha fazla ikram eder.
Bizler değerli rabıtamıza değersizce harcadığımız zamanımızı gerektiği gibi ayırmıyoruz. edeple oturup kalbimizi bütün muhabbetiyle viran olan gönlümüzü gelişiyle mağmur edecek gönlümüzün kurtuluş mimarına açıp Gel ey gönlümün tabibi bu harap olan gönlümü sen saray eyle öyle girki bu fakir haneme o hane hiç bir zaman böyle bir misafir görmesin o misafirki girince feth ettiği gönlümün asıl sahibi olsun o gönlüme girerken onunla birlikte benim gönlüme giren ilahi aşk muhabbet hep o olsun bir benki bende sendeki sen olsun nakışınla işlensin gönlüm ilahi desen olsun. HOŞ GELDİN SEFA GELDİN EY EFENDİM
..
Şehir bugün elli yıldır kimsenin uğramadığı bir ev kadar griydi. Aksi gibi evden çıkarken farkında olmadan gri t-shirt giymişim. Sabah aynada baktığım yüzüm de gri. İçim oldum olası gri zaten. Gerizekalı gökyüzü de şu aralar inadına hep gri. Bazılarına sevimli gelen beni ise nedensizce tedirgin eden sonbahar rengi. Geçmişin rengidir gri, hatırlandıkça can yakan kötü anıların arka planında hep o vardır. Ruhumuz ve hafızamız da gri fon üzerine yerleştirilmiştir. İçilen sigaranın külü, çürüyen yaprak, kurumuş ağaç dalı, mutsuz insan yüzü, kirli gökyüzü.. Gözlerimi kapattığım zaman bile karşıma çıkan renk sanıldığı gibi siyah değil, gri. Ve ölümü en çok hatırlatan renk. Siyah matem işaretidir ama yaşayanlar için, ölenin arkasından siyahlara bürünenler siyahlar içinde yaşamaya devam ederler, yaşayan canlı bir renktir siyah. Ölünün ise, yakılırsa dönüşeceği kül gri, gömülürse üzerinde çürüyecek kefen gri. Evet evet bu renk yanlışlıkla yaratılmış olmalı. Ya da bizleri cezalandırmak için. Değiştirilmesini talep ediyorum yerine başka renk koyulsun tanrı tarafından. Ben de karşılığında oruç falan tutarım, bilemedim şimdi..
..
Dostlar, ölenin arkasından hep iyi şeyler söylenir. Ama, tüyü bitmemiş yetim hakkını yiyenler için ne demeli bilemiyorum? ! . Biliyorsunuz Erbakan ve şimdi yönetimde bulunan c.başkanı ve başbakan ve daha niceleri, hazineden yapılan yüklü tutarda yardım parasını iç etmişler, aralarında sanırım paylaşmışlardı! (Aslında böyle bir yardım doğru değil. Hazine partilere para vererek, şu koyunları kaval sesi ile güdün diyor!) Suçlu bulunup cezalandırılmaya gelince de, biri c.başkanı, diğeri başbakan başta olmak üzere kolları sıvayıp, af üstüne af çıkararak hem cezayı indirdiler, hem de ev hapsi ayaklarından kıyak çekerek ustalarını affettiler. Yani tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan hazine parası vicdanları el verdi mi bilmiyorum ama yenilip yutuldu! ? . Hatta o kadar tatlı geldi ki bu para, Erbakan oğlunu, kızını, damadını....da siyasete soktu, ölmeden önce! Numan Kurtulmuş' un kurduğu partiden, kurucuyu kışkışlayıp üstüne oturdular. Ayıptır, yakışmaz gibi ahlaki değerler yine göz ardı edildi. Demek ki bu yol böyle gidiliyor bunlarca! Din iman para, çıkar önemli olan. Nerede kaldı kul hakkı, insanlık, insaf, merhamet....gibi değerler? O zamanlar Erbakan' ın 180 kg. altını olduğu söylentileri de gündemdeydi! Yetmemiş demek ki. Gözünü toprak doyursun. Ya ötekiler? ! .Onlar ya yargılanmadılar, ya oldu bittilerle zaman aşımı veya bildik tanıdık yargıç ve savcılar sayesinde sanırım beraat ettiler, ettirildiler! ! ! Türkiye! ' deki bankalar yetmedi, İsviçre'lerde sırdaş/gizli hesaplar açtırıldı! Oralarda kara paralar aklanır, saklanır...Ama işe para girince, din iman onlardan kaçıyor, yalnızca gariban halka ait oluyor. Halka diyorlar ki 'siz bizi sürekli seçin, bizim dediğimizi yapın, biz her şeyi yaparız, siz karışamazsınız. Siz koyun sürüsü olarak kavalın sesini dinleyin'! Örnekler mi, Mübarek, Ali, Kaddafi, (Faysal) , Recep,...! ..,....! ..,...! ....! ! hep müslüman ülke yöneticileri bunlar. Paralar gavur memleketinde! Halk yokluk, yoksulluk, yoksunluktan inim inim inler onlar, altınların/paranın üstüne kurka yatar! Ahmet EMER
..
********Kağızman'ın kaya tuzu Kars yöresinin en değerli yeraltı kaynaklarındandır. En uzağından en yakınına tüm köyler güz aylarında ev ihtiyacı ve kalanını satmak için Kağızman'a gelirler tuz almaya. Bu arabaların, koşu hayvanalrıyla birlikte geliş ve dönüşlerde konak yerleri Kötek'te Hasan Emi'nin hanıdır. Artık Hasan Emmi, başta olamak üzere tüm köylerden gelenler bilinir, tanınır, hatta ileri dostluklar bile oluşmuştur aralarında. Köyüleri Kötek -Kars şosesine çok uzak olan bir arabacı, han masraflarını öderken Hasan amca'ya;
***** 'Aye, ay Hasan Ağa, olmaz mı gelesen mennen sen özümüze kirve olah? ' Hasan Emmi, adamın han masrafını düşünerek bu yakınlığı gösterdiğini sezinler. > Hasan Emmi, keskin zekası ve hazır cevapçılığıyla bu stratejik gerçeği ima ederek yatını yapıştırır;
****** 'Evini Tihme (Dikme) 'ye getir(naklet) , kirva heç, gardaş olak! '
..
Güneş ol kışa sen bahar gelsin,yaz gelsin
Buruk gönüllere neşe gelsin,haz gelsin
Kalmasın virane ev,tarumar bir yuva
Senden bütün zalimlere itiraz gelsin.
..
Bahçe içinde iki katlı ahşap ev
Tahta kapısı nelere tanık
Avlusunda düğünler
Avlusunda yıkandı ölüler
Şurası, erik ağacından düştüğüm yer
Şu bacadan, ölüm kokusu tüter
Tırnaklarımla kan kazıdığım duvar
..
GEL ARTIK
Sen gittin ya
Ev bomboş
Ses seda yok
Sanki ev yasta
Yetim kalmış boynu bükük
..
Karanlığın küfsü kokusundan uyanan terörizm,bu aralar yine kamuoyunu ziyadesi ile meşgul etmekte.Pasifize edilmeyi bekler bi hali de yok. Direngen yapısıyla sabrın sınırlarını zorlamakta. Sadece Amid mi ev sahipliği yapmakta azılı eylemlere,dokunaklı sahnelere? Coğrafyamı altüst edecek kadar baş döndüren bi hızla dört bi koldan eylem haberleri gelmekte… Halkımız,memleketlimiz bi yana kamu malına da zarar ziyanın faturası en ağırından ödetilmekte…Oysa bu toprakların ve bu toprak parçasının bağrından kopup gelen vatan evlatlarının suçu ne, günahı ne?
Bakın ne diyeceğim...Sene 95 ve henüz 16 yaşımdayım...Haylazlığımdan, ancak ek kontenjanla Diyarbalır-Dicle Ü. Eğitim Fak. Fizik Öğretmenliğinde okumaya hak kazandım...Nice karşı koyuşlarına rağmen çevremin,ebatıma inat kocaman karşı duruşumla gittim ve yaşadım o güzel kentin ben sarıp sarmalayışını...Gecelerinde bile doya doya gezinebildiğim benim dediğim sokakları, ışıl ışıl bi aydınlık yüzü vardı kentimin bana gülümseyen...Öyle ki (İkizimle beni ayırdetmek için derlerdi ya neyse :))) Gelen gidenler evimize,'Sen DİYARBAKIRLIMIYDIN? ' derlerdi de sevinçle 'Hımmm,o benim işte' derdim yahu...Coğrafyadan hemen hemen hiç anlamasam da ülkemin doğusunda yer alan gençliğime ve ilklerime ev sahipliği yapmış kentime kara sürmek kimin kârı? Ya kentlilerin güzelliğini,misafirperverliğini örtüvermek yangın eylemlerle? Sorarım size kim buna gerekçe gösterebilecek?
Anlam veremediğim ve hiç bişekilde de tatminkar bi cevaba ulaşamayacağımdan emin olduğum bi husus var...Neden biz ısrarla uyruğu T.C olan tüm mavi-kırmızı hüviyetlilere 'BİZ' deyip dururken hangi kara emellerin icraatlarına yardım ve yataklık eden eller,'ben-sen' ayrımıyla kendini ayırır 'biz'den? Ve öyle ki,kendini,parçası olduğum vatan toprağımın üzerinde kan revan benle karşı karşıya getirmeye kimin ne hakkı ola ki acep?
Benim polisim,askerim,vatandaşım her yandaşım için bi lafla dahi olsa dokunmaya nereden bulur bu aptal cesaretini? Unuttukları noktayı bi de ben hatırlatayım madem...
Bölük pörçükmüşçesine gördükleri 'TÜRK MİLLETİ', Hakk'ın izniyle haklarının en ufak bi ihlaliyle en karşıkonulmaz ihtilaller koparacak yüreğe de bileğe de sahiptir şükürler olsun...Mümkünse derim ki,kimsecikler Türk milletinin rüzgarına dahi değmeyi aklına bilem getirmesin...Birlik ve dirlik durmak hepimizin vazifesi,mecburiyeti.Yok değilse de gereği elbet yapılacaktır...
Yüce mevlasının varlık ve birliğine şehadet getirebilen ve mevcudiyetinin gereğine vakıf olabilmiş her mevlam kulu,'DİN-VATAN-BAYRAK' değerlerini namusu bilip gözünden sakınacaktır...Bu uğurda da yeri geldiğinde son nefesiyle dahi olsa kendine karşı durana cehennemi püskürecektir...
Ayrıma sebep olan 'sen' her kimsen,sana diyorum 'ben ve bencileyinler bu ayrıma sen kadar sessiz kalmayacaktır...İntikam alıyorsan benden,bi daha sorarım sana ey 'sen'! neden? Amid’ de bir asra yakın hüküm süren Türk Beyliği soyundan gelen beni üzgüyle yakmaya hakkın yok...İşkencen tek kendine dönecektir tir misali titretecektir vurduğum yüreğini,emin ol, küçücük cüssemle! ! ! ! ! !
..
Bo Min Yar
Bo biharê baran
Bo newalê rûbar
Bo masiyê gol
Bo xezalê çiya
Bo helbestvanan helbest çi be
..
Şu fani Dünya'da doymak bilmezdin,
İsterdin bağ bostan, ev, saray yaprak
Bir avuç toprakla baş ucundayım,
Doyursun gözünü bir avuç toprak.
..
258.
Sıkıntı.. Büyük.. Dağılmıyor ne yapsam. Tuhafım.. Tırnakla et arasındaki pislik gibiyim, gönülsüzce verilen selam gibi, tam namaza duracakken bozulan abdest gibi. Nesli tükenme riski bulunmadığı için kimselerin aklına gelmeyen özelliksiz bir hayvan gibiyim, çarşı iznine askeri kıyafetlerle çıkan vasıfsız er gibi, cari açık gibi, ısınan küre, patlak ampül, yarılmış teker, kokmuş et.. Cami avlusu yerine musalla taşına bırakılmış yatalak bir ihtiyar gibiyim, ingilizce sınavında mal mal etrafa bakınan onikinci sınıf öğrencisi gibi, bozuk küçük ev aleti gibi, kabı yırtık üçüncü sınıf cinayet romanı gibi, Denizaltı'daki sineklik gibi, Afrika'da Ufo, Kuzey Kutbu'nda derin dondurucu gibi.. Ağartmayan dandik çamaşır suyu gibi, onuncu kez kullanılmış yağ gibi...
..
Okul oldun, ev oldun gençliğime sırdaş oldun
Hayatıma ilk umut, umuduma adres oldun
Geleceğime, ruhuma yol oldun
Baktım ki seni kendimde buldum.
..
Kedi köpek besleyen, insanlarımız vardır,
Yalnızlık taşıyana, ortaktır, arkadaştır…
Bir binada ev tutmuş, köpekle yaşayacak,
Belki 40 aile var, biri karşı çıkacak…
Bu vatandaş ne yapsın, evlat saymış atamaz,
..