hangi dilde ölsem bugün, dedi çocuk.
törensiz!
bir uzun hava olup
serilsem er meydanına yüreğinin...
karın tokluğuna büyümek istemiyordu bir sevdaya
hırsızı belli olan bu kurguda
yaprak kıpırdamaz ömrümün amansız fırtınası
tutamıyorum yüzünü belleğimin avuçlarında
telaşlı turaç gibi yiterken siluetin
kırılmaya hazır kristal bende bıraktıkların
bir çay içmeliyim/ bir sigara
gündoğumunu izlemek için çocukluğumun ufkunda
ve insan...
bozdu bir gün oyunun altın kuralını
sığdırdı bir yolunu bularak
yaşamın çuvalına şiddetin kanlı mızrağını
son sözünü söyledi doğa: değişim!
haydi akalım
dip dalgalarına okyanusların
rotasız gemi gibi / mülksüz ve çıplak
ben kar suyu olayım
sen sonsuz bir akak
çıkaralım eski eylülleri sırtımızdan
nesnenin şiiri nesneye emanet
uzat elini çocuk!
çıkalım incir çekirdeğinden
sonra bol acı bol kıyamet
ve bir papatyanın diklenişi rüzgâra
sen mi düşledin
neyin hazırlığıydı bahar
yaşamın a
ölümün b
sustu
mevsimsiz rüzgârdı ve şiir
İnsan:
dörtnala geçiyor ömrümden
toynaklarına paçavra bağlanmış zaman
sessiz/ iz bırakmadan
barbarıska bağlansa da aşklar
kaymasın diye yüreklerden
ne olur şimdi git
özlemin kalsın/ payımdı biliyorsun
götür gülüşlerini nergislerden
içim yansın
savaşlar çirkin senaryolardı
öyle diyorsun
gülüşüne dökülür yeryüzünün ırmakları
eşkıya zamanlarda yağmalanırken tutkular
şehrini yitirmiş bir güvercindir patikalarında aşk
ansızın çalar kapını/ çekip vurulmak için yüreğinden
kimliksiz bir tutkuya
izinde kaybolmak istiyorum Hera
yaza rastladı bir şarkıda
etekleri zil çalarak bahardan geçen narçiçeği
birden aşk oldu
birden yağmur
içinde yüzlerce ateşböceği...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!