Oy felek dilê min jî tim dinale,
Ax nizanim nizanim ev çi hale?
Hêstirên min jî hûr hûr dibarin..
Ma ev çi jiyane,oy ev çi rewşe?
Oy felek oy birîana min jî kûre!
Xwelî min be derdê min jî zore,
..
Yok ki tadı tuzu, sensiz hiç bir yemeğin,
ellerin dokunmayınca...
yok ki bir anlamı hiç, işten eve dönmenin,
kapıyı sen açmayınca...
soldu gitti, susuz kaldı evdeki tüm çiçekler..
tıpkı benim gibi, sensizlikten ölecekler..
..
Welatê me xweş diyare, rawestgeha dilane
Bala xwe bidin çiyan navde koma şêrêne
Bangî neyaran kin lawên gelan natewin
Ev koma me hevalan keç û xortên Kurdane
Em rabûn em ser pêne, şervanên em dozvanin
Bakur, başûr, rojava hemû gelê me pênin
..
KERPİÇ EV
Kerpiçten bir ev vardı
Odaları sıcacık
Kuşlar yuva yapardı
Saçaklara küçücük
Sallanırdı bir çocuk
..
Tut ki cebinden taşmış milyonların, milyarların
En bi yeşilinden, kırmızısından
Tut ki İstanbul'da bir ev tapulamışsın
En bi boğaz manzaralısından
Tut ki altında var bir otomobil
En bi hızlısından, fiyakalısından
Neye yarar para, ev, araba
..
Söylesene,
Kaç kişi sürükledi seni peşinden.
Ve kaçı giderken,
Bişeyler götürdü benliğinden.
Söyle, dönmeden onbeş yıl öncesine,
Kaç güzele yer verdin yüreğinde.
..
Dema me bû zivistan, beybûna me dinale
Ev çi demeke sare bo me mije, dûmane
Şîli, baran dibare lawik, zarok dervene
Derdê me neqedîya, me xeme û kesere
Ax li me dem jî sare, mij jî ser me digere
Ev çi dîmen çi hale? dîsa me re barane
..
Evîn bi dil de hebe ew dil gire
Tu tiştek wek evînîyê negire
Evîn caran welate caran yare
Rastî tunebûna wê jî agire
Min qijikê ez hez dikim hez dikim
Dilê xwe yar û welat re vedikim
..
Dilê şad agah ji dilê jar nîne
Kesê xweşrewş agah ji bîmar nîne
Ne b''nasê te ev wêneyekî kevn e
Ku azad ji dîlî agahdar nîne.
Gulîstan cihê te ey nazenînim
Ez di gulxen û xwelî de dirûnim
..
1
Dêdem, dîdem ma tu bêzar nebûyî ji payîna deman!
Istirî bi şûna wuslatê dikevin riya te, li her fetlokan
Li xwe binêr; hişyar be û bihêle vê rojiya bêzeman;
Şîv û paşîva te, ma dê her tim bibe ew jana bi kovan?
Ax û fîxan ma dê tim li derdora te biçerxînin perwazan?
De bişkêne vê rojiya giran; ne Beraet e, ne jî Remezan!
..
Dêdem
Omer Dilsoz
1
Dêdem, dîdem ma tu bêzar nebûyî ji payîna deman!
Istirî bi şûna wuslatê dikevin riya te, li her fetlokan
..
Bala xwe bidin gulan ê herî rind şîlanin
Pir nazikin pir keleş qîzên Kurdan çav reşin
Dev kenin dev biçukin rû xalin her dem kubar
Mîna qaza, werdekan wek kevokan dimeşin
Pir jîrin pir jî xurtin qiz, bûkên me şoreşin
Ala wan kesk û sor-zer; milên wan de keleşin
..
Ev roja pîrozahîyéda karker
rabûne ji ser pîyan
ji bo keda proleteran
roja xwaşî û şahîyé
roja deal
tev dest bidin hevdû
..
Vere delâl vere, ez te bıbinım,.................................Gel güzelim gel, gel seni göreyim,
Ez te bıbinım delâl kurban ez te bıbinım,................Ben seni göreyim güzelim, ben seni göreyim,
Dereng verı, tiyê verı şinımın,...................................Geç gelirsen eğer, yasıma gelirsin,
Verı şinımın delal kurban verı şinımın,.....................Yasıma gelirsin güzelim, yasıma gelirsin,
Veka gülâzerım, kêmı ömrımın,...............................Sarı bir gül gibiyim, ömrüm kısadır,
Kêmı ömrımın delal kurban kêmı ömrımın,.............Ömrüm kısadır güzelim, ömrüm kısadır,
..
Ev çîye hat ser me? Agir xistin dilê me
Me re êşe û xeme dijmin ket welatê me
Dîsa li me moran e dîsa li me bager e
Kewtînîya Rom’ê ye xirabî xist axa me
Aramîya me tune, welat ji ket nav sermê
Dem cemede pir sare, em rabûn diçin germê
..
- Ha o mu? Diye seslendi. Mine. Kızım. Demesine ben öyle demiştim ya, sonradan durum değişti. Öğrendim ki; en sonunda, benim o hayırsız kızımla damadım olacak adam yanıma gelmeyi kabul etmişler. Bilirsiniz, damat kaynana bir arada oturamaz. Üstelik onlar yeni evli. Eşyaları çok. Onun için onlar aşağıda, burada, benim evimde oturacaklar, ben de yukarıya, sizin oturduğunuz eve çıkacağım. Durum işte bu, kızım, yavrum, Mine ‘m. Namazı bitirir bitirmez, ben de evden çıkmanız gerektiğini söylemek için yukarıya gelecektim ya, neyse ki siz benden önce geldiniz. Bilirsiniz; kalpten kalbe yol vardır.
İki genç eşi görülmemiş bir şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. Antrenin ilerisindeki ana kapıdan bastıran boğucu bir sis dalgası, çıkrık seslerini andırır gıcırtılarla saldırdı. Üzerlerinden geçtiği yüz yıllık çöküntüleri, yıkıntıları ve kalıntıları bir anda billur kubbeli saraylara çevirerek değerlendiren büyülü elleri gibi büyük bir ustalıkla kayarak ve dokunduğu her yeri güzelleştirip kıymetlendirerek taş merdivenleri çıktı, yukarıdaki barakayı bir ucundan bir ucuna kadar sardı.
Delikanlı, bir arpa başağını avuçlarıyla tersine tersine okşuyormuş gibi, içinde biryerlerinde bir ürperme hissetti. Zorlukla:
- Yani çıkalım mı evden diyorsunuz?
Dedi. Yaşlı kadın pullu başörtüsünü daha bir sıkıştırdı, çivit rengi gözleriyle kirpiklerini kıtpmaksızın daha bir baktı:
- Hı. İşte öyle diyorum.
Genç kadının sesi diğir diğir çıkıyordu:
..
Bir otobüs yolculuğundan gelmişim
kapıyı açsam, ev boş
kitaplar var ama, ev boş
derleyip toplayıp getirsem
o dağları, ovaları, ırmakları
kitaplığın raflarına koysam
ev boş.
..
Bugün,çocukluğumu yaşadığım semti ve sokakları görmek geldi içimden.'''Oralar tekin yerler değil otur oturduğun yere'''diyenlere '''eskiden de değildi ama ben orada büyüdüm''' diyerek çektim gittim.Bu semt, İzmir'in çok farklı insanlarının yaşadığı bir semttir.Bir zamanlar her türden insan manzarasıyla karşılaşabilirdiniz burada.Her telden çalıyordu yani.Ve bu yönü benim en sevdiğim yanıydı.Çok sesli müzik dinler gibi bir duyguydu bu semtte yaşamak...Basmane'de büyüdüğümü bilenler bazen beni kızdırdıklarını sanarak ‘’’basmane efesi’’’deseler de aslında orada büyümüş olmaktan gurur duyduğumun farkında değiller.Kimsenin beğenmediği basit gördüğü bu semt bir öğretmen anlamı taşır hayatımda.
Çocukluğumda en sevdiğim şeylerden biri babamın tüm aileyi toplayıp izmir fuarına götürdüğü günlerdi.Fuarın (dokuz eylül) Basmane Kapısı'nın önünden geçerken birden babacığımın o sevgi dolu yüreği geldi aklıma da hüzünlendim şimdi...Güzel insan...Eve dönerken sayım yapardı espri olsun diye.’’’Aman allahım altı kişiyiz bir kişi eksik ‘’’diye telaşlanırdı numaradan.Erkek kardeşim '''beni unuttun mu baba ben omuzlarındayım bak''' derdi.Basmane Garı'nın içinden geçip,çifte minareli caminin olduğu sokağa doğru ilerlerdik şarkılar söyleye söyleye, bin bir neşe içinde.İçimizde bir kırgınlık olurdu aslında küçücük(lünaparkta istediğimiz her oyuncağa binemedik diye) ama bilirdik neden olduğunu ses etmezdik. Babamız annemiz üzülmesinler diye,elimizdeki sevinçlerle yetinirdik.
Şimdi okul yolundayım.orta ve lise çağlarında, yol üzerindeki esnaf laf atmasın diye,kenardan kenardan gider,başımızı yerden kaldırmazdık.Yine aynı yerlerden geçtim başım dimdik.birçok dükkan yerli yerinde; esnafın kimisi hatırımda hala ama barışığım hepsiyle…Herkesin gözü öylece bir yere takılı boş boş bakıyorlar etrafa.Yaklaşıp tanıtıyorum kendimi; kimi hatırlıyor, kimi de hatırlamıyor mutlaka ama memnun oluyorlar bu yakınlığa.İyi günler dileyip ayrılıyorum.Gözlerim çocukluk sevgilimin turşucu dükkanına kayıyor. Ne garip,sanki o hala orada gibi heyecanlanıyorum.Ve işte köşedeki meşhur tatlıcımız…Şehit Fethibey'de okuyup da orada tatlı yemeyen yoktur.O tadı sanki yeniden alıyorum.
İşte nihayet okulum... Hiçbir şey değişmemiş, herşey aynı gibi.Sadece o kocaman demir kapı küçülmüş...Küçülmüş...Okulda en çok görmek istediğim yer defalarca sorguya çekildiğim müdür yardımcısı odası,altı edebiyat b şubesinin manzarası ve koro çalışmalarını yaptığımız müzik odası; herbirini tek tek geziyorum.Müzik hocamız Fevzi Bey'den öylesine korkardım ki,hala da görüşürüz kendisiyle; aslında ne tatlı bir insanmış…Gülüyorum…Altı edebiyat b deki sıramın,hemen yanındaki pencereden,çok ilerilere dağlara doğru baktığımda, orada belli belirsiz bir yol vardı; o yola bakarken sevdamı düşünürdüm.O işi gereği sık sık şehirden ayrıldığında,içimden Orhan Gencebay'ın şarkısını söylerdim’''ufka uzanan yolu sana gelen yol sanıp,kendime güldüğümü nerden bileceksin’’'inanamıyorum...Yolum gitmiş kaybolmuş her yer ev...Ağlıyorum...Ve bu karışık duygularla çıkıyorum okulumdan.Tam karşıda çok eski bir ev; en sevdiğim arkadaşım esma ile, eskimiş ahşap pencere kenarında ders çalışıyoruz...Esmaya el sallıyorum …Ağlıyorum…
Şimdi büyüdüğüm sokaklardayım; bir kaç sokak ötede kuşlu camii ve yazlık agora sinemasından anafartalara iniyorum.Nihayet çifte minareli caminin sokağında son durak.Tüylerim diken diken; bu nasıl bir heyecan, kalp atışlarımı sanki herkes duyacak.Nasıl bir duygu sağanağı bu böyle; oracığa yıkılıp kalacağım sanki.Gözlerim herşeyi birden görmek ister gibi aceleci..Değişen pek fazla birşey yok sokaktaki yapılarda.Sadece küçülmüş küçücük kalmış sanki.heryer işyeri haline gelmiş,bazı evler tamamen kapalı. İnsanlar garip garip bakıyorlar; benimse ağzım kulaklarımda '''burası benim sokağım,ben burda büyüdüm diyorum'''.'''eee nolmuş yani'''der gibi bakıp anlam veremiyorlar sevincime.Ve anlatıyorum sokağın eski halini, orada yaşadıklarımızı ve yaşayamadıklarımızı.Yavaş yavaş onlarda da bir heyecan görüyor ve seviyorum bu paylaşımı.Kimisi çok uzaklardan gelmiş '''para versen gidip de görmem,herşey eskilerde kalmış bitmiş''' diyor.Onlara’’’siz de gidin görün içinizdeki çocuğu'''birgün çok isteyeceksiniz eminim,o gün çok uzak olmamalı'''diyorum ve ayrılıyorum.Bu sokaklarda çok acı günler de yaşadım,sanki ziyaretimin amacı güzel günleri de hatırlamak içindi.Ve başardım; şimdi hepsini yineliyorum hafızamda,acıları unutabilir miyim.Hayır unutmamalıyım.
Eski evimizin merdiven altındaki penceresinden bana bakan küçük kızın mutluluğunu gördüm.Bana el sallıyordu.İçim bakışlarıyla huzur dolu.Şu an öyle mutluyum ki...Yüreğimde sanki bir kuş kanat çırpıyor…Onu incitmeden avuçlarımın arasına alıp usulca bırakıyorum.Bak özgürsün artık…Aferin sana aferin…Hadi uç daha yükseklere…’’’
..
Pir xweş e pir xweş e
Ev dinya pir xweş e
Yar paldaye ser min
Rû wek gula geş e
Dev likenin sorgul
Ser dihejin sunbil
..
Anlamsız, anlamsız birşeyler karalıyorum,
Bazen bir ev, bir gökdelen yapıyorum.
Sonra o gökdeleni habire karalıyorum,
Nedense ne yıkılıyor, ne de siliniyor.
“Keşke” diyorum, herkes böyle ev yapsa,
Demiri yok, çimentosu yok, yıkılmıyor.
..